Cari açık sorunu da aslında bir sonuç. Bu sorunun ardında ihracata dayalı büyüme stratejisini kuramamış olmamız yatıyor. İhracat yetersiz kalınca dış ticaret açığı veriliyor, sonunda da ortaya cari açık çıkıyor. Piyasalarda yaz boyunca, hatta seçimlere dek dalgalanmanın süreceği konuşuluyor. İşin temelindeki hastalık ise cari işlemler açığı. Bu açığı tamamıyla TL'nin değer kazanmasına bağlamak da yanlış. Çünkü cari açığın asıl nedeni iç talepteki aşırı canlılık (yani ithalat talebi) ve petrol fiyatlarındaki artışlar. Kur özellikle ihracat üzerinde etkili, ihracatta da artış sürüyor. Ama giderek azalarak. Cari açık kavramı bir finans kavramı. Verilen döviz açığını gösteriyor. Oysa önemli olan üretim ve bunun dünya ekonomisi içinde nasıl rekabet edeceği. Kısacası, dış ticaret dengesi kavramına çok daha fazla önem verilmeli. 1980'li yıllara dek ithal ikameci büyüme stratejisi izlenmişti. Böyle bir stratejiyle ihracat zaten büyüyemezdi. 1980'li yıllardan sonra ise dış ticaret serbestleşti, kur hızlandırılarak götürüldü ama yine başarılı bir ihracat performansı sağlanamadı. 1980 sonrası kısa bir süre ihracat artışı sağlansa da daha sonra tökezledi. Bu süreçte ihracatta 5 dönem
İtalya'da son seçimleri kıl payı farkla Sosyalistler kazandı. Baykal bir sosyalist dayanışma anlayışıyla İtalya'yı destekleseydi bu anlaşılabilirdi. Ama öyle dememiş. Erdoğan'a gelince... "Başbakan arkadaşım diyebilirdi". Gerçi çok yanlış olurdu. Ama zaten değil. Berlusconi düştü, Prodi geldi. Kupa başladığından bu yana hep azgelişmiş ülkeleri tuttum. Brezilya ile Fransa oynarken taraf değiştirdim. Fransız takımının etnik yapısı beni çok etkiledi. Ülkenin ne kadar ezilmiş unsuru varsa o takımdaydı. Takımda iki beyaz vardı: biri kaleci Barthez, diğeri de Cimbomlu Ribery. Ribery de karısı nedeniyle Müslüman olmuş. Gerisi olduğu gibi Afrikalıydı. Dünya Kupası finalinden bir gün önce Başbakan Erdoğan, CHP'nin yeni binasını ziyaret ederken Baykal'la sohbetinde, AB'ye verdiği destek nedeniyle İtalya'yı tuttuğunu söylemiş. Baykal da katılmış. Hayırlı olsun. Biz ise Fransa'yı destekliyorduk. Kibirli Fransızların tüm onuru Afrika'nın çeşitli köşelerinden göçüp gelen "baldırı çıplaklara" kalmıştı! O beğenmedikleri, sırt çevirdikleri, aşağıladıkları azınlıklara! Paris'in banliyölerinde ortalığı ateşe veren işsizler, yoksullar onların akrabalarıydı. Gerçi futbol sayesinde zengin olmuşlardı.
Yatırımlar 2004 yılında coşmuş, sonra 2005 yılının sonuna doğru vites küçültmüştü... Tüketim ise 2003'ten bu yana canlı. Hatta yatırımların aksine, özellikle son bir yıldır daha canlı.İç talebin böylesine hızlı geliştiği bir ortamda dış açık elbette kaçınılmaz. İç üretim kapasiteye dayanınca ithalat çok hızlı gelişiyor. Ve bunu da kur artışıyla telafi etmek olanaklı değil. Çünkü hem iç talep canlı hem de kur hızlı hareket ettiğinde enflasyonist eğilimler güç kazanıyor. Türkiye ekonomisinde yüksek büyüme düzeylerine ulaşıldığında cari işlemler açığının ortaya çıkması bunun kronik ya da yapısal bir sorun olduğuna işaret ediyor. Sıcak para hareketlerinin çok güçlü olduğu bir konjonktürde dalgalı kur sistemine geçilmesi de dış açık sorununun aşılmasını sağlamıyor. Kısacası, iç talebi belli bir disiplin altına almak şart oluyor. İki gündür 2003'ten bu yana talebin çok canlı seyrettiğini yazıyoruz. Gerek tüketim, gerekse yatırımlar, üretimden hızlı artıyor. İç talebin kısılması; kamu maliyesinde disiplinin sürmesi, ama aynı zamanda Merkez Bankası'nın sıkı para politikasından ödün vermemesi anlamına geliyor. Birçok meslektaşımız kamu maliyesindeki disiplinin başarılı olduğunu fakat para
Yatırımlara gelince. Birincisi, 2002 yılından 2003 sonuna dek özel kesim yatırımları milli gelir içinde yüzde 20'nin altındayken, giderek yükselerek 2005 yılının ikinci yarısı itibariyle yüzde 30'a dayanmış. Bu çok ciddi bir artış. Üstelik bir yandan da milli gelir büyümekte. Bir başka veri seti de yatırımların artış hızı. Aşağıdaki grafikte toplam yatırımların 2005 yılının ikinci yarısından itibaren ortalama yüzde 30 arttığı gözleniyor. Bu hem özel kesim yatırımları için geçerli hem de kamu. Toplam yatırımlar 2005 başında önce bir sıçrama göstermiş, sonra yorulmuştu. Son bir yıldır yeniden hızlanmış görünüyor. Aşağıda 2002 itibariyle yatırım malları ithalatı ve yıllık artışlar gösteriliyor. Dikkat edilirse, en büyük artış 2004 yılında. 2005'ten bugüne dek göreli olarak yavaşlamış: yüzde 17. Talebin canlı olması ekonomi politikalarında değişiklik gerektirecektir. ABD'de de para politikasında talebe uyumlu politikalar izleniyor. Talep iki parçadan oluşur: iç ve dış. Dış taleple ihracat sağlanırken, iç talep de tüketim ve yatırım talebinden oluşur. Dün tüketimin üç yıldır canlı olduğunu ve 2006 yılında büsbütün hızlandığını yazdık. (mn. $) 2002 2003 2004 2005 Yat. Malı
Yabancılar cari işlemler açığı sorununu iç tüketimdeki aşırı canlılığa bağlıyor. Onlara göre iç talebin yavaşlatılması gerek. Rakamlar onların bu tezini doğruluyor. 2003 yılından bu yana iç tüketim milli gelirin büyüme hızından hızlı büyümüş. (aşağıda ilk tabloda bu görülüyor) Geçenlerde bir büyük yabancı yatırım kuruluşu ile kahvaltı toplantısı yaptık. Toplantıda çok sayıda yatırım fonunun temsilcisi vardı. Konuşma sırası geldiğinde ekonomiyle ilgili genel görüşlerimizi aktarmaya başladık. Ancak keserek, iç tüketimi konuşmak istediklerini söylediler. Bunun üzerine tüketim ve tüketici güven endekslerinin gelişmesini tartıştık. 2003 2004 2005 Özel tüketim 6,6 10,1 8,8 GSYİH 5,8 8,8 7,4 Bu yılın ilk üç ayında ise tüketim (geçen yılın aksine) milli gelirdeki büyümeden daha hızlı artmış. Üstelik geçen yılın aynı dönemine göre de 2 kat daha hızlı büyümüş. Bunu durdurmadan yani ithalat talebini de kesmeden cari işlemler açığının önünü almak olanaklı değil. BÜYÜME ve TÜKETİM yıllık % artış 2005 2006 Özel tüketim 4,0 8,4 GSYİH 4,8 6,4 Dalgalanma sonrası bu yapının değişip değişmediği merak ediliyor. Mayıs ayında kur artışları fiyatlara yansımadığından tüketimin düşmeyeceği
"Sayın Güneş,Cumartesi günü yaptığımız toplantıda gündeme gelen faiz dışı harcamaların artış oranına ilişkin tabloları ekte iletiyorum. Maliye Bakanlığı'nın internet sitesinde de yer alan ekli tablolarda 2006 yılı ocak-mayıs dönemi 2005 yılı ile aynı kapsamda (Merkezi Yönetim Bütçesi) karşılaştırmalı olarak verilmektedir. Faiz dışı harcamalarda ilk beş aylık artış yüzde 25.4. Yüksek artışın temel nedeni, özellikle tarımsal destekleme ve yatırım harcamalarının öne çekilmesi ile sağlık harcamalarında ilk aylara yığılan ödemelerdir.Bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım. Selam ve saygılarımla,İbrahim ÇANAKÇI"1) Bütçede ilk 5 ayda "toplam" harcamaların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 25 kadar arttığı görülüyor. Gelirlerdeki artışın yüzde 35'i bulduğu düşünülürse, bu gayet olumlu. 2) Toplam bütçe harcamalarındaki elde edilen bu tasarruf daha çok bütçenin üçte birini oluşturan faiz harcamalarının hiç artmamasıyla elde edilmiş.3) 2005 yılının ilk beş ayındaki faiz dışı harcamaları 34.448 milyon YTL. Aynı kalem 2006 yılında 48.470 milyon YTL'ye çıkmış. Buradaki artış oranı yüzde 41'i buluyor.4) Ancak Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nün verdiği karşılaştırmalı bilgilere
Geçen hafta yılın ilk üç aylık büyüme rakamları açıklandı. İlk üç ayda GSYİH'nin yüzde 6.4 artması elbette önemli. Gerçi birçokları yeni kur ve faiz düzeyi parametresiyle bu rakamın 2006 yılı için doğru bir gösterge olmayacağını düşünüyor. Ancak bu tam olarak doğru değil. Birincisi, teknik olarak bu rakamlar yılın tamamının bir parçası olacak. İkincisi, kurun yükselmesinin gerek enflasyona, gerek iç tüketime etkilerini henüz şimdiden tam olarak kestiremiyoruz. Özel tüketim 4.0 8.4 Kamu tüketimi 4.3 8.1 Yatırımlar 6.9 30.5 Kamu 36.6 34.6 Özel 4.8 30.2 İhracat 11.3 3.5 GSYİH 4.8 6.4 Yukarıdaki ilk tabloda bu yılın ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre daha yüksek bir büyüme performansının oluştuğu anlaşılıyor. Bunun iki nedeni var; birincisi, özel tüketimdeki büyüme ikiye katlanmış. Kaldı ki, aynı eğilim kamuda da gözleniyor. Fakat daha önemlisi, olağanüstü bir yatırım eğiliminin ortaya çıkmış olması. 2005 yılında sadece kamu yatırımları artmıştı. Bu yıl özel kesim yatırımlarının patladığı gözleniyor. BÜYÜME ilk 3 ay % (harcamalar) Öte yandan, veriler bir başka gerçeğe daha işaret ediyor; ihracatta büyüme oranı geçen yıla göre yavaşlamış. Aşağıdaki ikinci tabloda
Toplantıda Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı 1.5 saat süren bir sunum yaptı. Sunum şöyle özetlenebilir: Son zamanlarda yaşananlar global gelişmelerden kaynaklandı. Ancak Türkiye'de piyasalar daha yoğun tepki verdi, çünkü cari açık önemli bir kırılganlık olarak görüldü. Örneğin, İMKB tüm borsalardan, YTL de (Güney Afrika dolarından sonra) tüm para birimleri içinde en fazla değer kaybeden oldu. Ancak gerek mali disiplindeki başarılı performans, gerek son zamanlarda Merkez Bankası'nın izlediği kararlı politikalar bu çalkantıyı büyük ölçüde atlatmamıza elverdi. Hafta sonu cumartesi günü Devlet Bakanı Ali Babacan kendisine bağlı ekonomi bürokrasisini alarak köşe yazarlarıyla bir çay toplantısı yaptı. Toplantı 3 saate yakın sürdü. Hem siyasal, hem de ekonomik gelişmeler değerlendirildi. Toplantı yapıldığında haziran enflasyonu henüz açıklanmamıştı. Prof. Kerem Alkin İTO rakamlarını sunarak düşük çıkma olasılığından bahsetse de, bu, genel kabul görmedi. Gelişmelere karşı dört politika tedbirinin altı çizildi. Sıkı maliye politikasının sürmesi, parasal sıkıştırma, borç yönetiminde piyasaya uyum ve yapısal reformlara hız verilmesi. Hükümet yıl sonunda faiz dışı fazlanın yüzde 6.5'i