Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan NATO zirvesi öncesindeki algı Türkiye ile ABD arasında, İran konusunda bir görüş ayrılığı bulunduğu şeklindeydi. ABD’nin, İran’ı hedef olarak kayda geçirmek istediği, Türkiye’nin ise buna karşı çıktığı algısı vardı.
ABD ile sorun yok
Lizbon’da ABD ile Türkiye arasında böyle bir çekişme olmadığı anlaşıldı. ABD Başkanı Obama, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün daha önce mektupla ilettiği görüşlerini destekledi. Gül ile Obama arasında bir tartışma yaşanmadı, aksine, ABD Başkanı, Türkiye’nin ilkelerini destekleyen bir tutum aldı.
İran’ın tehdit olarak bildirgeye geçirilmesini isteyen Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy oldu. Zirvede Türkiye ile Fransa arasında bir tartışma yaşandı. İran konusunda ısrar eden Fransa oldu. Gül’ün ülke ismi zikredilmemesi gerektiği yönündeki görüşü Sarkozy hariç diğer liderler tarafından kabul edildiği için bildirgeye ülke ismi girmedi.
NATO-AB ilişkileri konusunda da tartışma yine büyük ölçüde Türkiye ile Fransa arasında geçti. Gül, bu konuda Sarkozy ve AB yönetimini ağır sayılabilecek bir dille eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Lizbon’dan dönerken uçakta sohbet ettik. Gül, NATO Zirvesi’nin sonuçlarıdan çok memnundu. Cumhurbaşkanı Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD Başkanı Obama’nın özellikle Irak konusunda Türkiye’nin verdiği katkı nedeniyle teşekkür ettiğini vurguladılar.
‘Açıklaması şaşırtıcı oldu’
Konu Irak’a gelince, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin arkadaşımız Aslı Aydıntaşbaş’a verdiği mülakatta “Türkiye yanlış ata oynadı” diyerek Cumhurbaşkanlığı’na Ankara’nın karşı olduğunu ima etmesini anımsattık. Cumhurbaşkanı Gül, Talabani’nin bu sözlerine üzülmüş. Keza Dışişleri Bakanı Davutoğlu da “Şaşırdık” diyerek, üzüntüsünü yansıttı.
Cumhurbaşkanı Gül, Talabani’nin cumhurbaşkanlığına karşı olmadığını, aksine Bağdat hükümetinin kurulması ve cumhurbaşkanlığı seçimi için Ankara’nın çok olumlu katkıları olduğunu vurguladı ve şöyle dedi:
“Doğrusu Talabani’nin açıklamalarına hayret ettik. Bayram münasebetiyle telefonla konuşmuştuk. Bana hiçbir serzeniş iletmedi. Çok olumlu bir konuşmaydı. Bizim cumhurbaşkanlığına karşı olmamız söz konusu değil. Hatta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada bir paragrafı bu konuya ayırmıştım. Orada konuşurken
90’larda Irak’ta yaşadıklarımızı bir de İran ile mi yaşayacağız? Latin Amerika ülkeleriyle ilgili konuşmuyoruz. Kendi mahallemizi konuşuyoruz. İyi de olsa kötü de olsa İran beni ilgilendiriyor. İran nükleer konudaki görüşmeler için bize açık çek verdi. Türkiye, görüşmelerin İstanbul’da yapılmasında ısrar ederse, Tahran, ‘İstanbul’a evet deriz, Cenevre’ye gitmeyiz’ diyecek
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katıldığı NATO Zirvesi’ne, İran konusunun damgasını vurduğu söylenebilir. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin İran’ın tehdit olarak yazılması konusundaki ısrarı karşısında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hem Fransa Cumhurbaşkanı’nı hem de AB’yi ciddi biçimde uyaran sert bir konuşma yaptığı kulislere yansıdı.
“Sarkozy’nin, füze kalkanının hedefi olarak İran’ın isminin yazılması veya tehdit olarak Ortadoğu bölgesinin yazılması konusunda ısrar etmesi karşısında Cumhurbaşkanı Gül’ün şu itirazı yaptığı öğrenildi:
“İran’ı aklınızdan çıkarın”
“Bunu aklınızdan çıkarın. Savunma sistemi, balistik kapasiteye karşı kuruluyor. Bir ülkeye karşı değil. Bu kapasite hangi ülkede varsa veya nerede varsa ona karşı. Bugün bir ülkede olabilir yarın başka bir ülkede çıkabilir. Doğru olan herhangi bir
Bizden habersiz füze kullanımı olmayacak. Türkiye evet demedikçe önemli karar oluşmaz. Eğer bu füze savunma sistemi uygulamaya konulacaksa komutanın içinde biz de olacağız. Eksen tartışmalarının değerler noktasında yapılması lazım. Eksen şimdi doğru yerine oturuyor. Türkiye Kürt meselesinden kurtulacak. Terörle bir şey olmayacağını herkes gördü. Bunlar yük artık.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Portekiz’in başkenti Lizbon’a gelirken uçakta füze kalkanı konusunda Türkiye’nin tutumunu açıkladı. Türkiye’nin görüşlerini ABD Başkanı Barack Obama dahil tüm NATO üyesi ülkelerin devlet başkanlarına bir mektupla ilettiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, sorularımızı yanıtlarken şu bilgileri verdi:
“Bizden habersiz olmayacak”
“Bu konuda ön çalışmalar daha önce yapıldı. En son Sayın Başbakan Güney Kore’de ABD Başkanı Obama’ya da görüşlerimizi iletti. Ben de Obama dahil tüm NATO üyesi ülkelerin devlet başkanlarına mektupla ilettim. Başbakanımızın ‘komuta kimde olacak, butona biz basarız’ sözleri NATO içinde Türkiye’nin de bu konuda söz sahibi olmasını ifade ediyor. Bir başka deyişle bizden habersiz kullanım olmayacak. Önemli karar alınması gereken konularda
Milli Gemi Projesi’nin (MİLGEM) ilk ürünü olan Heybeliada, deneme için denize açıldı. Seyrini başarıyla sürdürüyor.
Heybeliada’nın denize indirilişi törenine katılmıştım. Gurur vericiydi. Türkiye ilk kez milli savaş gemisini üretmiş ve denize indirmişti. Tarih 27 Eylül 2008’di.
Denize indirilen Heybeliada’nın sadece teknik olduğunu, henüz motoru ve elektronik donanımı olmadığını öğrenince biraz hüzünlenmiştim. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan yetkililere sormuştum, Heybeliada’nın ne zaman yüzeceğini ve gemiyi yüzdürecek ve yönetecek donanımın milli üretim olup olmayacağını. Yetkililer, kısa sürede geminin yüzer hale geleceğini ve elektronik donanımının da büyük ölçüde ASELSAN tarafından üretilecek sistemler olacağını söylemişlerdi.
Dedikleri gibi de oldu. Heybeliada bir yıl içinde donanımına kavuştu ve denize açıldı. Türkiye ilk milli savaş gemisini üretti.
İkincisi de yolda. Büyükada adını alacak olan ikinci korvet yapım aşamasında.
Milli savunma
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu görevinden ayrıldı. Yerini yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e, kendisine yaraşır bir olgunluk ve güzel bir törenle devretti.
Bardakoğlu, görevini sürdürdüğü 7 yıl boyunca toplumun her kesiminde güven ve saygı uyandıran bir başkan oldu. İlahiyatçılığının yanında hukuk adamı olarak da toplumu hem dini konularda bilgilendirdi hem de bilim insanı olarak aydınlattı. Gerektiği zaman gerektiği kadar konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı siyaset üstü tutmayı ve saygın bir yerde konumlandırmayı da ihmal etmedi.
Hurafelerle işi olmadı
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun bir din bilgini ve bilim adamı olarak hurafelerle işi olmadı. Tartışılan konuları dini bilgilere dayalı olarak ama her zaman bilimin ışığında açıkladı. Bilime aykırı iddiaları hiç sahiplenmedi. Aksine toplumu aydınlattı. Bilime ve dünyaya açık entelektüel bir başkandı.
Siyaset üstü
Bardakoğlu, Diyanet’i siyasetin üstünde tuttu. Güncel tartışmalara girmedi. Bunun son örneklerinden biri türban konusuydu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, üniversitede türbanın serbest olmasını savunması, bu konuda beklenti yaratmıştı. Referandumda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’ye çağrı yapmış ve yasal düzenleme ile çözelim, demişti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu ise üniversitede türbanın serbest olması gerektiğini, ancak kamu görevlilerine, orta ve ilkokula taşınmaması konusunda güvence aradıkları mesajını vermişti. Kılıçdaroğlu’nun beklentisi, Başbakan Erdoğan’ın, bu yönde bir garanti vermesiydi. Ancak Başbakan Erdoğan, türbanın kamu görevlileri, üniversite dışındaki eğitim kurumlarına taşınmayacağı konusunda bir taahhütte bulunmadı. Kılıçdaroğlu, beklediği mesajı alamayınca konu yeniden tıkandı.
Hayrünnisa Hanım’ın sözleri
Kılıçdaroğlu’nun beklediği mesaj, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım’dan geldi. Hayrünnisa Hanım, Londra’da, ilkokulda türban takılmasının söz konusu olmayacağını, bunun “cehaletten” kaynaklandığını belirterek, şöyle dedi:
“Hem niye o yaşta kız çocuğu başını örtsün? Farz olursa örter, o yaşta örtmez.”
Ertesi gün ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eşinin görüşlerine katıldığını söyleyerek, mesajı tekrarladı. Cumhurbaşkanı Gül’ün aynı yönde konuşması
Türkiye, terör ve terörün siyasallaştırdığı Kürt sorununu seçimden sonraya bırakmış görünüyor. Sorunun seçimden sonra yeni anayasa ile çözüme bağlanacağı gibi bir beklenti var.
Eylemsizlik
Terör sorununun seçimden sonraya bırakıldığını İmralı-Kandil’den yapılan açıklamalardan da öğreniyoruz. Kandil, eylemsizlik kararını seçimlere kadar uzattığını açıkladı.
Seçime kadar terör eylemi yapmayacak, bu süreci gözleyecek, beklentilerine uygun adımlar atılıp atılmadığına bakacak; seçim sonrasındaki yeni anayasada istedikleri düzenlemenin yer alıp almayacağı belli olunca, karar verecek. Teröre devam edecek veya sonlandıracak.
Bekledikleri adımlar atılır mı atılmaz mı, şimdiden bilmeye olanak yok. Ama belirlenen takvim gösteriyor ki, İmralı-Kandil-BDP hattında bir beklenti oluşmuş veya oluşturulmuş durumda...