Kamu hâlâ çok borçlu. Üstelik borç küçülmüyor, büyüyor. Ve bütçede ciddi bir faiz dışı fazla yaratmamıza rağmen. Tekrarlayalım: Yaptığımız tasarruf hedefi milli gelirin yüzde 6.5i. Neredeyse bir dünya rekoru! Geçen yılın sonunda toplam kamu borcu 202.7 milyar dolardı. Ancak ocak ayında 213.8 milyar dolara, şubatta 215.9 ve martta da 217.9 milyar dolara fırladı. Bereket ABDde faizlerin artma beklentisiyle beraber kur yükseldi ve nisanda borç 205.5 milyar dolara, mayısta da 204.2 milyar dolara geriledi.Şu anda enflasyon (TÜFE ile hesaplandığında) yüzde 9 civarında. Hadi diyelim ki yıl sonuna doğru azalmadı, hatta arttı. Ama herhalde bir yıl sonra bu noktada olacak. Bir yıl sonra enflasyon yüzde 9 olacaksa, faizler neden hâlâ yüzde 26 düzeyinde? Burada bir terslik var! Böylesi bir durumda Hazine hiç umursamadan uzun vadeli borçlanmaya devam ediyor. Yüzde 17 gibi bir reel faizi belli bir küçük kesime verebiliyor. Bu büyük bir gaflet! Çünkü bundan dört ay önce nominal faizler yüzde 22nin altına inmişti. Ve o zaman MB anketlerinde enflasyon beklentisi bugünden daha yüksekti. Demek ki yüksek reel faizler enflasyon beklentilerinin değişmesinden kaynaklanmadı. Birilerinin artık oturup konuyu düşünmesinde yarar var!Elimizdeki son veri mayıs ayına ait. 204 milyar dolarlık borç stokunun yüzde 41i piyasada. Yani 84 milyar dolara yakın bir meblağ. Ancak geri kalanının 63 milyar doları dış borç ve 57.5 milyar doları da kamunun kamuya olan borcu. Şimdi akla bu ikinci soru geliyor. Krizden bu yana üç yıldan fazla zaman geçti. Bir sürü önlem alındı, reformlar yapıldı. Ama hâlâ kamunun birbirine olan borcu temizlenememiş. Demek ki hâlâ ortada bir sürü sorun duruyor.Kimse yanılmasın. Elbette borç dinamikleri olumluya gidiyor. Kriz patladığında borç - milli gelir oranı yüzde 90ı aşmıştı. 2002 yılında yüzde 79a, geçen yıl da yüzde 71e indi. Ancak bu, büyük ölçüde büyümeyle elde edildi. Yani payda büyüdü. Rakamlarda da görüldüğü gibi borç stoku küçülmedi. Üstelik o denli bütçe tasarrufuna, fedakarlığa rağmen. Çünkü reel faiz hâlâ çok yüksek. Asıl sorun da burada.Yüksek reel faiz ya güvensizlikten kaynaklanabilir ya da yapısal sıkıntılardan. Bize göre her ikisi de geçerli. Çünkü illa ki IMF ilişkisi sürsün deniyorsa, ortada bir güvensizlik var demektir. Ayrıca reel faizler durduk yerde yükselmez. Bize göre bankaların kar sıkıntısı sürüyor. Ekonomide her şey olumluya gidiyor diye rüzgar estiriliyor. Birçok meslektaşımız adeta büyülenmiş gibi. Gerçekten büyüme ve enflasyon rakamları sevindiriyor. Ama olumlu gidişat her konuda iyimserliğe sürüklememeli. Bankacılık, sosyal güvenlik, tarım gibi konularda sorunlar hala sürüyor. Borç dinamiklerinde de öyle. hgunes@milliyet.com.tr