CHP, 18 Aralık’ta kurultaya gidiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçime yeni bir kadro ile gitmek istediği anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu ile Genel Sekreter Önder Sav ve Parti Meclisi’nde yaşanan sorunlardan sonra CHP’nin kurultaya gitmesi en doğru yoldu.
CHP lideri, kurultaydan çıkacak yeni yönetimle, iç sorunları bir yana bırakıp, seçime asılmak istiyor.
Kılıçdaroğlu, yeni kurultay sürecinde nasıl bir yöntem izleyeceğini açıkladı. Özellikle parti içi demokrasi açısından benimsediği yöntemin isabetli olduğunu söyleyebiliriz.
Kırıp-dökmeden
Kılıçdaroğlu, yeni tüzük gereği Merkez Yönetim Kurulu’nu belirlerken ortaya çıkan krizi yönetmeyi bildi. Kırıp-dökmeden yeni yönetimini oluşturdu. Kurultaya giderken de aynı yöntemi izliyor.
CHP lideri, partiye emeği geçmiş bütün isimlerle bir araya geldi ve kurultay öncesinde de bir araya geleceğini açıkladı. CHP’nin bu seçimden iktidar çıkması gerektiğini, bunun için herkesin çaba göstermesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu’nun şu uyarısı da yerindeydi:
Wikileaks internet sitesinin yayımladığı belgeler, dünyada gündem oluşturdu. Sitenin elinde olan belgelerin çok azının yayımlandığı düşünülürse, bu konu dünya ve Türkiye’yi ileride de meşgul edebilir.
Belgelerin niteliği
ABD, yayımlanan yazışmaları yalanlamadı. Belgeler, ABD büyükelçilerinin merkeze gönderdiği bilgi ve yorumlar ile ABD Dışişleri’nin büyükelçilere gönderdiği yazılardan oluşuyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, Washington’dan sonra en fazla yazışmaya sahip başkent olarak görülüyor.
Yayımlanan belgeler, Washington’u bilgilendirmeye yönelik büyükelçilik yazışmaları. Büyükelçilerin bulundukları ülkeyle ilgili istihbarat raporları, bilgi notları ve yorumları ülkelerine iletmeleri görevlerinin gereği. Her ülkenin büyükelçisi bu tür yazışmalar yapmıştır.
Şu ana kadar Türkiye ile ilgili yazışmalar, son üç ABD büyükelçisine ait. Üçünün de Türkiye ile ilgili yorumları birbirinden farklı.
Bu belgelerden bazıları büyükelçi veya büyükelçilik mensuplarının Türk kaynaklarıyla yaptıkları görüşmelere dayanıyor. Bazıları basında yer alan haber, yorum ve iddialardan oluşuyor. Bir kısmı ise tümüyle duyum, kulis söylentileri niteliğinde.
Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı tarafından açığa alınan iki general ve bir amiralle ilgili olarak okurlardan gelen soruların başında, “YAŞ’ın terfilerle ilgili kararlarına yargı yolu kapalıyken nasıl yargıya başvurdular” sorusu geliyor. Bunu, “İhraç edilenler yargıya gidemiyorlardı, generaller nasıl gittiler” sorusu izliyor.
YAŞ kararı değil
İlk sorunun yanıtı şu: Yargıya taşınan Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararı değil. YAŞ’ta terfilerine karar verilen iki general ve bir amiral, bu karara uygun olarak hazırlanan kararnamenin idare tarafından geri çevrilmesini Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) taşıdılar.
Eğer YAŞ, söz konusu generaller ve amirali terfi ettirmesiydi, bu karara karşı mahkemeye başvurmaları mümkün değildi. YAŞ’ın terfi kararlarına karşı yargı yolu kapalı.
AİHM’nin kararı
Başbakan Tayyip Erdoğan, açığa alınan iki general ve bir amiralin terfilerinde neden ısrar edildiğini anlayamadığını vurguladı. “Siyasi irade kararını vermiş” diyen Başbakan, bu kararın aşılmaya çalışılması halinde yasa değişikliği dahil adım atacakları mesajını da verdi.
Bu sözlerden anlaşılıyor ki, Başbakan, bu isimlerin terfi ettirilmemesi konusunda kararlı. Buradan çıkan sonuç, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi generaller ve amiral lehine karar verse bile, Başbakan, gerekirse yasa değişikliğine gidilip, söz konusu isimlerin terfilerini önleyecek.
Yetki kimde?
Yüksek Askeri Şûra’daki terfi kararları Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzasını taşıyan kararnameyle yürürlüğe giriyor. Bu konuda bir yetki tartışması yok.
Nitekim hükümet tarafı bu yetkisini değişik aşamalarda kullandı. Söz konusu generallerin ve amiralin terfilerini onaylamadı, terfi kararnamesine almadı. İşlem tamamlanmadı, terfiler gerçekleşmedi.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açığa aldıkları iki general ve bir amiralle ilgili hukuki tartışma devam ediyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamalar dikkatle incelendiğinde sürecin seyri ve ortaya çıkan çelişkiler şöyle sıralanabilir:
Terfi var mı, yok mu?
1- Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamada Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısında söz konusu generaller ve amiralin bir üst rütbeye terfi ettirilmeleri yönünde karar alındığı belirtiliyor. Bu kararda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün imzaları olmadığı biliniyor. YAŞ’ta terfi kararı için oybirliği gerekmiyor. Dolayısıyla YAŞ’ın terfi kararında hukuki bir sakatlık yok. Ancak, terfi kararının yürürlüğe girmesi Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzasını taşıyan kararname ile oluyor. YAŞ terfi kararı verdiği halde bu karar “haklarında yakalama kararı bulunduğu için” kararnameye dönüştürülmüyor. Böylece söz konusu isimler terfi kararnamesinde yer almıyor. Terfi etmemiş oluyorlar. Terfi ettirilmemelerinin gerekçesi olarak haklarındaki yakalama kararı gösteriliyor. Ancak yakalama
İki general ve bir amiralin açığa alınması kararını Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’le dün konuştum. Gönül, TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesinin verdiği yetkiyi kullanarak hukukun gereğini yerine getirdiklerini vurguladı.
Gönül’e yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:
“Şartlar oluştu, aldık”
İki general ve bir amirali açığa aldınız. Generaller ve amiralle ilgili yargı süreci devam ediyordu, neden açığa alma kararını şimdi verdiniz?
- TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesinde aranan şartlar oluştu, bu yüzden açığa aldık. Söz konusu madde bazı şartlar oluştuğunda takdir hakkını Bakan’a veriyor. Bu takdir hakkını kullandık. 65. madde bu yetkiyi Bakan’a bırakıyor. Bakan onayıyla bu işlem yapılıyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül bir general ve bir amirali, İçişleri Bakanı Beşir Atalay da bir generali açığa aldılar. Gönül ve Atalay, TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesini ilk kez çalıştırarak yetkilerini kullandılar. Bakanlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi ve onayıyla ilk kez general-amiral rütbesinde açığa alma işlemi yaptılar.
Yetki bakanların
Bu işlem, bir konuyu da açıklığa kavuşturdu. Bir önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a haksız bir eleştiri yöneltiliyordu. Başbuğ, haklarında dava veya soruşturma açılmış olan veya bazı iddialarda isimleri geçen general-amiral veya diğer rütbedeki subayları “neden açığa almıyor?” diye eleştirilirdi.
Oysa açığa alma yetkisi Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri için Milli Savunma Bakanı’nda, Jandarma Genel Komutanlığı için ise İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a aitti.
Bakanların dünkü açığa alma işlemi, Genelkurmay Başkanı’na bu yönde yapılan eleştiri ve suçlamaların yersiz olduğunu gösterdi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün partisinin grup toplantısında hayretini dile getiriyordu:
“Bir ittifaktır tutturmuşlar. Ne ittifakı? Kim konuşuyor bunları? Anlamıyorum. Böyle bir şey yok diyoruz, yine tartışıyorlar.”
Kılıçdaroğlu’nun hedeflerinden biri, partisinin Güneydoğu’da yeniden canlanmasını sağlamak. Bölge halkıyla temas kurmak. Diyarbakır ve Urfa’ya yaptığı ziyarette de gösterdi ki, Kılıçdaroğlu, doğrudan halkın içine girmek, CHP’yi yeniden bölgede varlığı hissedilir hale getirmek istiyor.
Zoraki ittifak
Kılıçdaroğlu, bu amaçla harekete geçtiğinde, gündeme CHP-BDP ittifakı oturdu. Önce BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, CHP’ye bir “sol blok” oluşturma önerisi geldi. Bayram ziyareti sırasında CHP Genel Sekreteri Prof. Dr. Süheyl Batum’un, legal alanda her görüşle işbirliği yapabilecekleri anlamındaki sözleri, “ittifak”a yoruldu. Batum, her ne kadar açıklamasının bu anlamı taşımadığını söylediyse de, neredeyse CHP ile BDP arasında ittifak görüşmesi yapılmış gibi bir hava yansıtıldı. CHP, kendini “zoraki ittifak” içinde buldu.