Yatırımlar 2004 yılında coşmuş, sonra 2005 yılının sonuna doğru vites küçültmüştü... Tüketim ise 2003'ten bu yana canlı. Hatta yatırımların aksine, özellikle son bir yıldır daha canlı.İç talebin böylesine hızlı geliştiği bir ortamda dış açık elbette kaçınılmaz. İç üretim kapasiteye dayanınca ithalat çok hızlı gelişiyor. Ve bunu da kur artışıyla telafi etmek olanaklı değil. Çünkü hem iç talep canlı hem de kur hızlı hareket ettiğinde enflasyonist eğilimler güç kazanıyor. Türkiye ekonomisinde yüksek büyüme düzeylerine ulaşıldığında cari işlemler açığının ortaya çıkması bunun kronik ya da yapısal bir sorun olduğuna işaret ediyor. Sıcak para hareketlerinin çok güçlü olduğu bir konjonktürde dalgalı kur sistemine geçilmesi de dış açık sorununun aşılmasını sağlamıyor. Kısacası, iç talebi belli bir disiplin altına almak şart oluyor. İki gündür 2003'ten bu yana talebin çok canlı seyrettiğini yazıyoruz. Gerek tüketim, gerekse yatırımlar, üretimden hızlı artıyor. İç talebin kısılması; kamu maliyesinde disiplinin sürmesi, ama aynı zamanda Merkez Bankası'nın sıkı para politikasından ödün vermemesi anlamına geliyor. Birçok meslektaşımız kamu maliyesindeki disiplinin başarılı olduğunu fakat para politikasının aşırı sıkı olduğunu düşünüyor. Oysa bize göre gerçek tam aksi. Faizleri gevşetirsek iç talep nedeniyle ithalat (özellikle de yatırım malları) daha da büyüyebilir. Kamu maliyesinde sıkı bir disiplin izlendiği kanısı da tam doğru değil. Yıllar sonra ilk defa bütçe fazlasının doğması, öte yandan faiz dışı fazlanın geldiği boyut böyle bir kanıyı yaratıyor. Ancak hükümet nominal faizlerin düşmesi sayesinde ferahlayan bütçede faiz dışı harcamaları çok hızlı artırıyor. Geçenlerde yazdığımız gibi, yılın ilk beş ayında (geçen yıla göre) artış yüzde 41. Bu da iç talebi körüklüyor. Bu durumda ortalama enflasyonu çok aşmayacak bir oranda faiz dışı kamu harcamalarının kontrol altına alınması gerekiyor. Daha fazla mali disiplin Gelelim para politikasına. Faizlerin yüksek olduğu aslında düpedüz bir takıntı. Enflasyon beklentileriyle karşılaştırıldığında ortaya çıkan reel faizler benzer ülkelerden düşük bile. Üstelik faizlerin yüksek olduğunu iddia edebilmek için yatırımların düştüğünü göstermek gerek. Oysa dünkü yazımızda gösterdiğimiz gibi, yatırımlar aksine uçmuş gitmiş. Bu nedenle faizlerde şimdi gelinen düzey belki daha doğru.Ancak sadece iç talebin kontrolüne dayanarak da doğru sonuçlar alınamaz. Çünkü büyüme düşebilir. Bu arada kurun rekabetçi bir düzeyde korunması ve ihracatın büyümeyi sürüklemesi gerekir. Son dönemde kurun yüzde 20 kadar değer kaybetmesi çok hayırlı oldu. Tabii burada istikrar bulması da şart. Bunun yanı sıra şimdi daha sıkı bir iç talep politikası izlenmesi gerekiyor. Eğer dış açığa dayalı bir büyüme stratejisi izlemek istemiyorsak. hgunes@milliyet.com.tr Faizler çabuk düşmemeli