Krizin bize öğrettikleri ve öğretmedikleri

16 Temmuz 2004

Birincisi, siyasal ve sosyal etmenlerin krizi oluşturmakta ne denli önemli olduğunu anlamış bulunuyoruz. Bütçe açığı ya da yüksek kamu borcu teknik bir terim olduğu kadar, toplumsal yapı ve siyasal davranış türünün bir sonucu. Ortaya çıkan ekonomik sorunları siyasetçilerin hatası diye geçiştirmek yerine, siyasetçinin neden bu yöne kaydığını anlamak gerekiyor. Türkiyede nüfus hızlı artıyor ve hızla yer değiştiriyor. Bu nedenle kamu harcamalarını disipline etmek çok zor. İşte bu toplumsal yapı ve bu zorunlu siyasal davranış deseni nedeniyle krize uygun bir ortam ortaya çıkıyor.İkincisi, siyasal istikrarsızlık ekonomiye yansıyor ve onu besliyor. Çok partili koalisyonlar, kısa vadeli hükümet denemeleri radikal çözümleri olanaksızlaştırıyor. İstikrara yönelik, kalıcı politikalar uygulanamıyor. Bunun yanı sıra hükümetlerin çeşitli güçlü toplum kesimleriyle dalaşması da gerginliği ve sıkıntıyı artırıyor.Üçüncüsü, kısmet de önemli. 2000 yılında program uygulanırken, ABDde faizler yüzde 6dan yüksekti, dolar ise çok güçlüydü. AKP iktidara geldiğinde ise ABDde faizler tarihin en düşük düzeyindeydi ve dolar güç kaybediyordu. Bu da Türk ekonomisi için hem borçlanmanın maliyeti hem de dış denge

Yazının Devamı

Transferler

15 Temmuz 2004

Öncelikle, CHPde böylesi milletvekillerinin olabilmesi insanı şaşırtıyor. Demek ki, CHP grubunda dünya görüşleri AKPden çok farklı olmayan insanlar yer alabilmiş. Adeta Atatürkçülük yarışına girmiş bazı CHPlilerin de artık yeniden düşünmesi gerekiyor. Bırakınız solu sağı bir yana, AKP gelenekçi bir parti, CHP ise çağdaşlığı simgeliyor! Nasıl olur da, bu denli mesafeli bir geçişi bu iki milletvekili yapabiliyor? Ülkemizde bir milletvekilinin diğer bir partiye geçmesine "transfer" deniyor. Bu sözcük geçiş anlamına gelse de, aslında futbolda olduğu gibi adeta belli bir menfaatin edinildiği imasını da taşıyor. Önceki gün, CHPden istifa eden iki milletvekili bir gün içinde AKPye geçince, CHP yönetimi de bunu hatırlatmış. Aslında bu transferler siyasetin geldiği noktayı çok net biçimde gösteriyor. Ciddi bir kimliksizlik yaşanıyor! Bu transferlere parti içi muhalefetin zafiyeti diye bakmak da doğru değil. Çünkü bunlardan biri aktif muhalefette bulunsa da, diğeri bulunmamıştı.Üstelik sorumlu kim? Bu milletvekillerini kim belirledi ki? Bizzat CHP Genel Başkanı, değil mi? Demek ki, Baykalın belirlediği milletvekilleri zaman zaman kendisine karşı çıkabiliyor ya da partisinden ayrılarak ya

Yazının Devamı

İç talep şimdilik bir miktar soğuyor

14 Temmuz 2004

Merkez Bankasının düzenlediği "İktisadi Yönelim Anketi" İYA ve MBRKGE (Reel Kesim Güven Endeksi) de benzer sonuçlara işaret ediyor. Malum MBRKGE Genel Gidişat, İhracat İmkanı, Yatırım Harcamaları, Toplam Sipariş, Mamul Mal Stok Miktarı, Toplam İstihdam, Üretim Hacmi, İç Pazara Satılan Mal Hacmi, Hammadde Stok Eğilimi gibi etmenleri ölçmeye çalışıyor. Bu endekste son ayda yüzde 1.2lik bir düzelme, İYAda da yüzde 0.2lik düşüş gözleniyor. MBRKGEdeki yükselme daha çok iç ve dış talepteki canlanma beklentisinden kaynaklanıyor. Diğer etmenlerde de, en azından, bir değişim beklenmiyor.Öte yandan CNBC televizyonunun düzenlediği çeşitli endeksler ise farklı doğrultulara işaret ediyor. Bireysel Tüketim Endeksi (BTE) mayıs ayında 205.9 gibi bir düzeyden haziran ayında 200.6 gibi bir düzeye gevşeme göstermiş. Yani bireyler ortalamada yüzde 2.6 daha az alışveriş yapıyor. Öte yandan, Perakende Satış Endeksi (PSE) de önemli bir düşüş gösteriyor. Mayıs ayında 267.9 iken, haziranda 247.2 olmuş. Yani yüzde 7.7 düşmüş. Bu da, özellikle dayanıklı tüketim mallarında ciddi bir gevşemenin olduğunu gösteriyor.Yine CNBC televizyonunun ülkemizde düzenlediği Tüketim Eğilimi Endeksi (TEE) geçen ay yüzde 1

Yazının Devamı

Borç dinamikleri ne kadar olumlu?

13 Temmuz 2004

Kamu hâlâ çok borçlu. Üstelik borç küçülmüyor, büyüyor. Ve bütçede ciddi bir faiz dışı fazla yaratmamıza rağmen. Tekrarlayalım: Yaptığımız tasarruf hedefi milli gelirin yüzde 6.5i. Neredeyse bir dünya rekoru! Geçen yılın sonunda toplam kamu borcu 202.7 milyar dolardı. Ancak ocak ayında 213.8 milyar dolara, şubatta 215.9 ve martta da 217.9 milyar dolara fırladı. Bereket ABDde faizlerin artma beklentisiyle beraber kur yükseldi ve nisanda borç 205.5 milyar dolara, mayısta da 204.2 milyar dolara geriledi.Şu anda enflasyon (TÜFE ile hesaplandığında) yüzde 9 civarında. Hadi diyelim ki yıl sonuna doğru azalmadı, hatta arttı. Ama herhalde bir yıl sonra bu noktada olacak. Bir yıl sonra enflasyon yüzde 9 olacaksa, faizler neden hâlâ yüzde 26 düzeyinde? Burada bir terslik var! Böylesi bir durumda Hazine hiç umursamadan uzun vadeli borçlanmaya devam ediyor. Yüzde 17 gibi bir reel faizi belli bir küçük kesime verebiliyor. Bu büyük bir gaflet! Çünkü bundan dört ay önce nominal faizler yüzde 22nin altına inmişti. Ve o zaman MB anketlerinde enflasyon beklentisi bugünden daha yüksekti. Demek ki yüksek reel faizler enflasyon beklentilerinin değişmesinden kaynaklanmadı. Birilerinin artık oturup

Yazının Devamı

Dış borçlar azalmıyor, artıyor

9 Temmuz 2004

Üstelik parite konusuna da bakmak gerek. Çünkü borcun bir kısmı euro cinsinden. 2003 sonunda euro - dolar paritesi bugünkünden daha yüksek (1.27) bir düzeydeydi. Zamanla gevşedi ve mart sonunda 1.20 oldu. Böylece euro olan dış borçlar dolarla ifade edilince düşmüş oluyor.Dış borçların kendi içindeki bileşiminde de önemli bir değişim var. Kısa vadeliler artıyor. Uzun vadeliler azalıyor. Kısa vadeli borçlar 867 milyon dolar artmış. Hem de toplamdaki azalışa rağmen. Böylece 24 milyar dolarla borcun yüzde 16sına ulaşmış. Uzun vadeli borçlar ise 1.4 milyar dolar azalmış. Bunun da tek nedeni olabilir. Ödeme.Dış borçlar özel ve kamu kesimi tarafından kullanılıyor. Özellikle kamu kesiminin dış borçları çok yüklü. Mayıs ayı sonunda toplam kamu dış borcu 63 milyar dolara ulaşmıştı. Malum bunun da yüzde 38i uluslararası kuruluşlara. Sadece IMFye olan kısmı yüzde 27 ediyor. Yüzde 42si tahvil yoluyla yurtdışında finans piyasalarından elde edilmiş. Gerisi de bankalardan kredi yoluyla elde edilen para.Aslına bakarsanız 2002 yılından bu yana dış borçlar ciddi biçimde artıyor. Üstelik bu artış kısa vadelide daha hızlı artıyor. Son 15 ayda kısa vadeli borçların 7.4 milyar dolar artarak 23.9 milyar

Yazının Devamı

Enflasyonda beklentiler hedefe uyuyor

8 Temmuz 2004

Enflasyonla ilgili iki veri önemli. Biri gerçekleşme, diğeri de beklenti. Her ikisi de birbirini besliyor. Enflasyon düştükçe beklentiler düşmeye başlıyor. Ya da aynı biçimde beklentiler, şu veya bu nedenle, olumsuza döndüğünde enflasyon da yükselmeye başlıyor. Dün MBnin "Haziran Ayı Enflasyonu ve Görünüm" başlıklı bir raporu açıklandı. Bu rapora göre, yıl sonunda enflasyon hedefi yakalanacak gibi görünüyor. Üstelik enflasyondaki bu müthiş düşüş yüksek bir büyüme performansıyla elde ediliyor. Yani talebin sınırlanmasına rağmen.2003 yılında enflasyon hedefi (TÜFE) yüzde 20ydi. Yılın başında yüzde 25 kadar olan enflasyon beklentisi, savaşla beraber yüzde 28e kadar çıktı. Fakat daha sonra hızla indi ve yaz sonunda hedefle beklenti kesişti. Hatta sonbahardan sonra beklenti hedeften daha aşağıya (yani olumlu bir düzeye) geldi.2004 enflasyon hedefi yüzde 12ydi. Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi, yılın başında beklenti yine daha yüksekti. Ama bu kez fark çok azdı. Ve mart ayında hedefle beklenti çakıştı. Hatta şimdi beklenti hedeften daha aşağıda. Bu gelişmeler enflasyonist beklentilerin kalıcı olarak düştüğünü gösteriyor.Gerçekleşen enflasyona gelince. Burada önemli olan mevsimsel

Yazının Devamı

Risk, korku ve güven

7 Temmuz 2004

Ekonomide de benzer bir olay var. Programın IMFsiz gidip gitmeyeceği çok tartışıldı. Aslında aynı program uygulanacak. Tıpkı aynı gündemin aynı delegelerle oylandığı gibi. Ancak piyasalarda güvensizlik egemen olduğu için mutlaka bir yerde IMFnin olması isteniyor. Birinde parti yönetiminden çekiniliyor. Kaldı ki, bu korkuyu artırmak için çeşitli tehditler savuruluyor. Diğerinde ise hükümete güven yok. Her an her türlü tavizkar uygulamaya geçilebileceğinden çekiniliyor. Ekonomide de, siyasette de riskler. Risk korku yaratır. Güven ise bunun tersidir. Mesela geçen hafta CHP Kurultayında Baykal güvenoylamasında gizli oyu istemiyordu. Çünkü riskli görüyordu kendi konumunu. Korkuyordu. Nitekim riski göze almadı ve açık oylama istedi. Açık oylamanın riski yoktu. Açık oylama ile gizli oylamanın farkı demokratik olmayan ortamlarda ya da seçmenlerin seçme hakkını örgürce kullanamadığında ortaya çıkıyor. Malum 2001 şubatında kriz oluşunca IMF ile 4 yıllık bir anlaşma yapılmıştı. Öümüzdeki şubatta bunun sonuna geliniyor. Ancak ne yapılacağı çok önemli. Bu arada aralık ayında ABye tam üyelik konusunda bir müzakere takviminin ortaya çıkacağı süreçte IMF ile istikrar programının bir süre daha

Yazının Devamı

Enflasyon beklentisi ve doğru tahmin

6 Temmuz 2004

Malum enflasyon Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından her ay hesaplanıyor. Ve eğer beklenenden farklı gelişirse faize, dövize ya da borsaya yansıyor. Kısacası, beklentiler çok önemli. Merkez Bankası, her ay iki kez beklentileri derliyor. Çünkü enflasyonist beklentiler faizin de en önemli belirleyicisi. Merkez Bankası gecelik faizleri belirlerken bu parametreye bakıyor. Öte yandan, ülkemizdeki CNBC-E kanalı da bazı finans kuruluşlarından enflasyon tahminlerini derliyor ve dağıtıyor. İki aydır enflasyon, bu tahminlerin çok altında gerçekleşiyor. Rasyonel beklentiler diye bilinen ekonomik yaklaşımın birkaç düsturu vardır. Bunlardan biri beklenmeyen her gelişmenin reel değişimlere neden olmasıdır. Beklenen gelişmeler zaten hesaplanmış ve dengelere yansımıştır. Ancak her gelişme zamanla öğrenme süreci oluşturur ve tahmin edilir hale gelir. Nihayet etkisi de kalmaz. Ak Yatırım 0.6Bender Menkul -0.1Dış Yatırım -0.05Dışbank 0.1Eczacıbaşı Menkul -0.4Finans Yatırım 0.3Garanti Bankası 0.1Halk Yatırım 0.8HSBC Yatırım -0.4İş Bankası 0.9İş Portföy 0.4İş Yatırım 0.4Koç Yatırım 0.4Oyak Yatırım 0.3Pamuk Yatırım -0.1Raymond James -0.2Teb Yatırım 0.8TSKB 0.1GERÇEKLEŞME -0.1 Geçen ay bu tahminlerin

Yazının Devamı