Gökyüzünü, doğayı rengârenk kılan kanatlarıyla şenlendiren kuşlarımızın nesli tükeniyor; gri başlı kız kuşu, yaz ördeği, yılanboyunu hiç görmeyebiliriz. “Türkiye’nin Kuşları” kitabı, onları tanımamızı ve sahiplenmemizi amaçlıyor
Ormanhorozu, yılanboyun, incegagalı kervançulluğu; Türkiye’nin kuşları arasında yer alıyorlar ama artık sadece kitaplarda varlar. Nesilleri ya tükendi ya da tükenmek üzere. Kutup martısı, yakalı toy, gri başlı kız kuşu, yaz ördeği, sarı kamışçın da öyle. Eskiden coğrafyamızda daha sık görünürlerdi. Ama artık onlara da çok nadir rastlanıyor.
‘Türkiye’nin Kuşları’, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı.
Başta habitat kaybı olmak üzere, su kaynaklarının kuruması, şehirleşme, enerji nakil hatları ve yoğun tarım zehri kullanımı nedeniyle kuş popülasyonumuz her geçen gün azalıyor. Hassas türler için ise durum çok daha vahim. Şanlıurfa bozkırlarında Çölkoşarını ararken karşılaştığımız Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ornitoloji Araştırma Merkezi görevlisi Doç. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz, bazı türleri görüntüleyebilmenin artık neredeyse imkânsız hale geldiğini söylüyor. Özellikle büyük kuşlarda risk çok daha fazlaymış: “Ötücü küçük kuşlarda popülasyon kaybı tolere edilebilir durumda ama cüsseli kuşlar, büyüme sürelerinin fazla olması nedeniyle değişimlerden daha fazla etkileniyorlar.”
Emin Yoğurtçuoğlu
Mesela Şah kartalı ile Bozkır kartalı. Elektrik iletim telleri ve bozkırların tarım alanına dönüşümü yüzünden sayılarının hızla azaldığını biliyoruz. Ulu doğan ise Arap Yarımadası’nda av amaçlı kullanılmak için habitatından koparılmış. Yaz ördeği de susuzluk nedeniyle yok olmaya yüz tutmuş. Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan elmabaş patka ve üveyik ise maalesef hâlâ namlunun ucunda. Tepkilere rağmen av listesinden bir türlü çıkarılmıyor bu iki tür. Belki de birkaç on yıl sonra onları da yok olan türler arasında anacağız.
Kuşları koruyabilmek için öncelikle tanımamız gerekiyor. Uzun yıllardır rastlanamayan türler, illüstrasyonlarıyla kitaba dahil edilmiş.
Keneler çoğalıyor
Oysaki semadaki zenginliğe sahip çıkmak zorundayız. Çünkü kuşlar, haşere kontrolünden besin döngüsüne, tozlaşmadan tohumlamaya birçok hayati işlevde önemli role sahip. Yok olduklarında ekolojik denge de sarsılıyor. Bunu, kene popülasyonunun artışıyla acı bir şekilde deneyimliyoruz. Tabii onları koruyabilmek öncelikle tanımamız gerekiyor. Coğrafyamızda hangi türler var? Nerede yaşıyorlar, özellikleri neler ve ne gibi tehlikelerle karşı karşıyalar? Tüm bunları bir çırpıda bulabileceğimiz eşsiz bir kaynak hazırlandı bir süre önce. TRAKUŞ çatısı altında buluşan kuş gözlemci ve fotoğrafçılarının, bilim insanlarıyla birlikte hazırladığı “Türkiye’nin Kuşları” kitabında, 491 türe ait tanım bilgisi, dağılım haritası ve karşılaştırma tablosu yer alıyor. Çevrenizde gördüğünüz ama adlandıramadığınız bir kuşu, bu kaynak vasıtasıyla tanımanız mümkün. Kitabı hazırlayan ekip de zaten bunu amaçlamış.
TRAKUŞ devrede
TRAKUŞ’un kurucusu Serhat Tigrel, “Gördüğünüz bir kuşu tanımlayıp ne yer, ne içer, nerelerde dolaşır gibi bilgilere ulaşabiliyorsanız merakınız artıyor; onları, hayatlarını tanımaya başlıyorsunuz. Tanıdıkça şaşırıyor, yaşam çabalarına saygı duyuyor ve doğal olarak onları korumaya yöneliyorsunuz. Bu çevre bilinci artışı bugünlerde dünyamız için çok gerekli. Kitap burada katalizör. Gördüğünüz kuşu kitapta bulup ismini öğrenmek bir oyun gibi. İnanıyorum ki türleri tanıyabilen kuş gözlemcisi sayısı arttıkça Türkiye’nin kuşlarının sayısı da artacak” diyor.
Tigrel’in kitaptaki favorisi karaya sadece üremek için çıkan boz yelkovan ve serçe kadar küçük fırtına kırlangıcıymış. Fırtına kırlangıcını da 3 sene uğraştıktan sonra görüntüleyebilmiş. Ayrıca uçarken uyuyabilen ebabillerin de çok özel kuşlar olduğu görüşünde. Tigrel’in önerisi, kitapla birlikte bir adet de dürbün alıp semaya daha çok bakmak!