Eti senin, kemiği benim

1 Kasım 2005

Şu anda herkes işin edebiyatında, ah vah edip duruyor. Kimse bu kurumdaki bakıcı annelerin neden bu çocukları dövdüğüyle ilgilenmiyor. Sadece cezalandırma boyutuyla ilgileniliyor. Oysa ceza ile suç ortadan kalksaydı, dünyada suç kalmazdı. Bu nedenle dövmeyi oluşturan etmenlerin üzerine gitmek gerek.ÇEK'e bağlı yuvada kimsesiz çocuklar dövülüyor da, evlerde anne ve babalar çocuk dövmüyor mu? Dövüyor. Demek ki, sorun sadece ÇEK yuvalarında değil, toplumun büyük bir kısmında. İngiltere'de üniversite öğrencisiyken Sosyal Sorunlar dersinde "Çocuk Dövme" (child battering) konusunu okumuştuk. O zamanlar bunun neresi sosyal sorun diye şaşırmıştım. Ülkede yoksulluk, işsizlik gibi büyük (!) sorunlar varken çocuk dövmeyi toplumsal bir sorun sayamıyordum. Oysa çocuk dövme ülkemizde İngiltere'ye göre birkaç kat daha yaygın. Sadece ortaya çıkmıyor. Çocuk dövme olayının iki boyutu var. Biri çocuk. Diğeri dövme. Çünkü ülkemizde sadece çocuklar dövülmüyor. Kadın dövme de o denli yaygın. Dövme bir toplumsal histeri mi, yoksa kişisel maraz mı? Kim çocuk döver? Bu sorular önemli. Çünkü çocuk dövmede psikolojik etmenler kadar, sosyal ve ekonomik etmenler de rol oynuyor. Ekonomik durumla çocuk dövme

Yazının Devamı

Dubai Towers'ın arkasından ne gelecek?

28 Ekim 2005

Geçen 30 yılda petrol zengini Araplar ne denli önemli işadamları olduklarını kanıtladı. Girdikleri çoğu işte başarılı oldular. Son yıllarda da Malezya, Singapur gibi alternatif ülkeleri değerlendiriyorlar. Üstelik sadece Müslüman diye para yatırmıyor, rasyonel karar veriyorlar. Geçen günlerde de Türkiye'ye ciddi kaynak girişinin ardında Körfez sermayesi görülüyor. Arapların Türkiye'ye para yatırmasının ardındaki tek gerçek burada gelecek görmeleri.Bir süredir basın ve yayın kuruluşlarında yer alan, Levent'te yapılacak olan, 300 metreye varan 74 ve 94 katlı iki binanın reklamları birdenbire herkesi şaşırttı. Dubai şeyhi tarafından yapılacak bu binaların arsasının da, imar izninin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sağlandığı biliniyor. Karşılığında da yüzde 20 pay alınmış. Tartışmalar da binanın çok yüksek olması nedeniyle İstanbul'un siluetini bozması kaygısına dayanıyor. Oysa Levent'ten Maslak'a kadar olan eksen zaten gökdelenler bölgesi. Tepkinin bir diğer kaynağı ise bunun Araplar tarafından inşa edilmesi. Nihayet bir tepki de yatırımın gerçekleşmesinde gösterilen aşırı kolaylık. Peki, bu kolaylık yanlış mı? Mesela bir Türk işadamına aynı kolaylık sağlansaydı ne

Yazının Devamı

Almanya'da Türkler entegre olmuyor

27 Ekim 2005

Öte yandan, Avrupa'da tahminen 94 bin işadamı var. Bu, toplam Türk nüfusu içinde yüzde 7,2 ediyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi TAM'ın tahminine göre 2015'te bu sayı 160 bine, yani nüfusun yüzde 11-12'sine çıkacak. Ancak dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, bu işadamlarının çoğu esnaf düzeyinde ve çoğunlukla Türklere hizmet veriyor. Almanya'daki 65 bin işletmenin 50 bini şahıs şirketi. Gerçi 2015'te AB içinde Türkler 87 milyar euroluk bir gelir yaratacak, neredeyse 1 milyon kişiyi istihdam edecek ve belki daha iyi bir noktada olunacak. Ama şu anda Türklerin ekonomideki entegrasyonu hâlâ çok gerilerde. Almanya'daki işadamlarının yüzde 26'sı lokantacı, yüzde 23'ü hizmet sektöründe, yüzde 35'i ticarette, gerisi de diğer her türlü işte. İşletmelerin yüzde 52'sinde 3 kişiden az kişi çalışıyor; yani aile işletmesi. Yüzde 40'ı da 4-9 kişi istihdam ediyor. 10 kişiden fazla çalıştıran işyeri sadece yüzde 8,2. İşletmelerin yüzde 70'e yakını yılda 500 bin eurodan az ciro yapıyor. Yine yüzde 90'dan fazlası 200 bin eurodan az bir yatırımla kurulmuş. 1960'lı yılların sonlarına doğru göçen Türklerin bir kısmı bugün emekli. Şu anda Almanya'da tam 215 bin emekli Türk var. Her dört göçmenden biri

Yazının Devamı

TAM, 20 yaşını geçti

25 Ekim 2005

Aslına bakarsanız TAM demek, Faruk Şen demek. Prof. Dr. Şen sanki hayatını bu merkeze vermiş. Tam 20 yıl önce TAM'ı kurmuş. Ve onu Almanya'da göçmen Türklerin sorunlarını bilimsel olarak inceleyen yegâne kurum haline getirmiş. Böylece çok bilinen ve güvenilen bir kuruluş olmuş TAM. Kendisini kutluyoruz. Geçen hafta bir gazeteci grupla birlikte Essen'deydik (Almanya). Essen'de tam 20 yıldır harıl harıl çalışan Türkiye Araştırmalar Vakfını (TAM) üç gün boyunca Hürriyet'ten Yalçın Doğan ve Yalçın Bayer, Sabah'tan Yavuz Donat, Akşam gazetesinden Şakir Süter, HaberTürk'ten Taki Doğan, Posta'dan Yazgülü Aldoğan ve Finansal Forum'dan Jale Özgentürk'le tavaf ettik. Keyifli bir üç gündü. Çok ilginç gözlemlerimiz oldu. Essen'e varır varmaz, Faruk Şen bizi bir sanayi kenti olan Bochum'a taşıdı. Malum, Ruhr Almanya'nın ağır sanayi merkezi. Ancak burada ağır sanayi hizmet sektörüne dönüşmüş. Mesela demir-çelik üretiminin durdurulması karşılığında AB buraya tam 3,5 milyar euro akıtmış. Bochum'da bunun bir örneğini gezdik; bir demir-çelik fabrikası kültür merkezi haline getirilmiş. Para da AB'nin bölgesel kalkınma fonlarından sağlanmış. Merkeze girdiğinizde etrafınızda hâlâ bir fabrika havası

Yazının Devamı

Enflasyon hedeflemesine geçilirken (1)

20 Ekim 2005

MB, enflasyon hedeflemesinde iki yıllık bir tahmin yapıyor ve ilk yıl tutarsa yoluna devam ediyor. Eğer tutmazsa tahmini gözden geçiriyor, bazı parasal araçlarında (örneğin kısa vadeli faizlerde) gerekli değişiklikleri yaparak tekrar yoluna koyuluyor. Burada doğru tahmin yapmak çok önemli. Bu nedenle gelişmiş bir ekonometrik model şart. Enflasyon hedeflemesinde ikinci nokta, hedefin hemen ve yaygın biçimde duyurulması. Toplumun tüm kesimlerinin bu hedefi bilmesi gerekiyor. Ancak hedeflemede bir başka, ve belki daha önemli nokta hesap verme yükümlülüğü. Hem geçmişte konulan hedefin tutturulamama nedeninin açıklanması, hem de gelecek için belirlenen enflasyonun düzeyi konusunda toplumsal sorumluluk gerekiyor. Bunu beceremeyen MB Başkanı görevinden ayrılıyor. Bu tür programların elbette sıkıntıları da oluyor: Ekonomide etkilenmeler ve uyum belli zaman gecikmeleriyle oluyor. Bunlar uzun ve düzensizse sıkıntı yaratıyor. Tahmin geliştirmede bağlantılı rasyonellik olasılığı uyumu güçleştiriyor. Yani farklı etmenler rol oynayabiliyor. Dalgalı kurdaki aşırı oynaklıklar işleri zorlaştırıyor. MB'nin enflasyon hedefi, aynı zamanda ara göstergedir. Yani gözlem parametresi de bizzat hedeflenen

Yazının Devamı

Paradan 6 sıfır atıldı ama milyon kaldı

19 Ekim 2005

Paradan altı sıfır atılınca bazıları yuvarlama etkisiyle enflasyonun kıpırdayacağını düşünüyordu. Oysa hiç de öyle olmadı. Kimileri hâlâ, şu andaki paralel sistem sona erince, bunun oluşabileceğini savunsa da, pek gerçekleşmeyecek görünüyor. Çünkü önemli olan, paranın kaç sıfır taşıdığı değil, ne ölçüde gereksiz paranın tedavüle çıktığı. Bu yıl paradan altı sıfır atılmasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Turizm sektörü Türkiye'de gelişti. Yabancılar oluk oluk akıyor. Ve ilk defa kendi paramızdan utanmıyorum. İnsanlar rahat rahat hesaplarını yapabiliyorlar. Bir zamanlar bol sıfırlı para kullanmış İtalyanlar bile paramıza bakıp gülümsüyorlardı. Tek biz kalmıştık bu ucube para sistemiyle. Paradan sıfır atılınca büyük paralardan kurtulacaktık. Pek kurtulamadık. Merkez Bankası her banknotun aynı renginden yeni para çıkararak geçişi epeyce kolaylaştırdı. Gençler olsun, yaşlılar olsun para birimleri arasında şaşıran çok az kişi oldu.. Öte yandan küçük paralar, özellikle madeni paralar çoğalacaktı. Bu bir anlamda gerçekleşti. Artık daha çok bozuk para cebimize giriyor. Ama hâlâ erkeklerin çoğunun bozuk para cüzdanı yok. Yani cepler artık şakırdıyor. Malum, 3 aşamalı bir tanıtım

Yazının Devamı

Başbakan'ın Türk Telekom isyanı

18 Ekim 2005

Anlaşılan bu özelleştirmenin gecikmesi hükümetin moralini bir hayli bozmuş. Haklılar da. Yurtdışındaki piyasaların ve özellikle IMF çevrelerinin Türk Telekom'un satılmasına verdiği önem ortada. Türk Telekom'un özelleştirmesi yargıdan dönerse piyasalardaki istikrar bozulabilir. Hafta sonu bir alışveriş merkezinin açılışında Başbakan Erdoğan muhalefete bir hayli yüklendi. Erdoğan, Türk Telekom'un yargıda bekleyen özelleştirme ihalesinin muhalefet tarafından sürüncemeye sokulduğu kanısında. Oysa yargının bağımsız olduğunu her fırsatta Batı'ya hatırlatan kendisi değil mi? Neyse. İletişim teknolojisi çok süratli değişiyor ve tabii bu da bol yatırım gerektiriyor. Ama müthiş bir nakit üreticisi. Yatırım maliyeti çok yüksek olsa da, işletme maliyeti gayet düşük. Yani tahsil edilen paranın kârlılığı çok yüksek. Telekom bilgi ekonomisi ve toplumun iletişim ihtiyacını karşılıyor. Geçen hafta Dünya Bankası tarafından yayımlanan bir derleme elime geçti. (Bernard M. Hoekman ve Sübidey Togan: Turkey; Economic Reform & Accession to the EU) AB ile hemen her alanda Türkiye'yi karşılaştıran bu çalışmada iletişim sektörü de var. Türk Telekom'un önemi İletişime milli gelirden ayırdığımız pay

Yazının Devamı

FED'in başına kim gelecek?

13 Ekim 2005

Şimdiye dek Fed'in başına 13 kişi geçti. Bunların içinde en uzun süre tepede kalabilen kişi Greenspan oldu. İktidarlar değişti, o değişmedi. İktidarında devrim sayılacak gelişmeleri gerçekleştirdi. Greenspan'in en önemli tarafı "risk yönetimi yaklaşımıyla" kural dışı hareket edip kendi iradesiyle belli kararları alabilmesiydi. Greenspan'i ilk Reagan atamıştı. Ancak daha sonra seçimleri kazanan Clinton onu bu görevden almadı. Aksine süresini uzattı.Fed yönetimi ABD başkanı tarafından atanan ama Senato tarafından onaylanan 7 kişiden oluşuyor. Üyeler normal koşullar altında 14 yıl burada kalıyor ve bir daha atanma olanakları olmuyor. Kurul içinden başkanı ise ABD başkanı bizzat kendisi atıyor. Bu dönem Greenspan'in artık son süresi. Uzayamıyor, kendisi de istemiyor. Onun yerine şu anda adı geçen beş aday var. Biri hem akademisyen, hem de Fed Kurulu'nda bulunan Ben Bernanke. Diğeri yine bir akademisyen; Columbia Üniversitesi'nden Glenn Hubbard. Bir de Harvardlı öğretim üyesi Martin Feldstein var. O da sıkı mali disiplini savunuyor. En güçlü aday olan Bernanke'ye gelince. Bernanke o tarihten bu yana Fed'de görev yapıyor. Bernanke'nin enflasyon hedeflemesine büyük ağırlık verdiği de

Yazının Devamı