Türkiye’nin kuşlarını tanıyalım

22 Ağustos 2021

Gökyüzünü, doğayı rengârenk kılan kanatlarıyla şenlendiren kuşlarımızın nesli tükeniyor; gri başlı kız kuşu, yaz ördeği, yılanboyunu hiç görmeyebiliriz. “Türkiye’nin Kuşları” kitabı, onları tanımamızı ve sahiplenmemizi amaçlıyor

Ormanhorozu, yılanboyun, incegagalı kervançulluğu; Türkiye’nin kuşları arasında yer alıyorlar ama artık sadece kitaplarda varlar. Nesilleri ya tükendi ya da tükenmek üzere. Kutup martısı, yakalı toy, gri başlı kız kuşu, yaz ördeği, sarı kamışçın da öyle. Eskiden coğrafyamızda daha sık görünürlerdi. Ama artık onlara da çok nadir rastlanıyor.

‘Türkiye’nin Kuşları’, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı.

Başta habitat kaybı olmak üzere, su kaynaklarının kuruması, şehirleşme, enerji nakil hatları ve yoğun tarım zehri kullanımı nedeniyle kuş popülasyonumuz her geçen gün azalıyor. Hassas türler için ise durum çok daha vahim. Şanlıurfa bozkırlarında Çölkoşarını ararken karşılaştığımız Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Yazının Devamı

Muz neden kötü?

15 Ağustos 2021

Dünyamızın bu yılki kaynağını tükettik; bir karbon salımı bedeli var; gezegenimiz bu bedeli karşılayamayınca iklim değişiyor, seller öldürüyor, kuraklık göç ettiriyor

İki haftadır 2022’den yiyoruz. Çünkü dünyanın bu yılki kaynaklarını 29 Temmuz itibarıyla sıfırladık. Gezegen bizden 5 ay alacaklı. Gerçi pek de borcumuza sadık sayılmayız. Hatta birçoğumuz borcunun farkında bile değil! Vur patlasın çal oynasın yaşarken tükettiklerinin sınırsız olduğunu düşünüyor. Öyle ya; su hep akacak musluktan. Ekmek her daim çıkacak fırından. Motorlar hep çalışacak, raflar hiç boşalmayacak! Oysa hepsinin gezegene bir bedeli var. Ve bu bedeli epeydir karşılayamıyor gezegen. İşte o yüzden iklim değişiyor. Seller öldürüyor, kuraklık göç ettiriyor. Artık farkına varmamız gereken o bedel; küresel karbon ayak izi olarak hesaplanıyor.

Diyelim ki öğle yemeğinde hamburger yiyeceksiniz. O hamburgerin eti, ekmeği, salatası, nakliyatı, pişirilmesi, servisi için ne kadar karbondioksit salımı yaşanmış, işte buna bakılıyor. Tabii

Yazının Devamı

Bal ormanları yandı umut Basra böceğinde!

8 Ağustos 2021

İki böceğin kızılçamda evrimsel buluşmasıyla oluşan özel bir baldan söz ediyoruz; değeri yeni anlaşılsa da dünyada yüzde 95’i Türkiye’de üretilen çok özel bir bal: işte çam balının geleceği de alevler arasında

Ülkeyi kara dumana boğan alevler, çam balını da yaktı. Görünen o ki en az birkaç yıl sofralarda çam balı olmayacak. Nasıl olsun! Ne arı kaldı bölgede ne ağaç ne de böcek! O eşsiz flora tamamen küle döndü. Yeniden oluşması en az 30 yıl alır. Tam bir ekolojik yıkım yaşıyoruz. Aslında bunun tam göstergesi de çam balı. Balın oluşması için en başta Kuzey Akdeniz’e has kızılçamın (pinus brutia) var olması sonra o çamda evrimleşen Basra böceğinin (Marchalina hellenica) varlığı gerekiyor. Çünkü o böcek kızılçamın reçinesini emerek besleniyor. Sindiremediği karbonhidratı da ağacın gövdesine bırakıyor. İşte arılar da o karbonhidratla beslenip bal yapıyor. İki böceğin kızılçamda evrimsel buluşmasıyla vücut bulan çok özel bir baldan

Yazının Devamı

Bu felaketten hepimiz sorumluyuz

1 Ağustos 2021

Ormanlarımızdan arka arkaya yükselen alevler, ağaçlarla birlikte orman ekosistemine bağlı binlerce canlının feci şekilde can vermesine yol açtı. Gerçeği söylemek gerekiyor: Bu felaketten hepimiz sorumluyuz

Hepimizin içi yandı. Önce Manavgat, sonra Akseki, ardından Mersin, Adana, Marmaris, Milas, Kayseri… Türkiye’nin dört bir yanındaki ormanlarımızdan arka arkaya alevler yükseldi. Ağaçlarla birlikte yaşamı orman ekosistemine bağlı binlerce canlı feci şekilde can verdi. Alevlerden geriye kalan yanmış hayvan bedenleri hepimizi derinden sarstı. Ama tam da bugün bir gerçeği yüksek sesle dillendirme zamanı; bu felaketin sorumlusu biziz.

Orman içi hareketlilik son yıllarda inanılmaz derecede arttı. Turizm tesisleri, maden ve enerji yatırımları ormanların en ücra noktalarına kadar ulaştı. Birçok bölgede zaten şehirler ormanla birleşti. Villalar, çiftlikler, yazlıklar... Tabii bu nüfus hareketliliğinin yangına karşı 1. derecede hassas orman ekosisteminde yaşandığını da vurgulamak gerek. Bu tabloya bir de iklim değişikliğinin yangın sezonunu uzatması eklendiğinde,

Yazının Devamı

Şimdi su seferberliği zamanı

25 Temmuz 2021

Su yoksa gıda da yok yaşam da! Sulak alanlarımızın yüzde 60’ını kaybettik; kalanları koruyamazsak önce kuşlar gidecek sonra da biz

Belki de bu yazın en büyük çevre felaketiydi Tuz Gölü’ndeki flamingo yavrularının susuzluktan ölümü. Çatlamış toprakta yatan cansız kuş bedenleri hepimizi derinden sarstı. Çok üzüldük ama ölümlere neden olan vahşi sulama sorunuyla maalesef yine yüzleşemedik! Oysaki tarımsal sulamada yaptığımız yanlışlar nedeniyle nice gölümüz, deremiz kurudu. 50’den fazla göl artık yok. “Göller yöresi” diye coğrafya kitaplarında anılan bölgede dahi 20’ye yakın gölü kaybettik. Yer altı sularımız ise âdeta can çekişiyor. Nasıl çekişmesin? On binlerce kaçak su kuyusu var ve bu kuyulardan ne kadar su çekildiği dahi meçhul!

Su bütçesi açık veriyor

Yer altı suyunun en çok kullanıldığı Konya ve Ergene’deki kuyuların sadece yüzde 30’unda ölçüm sistemi var. Üstelik 100 binin üzerinde olduğu tahmin

Yazının Devamı

Yaz gecesi kâbusu büyüyor

18 Temmuz 2021

Alıştığımız sivrisinek gibi değil; beyaz çizgili bacaklar ve sırtında düz beyaz çizgisi bulunuyor, siyah renkli; kan emdiği ciltte lezyon bırakıyor ve insana saldırganca yaklaşıyor: Kâbusun adı Aedes

Bilimsel araştırmalar, küresel ısınmaya bağlı sivrisinek popülasyonunda yaşanan değişim nedeniyle yeni salgınların kapımızda olduğunu söylüyor. Zaten son birkaç yıldır sivrisinek sokmasıyla yayılan Batı Nil virüsü vakalarıyla karşı karşıyayız. Bu yıl da başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin bazı bölgelerinde ciddi bir sivrisinek rahatsızlığı hâkim. Daha önce ülkemizde görülmeyen Aedes cinsi sineğin yol açtığı şikâyetler gün geçtikçe artıyor.

İklim değişikliğinin payı

Aedes, alıştığımız sivrisinek gibi değil. Beyaz çizgili bacaklar ve sırtında düz beyaz çizgisi bulunan siyah renkli bu tür. Kan emdiği ciltlerde ciddi lezyon bırakıyor. Ve insana saldırganca yaklaşıyor. Üstelik güpegündüz. En korkutucu yanı da soktuğu kişiye humma, Zika, Chikungunya gibi tehlikeli hastalıkları bulaştırabilme riski. Ve

Yazının Devamı

Eski köye yeni adet: Tarım 4.0

11 Temmuz 2021

Viyana’da yüksek lisans, plazalarda geçen bir ömür ve sonra ver elini Urla; şimdi hedefinde 4. tarım devrimi teknikleriyle Barbaros köyünde bağcılığı canlandırmak ve lavanta kokan tarlalar var

Kırsal hayata özenen beyaz yakalının yeni çekim merkezi Urla’da eski bir beyaz yakalı, permakültür ile dijital teknolojiyi harmanlayarak “Tarım 4.0” denemesi yapıyor. Başarırsa ovada yepyeni bir tarım şeklinin doğuşuna tanıklık edebiliriz. Bahse konu kişi; 64 yaşındaki Ali Rıza Ersoy. Tarımla kendi deyimiyle hayatının ikinci baharında tanışmış. Öncesi hep ofisler, toplantılar. Viyana’daki elektronik mühendisliği yüksek lisansının ardından girdiği iş dünyasında, plaza hayatının tüm merdivenlerini tırmanmış. Siemens’te genel müdür yardımcısıyken, “Artık ikinci perde zamanı” diyerek, dümeni Urla’nın Barbaros köyüne kırmış.

Burada satın aldığı 6 dönümlük arazide üzüm yetiştirmek için araştırmalar yaparken, permakültürle tanışmış. Herkes, “Ekmeden önce toprağı sürmelisin, otları

Yazının Devamı

Her yönüyle çiftlik balığı

4 Temmuz 2021

Türkiye’nin ilk balık çiftliğinde; denizden birkaç mil açıkta bulunan kafesleri gezip, balık beslenmesi ve hasadına tanıklık ettim

Marmara’daki müsilaj felaketi, balığın tadını kaçırdı. Özellikle Marmara’dan çıkan balıklara yönelik ciddi bir endişe söz konusu. Alternatif ise Ege ve Akdeniz’de yetiştirilen levrek ve çipura. Peki, çiftlik balığı nasıl besleniyor? Balıklarda antibiyotik ya da ağır metal kalıntısı var mı? Tüm bu sorulara yanıt aramak için geçen hafta İzmir Ildır’daki Türkiye’nin ilk balık çiftliğindeydim.

Çamlı AŞ’nin açık denizdeki 33 kafesinde yetiştirilen levrek ve çipuraların hayat yolculuğu aslında karada başlıyor. Kuluçkahanedeki tanklarda anaç balıklardan doğan yüz binlerce yavru, ilk iki-üç gün kendi yumurtalarıyla besleniyor, üçüncü günden sonra ağızlarının açılmasıyla tanka konulan mikroskopik canlıları (rotifer ve artemia) yiyor. Tanktaki gece gündüz dengesi de ışıkla sağlanıyor. Floresanlar yavruları strese soktuğu

Yazının Devamı