Ekonomide de benzer bir olay var. Programın IMFsiz gidip gitmeyeceği çok tartışıldı. Aslında aynı program uygulanacak. Tıpkı aynı gündemin aynı delegelerle oylandığı gibi. Ancak piyasalarda güvensizlik egemen olduğu için mutlaka bir yerde IMFnin olması isteniyor. Birinde parti yönetiminden çekiniliyor. Kaldı ki, bu korkuyu artırmak için çeşitli tehditler savuruluyor. Diğerinde ise hükümete güven yok. Her an her türlü tavizkar uygulamaya geçilebileceğinden çekiniliyor. Ekonomide de, siyasette de riskler. Risk korku yaratır. Güven ise bunun tersidir. Mesela geçen hafta CHP Kurultayında Baykal güvenoylamasında gizli oyu istemiyordu. Çünkü riskli görüyordu kendi konumunu. Korkuyordu. Nitekim riski göze almadı ve açık oylama istedi. Açık oylamanın riski yoktu. Açık oylama ile gizli oylamanın farkı demokratik olmayan ortamlarda ya da seçmenlerin seçme hakkını örgürce kullanamadığında ortaya çıkıyor. Malum 2001 şubatında kriz oluşunca IMF ile 4 yıllık bir anlaşma yapılmıştı. Öümüzdeki şubatta bunun sonuna geliniyor. Ancak ne yapılacağı çok önemli. Bu arada aralık ayında ABye tam üyelik konusunda bir müzakere takviminin ortaya çıkacağı süreçte IMF ile istikrar programının bir süre daha sürdürülmesi istenebilir.Aslına bakarsanız, IMF ve istikrar konularına şu andaki ekonomik konjonktür gözlüğüyle değil de, Şubat 2005te varacağımız nokta itibariyle baksak daha farklı olur. Şubat 2005te enflasyon kalıcı olarak tek haneye inmiş, kamu borcunun milli gelire oranı belki de yüzde 62-64e inmiş olacak. Bu da neredeyse Maastricht kriterlerine yaklaşmak demek. Büyüme yüzde 6lara yaklaşmış olacak. 3 yıldır ciddi ve yüksek bir büyüme yaşayan ekonomi, 2005 yılında da benzer bir büyüme performansı sergileyebilecek.Devam edelim. Dış denge konusunda dalgalı kur sigortası var. Ama yine de çok hızlı artan ihracat ve turizm sayesinde pek bir sıkıntı olmayacağı görünüyor. 2005 yılında belki de ihracat ile turizm 85 milyar doları aşacak, 90 milyar dolara tırmanacak.Şimdi böylesi bir ekonomik konjonktürde IMF denetimi neden istenir? Demek ki, hala güvensizlik sorunu var. Hala kaygılar, korkular var. Ve bu kaygılar, hükümetin izleyeceği ekonomik politikaya bağlılığı konusunda. IMF ile yola devam mı? Elbette programın henüz tamamlanmamış tarafları var. Bazı kırılganlıklar hala sürüyor. Ve öyle anlaşılıyor ki, 2005te de bunlar ortadan kalkmış olmayacak. Mesela sosyal güvenlikte giderek büyüyen devasa açıklar. Mesela tarımdaki verimsizlik ve bitirilemeyen destekleme sistemi. Daha doğrusu başlanamayan prim sistemi. Bir türlü verimli, karlı hale getirilemeyen bankacılık sistemi.Ama piyasaların, özellikle yurtdışı piyasaların IMF sopasını istemesinin temel nedeni iktidara güvensizlik. Medyada hükümet ne kadar pompalanırsa pompalansın bu yadsınamaz!Son söz: Korkunun ecele faydası yoktur. hgunes@milliyet.com.tr Kırılganlıklar sürüyor ama...