Türkiye’nin nükleer enerjiyle ilgisi 1950’li yıllara kadar gidiyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) kuruluş tarihi 1956.
Soğuk savaş döneminde ABD, Küçükçekmece nükleer araştırma reaktörü kuruluşuna yardım ediyor. Bu yardımın Küba krizi sürecinde Türkiye’ye jüpiter füzelerinin konuşlandırılması karşılığında yapılan bir jest olduğuna inanılıyor.
Türkiye’nin nükleer santral için ilk araştırma çalışması ise 1967-1970 yılları arasında gerçekleşiyor. Bu dönem İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başbakanlığına denk geliyor. Enerji Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmalar yer seçimi konusunda karar verilemeyince askıya alınıyor.
Akkuyu’nun seçimi
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın nisan ayında kazma vurulacağını açıkladığı nükleer santral için Mersin Akkuyu’nun seçilmesi ise yeni değil. Akkuyu’nun nükleer santral bölgesi olarak seçildiği tarih 1974. Bu bölgeye nükleer santral kurulması planlanıyor, ancak proje uygulanamıyor. Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasındaki ambargo, Türkiye’nin nükleer santral projesini rafa kaldırmasına neden oluyor.
CHP, yıllık geliri 12 bin liranın altında olanlar için bedelsiz, üstünde olanlar için bedelli olmak üzere 21 günlük askerlik öngören yasa teklifini verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bedelli askerliğin seçimden sonra ele alınabileceğini, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise bedelli askerliğin bir ihtiyaç haline geldiğini açıklamıştı.
Buna karşın CHP’nin teklifi TBMM’ye gelince iktidar partisi sözcüleri karşı çıktılar. Ak Parti’nin grup başkan vekilleri, CHP’yi “oy avcılığı”yla suçladılar, ayrıca terörle mücadeleyi anımsatarak, bedelsiz-bedelli üç haftalık askerlik önerisini reddettiler.
İktidar partisinin desteği olmadan CHP’nin verdiği teklifin yasalaşması mümkün değil. Ancak bu teklifin seçime kadar tartışılacağı da anlaşılıyor.
Sosyal devlet gerekçesi
CHP’nin bedelli askerlik önerisi gündeme geldiğinde, “neden bedelli, parası olmayan ne olacak” sorusunu yöneltmiştik. Teklifte bu sorunun dikkate alındığı görülüyor. CHP, teklifinde kademeli bir düzenleme yapıyor. Yıllık geliri 12 bin liranın altında olanların bedelsiz olarak yararlanmalarını öngörüyor. Yıllık geliri 12 bin-25 bin lira olanların 7 bin 500 lira, 25 binden fazla olanların da 15 bin lira ödemesini
Bedelli askerlik bir süre önce gündemdeydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir niyet taşımadıklarını açıklamasından sonra gündemden düşmüştü. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir defaya mahsus bedelli askerlik için yasa teklifi vereceklerini açıklamasıyla yeniden gündeme geldi.
Kılıçdaroğlu, sadece bedelli askerlik değil, genel olarak askerlik süresi konusunda CHP’nin bir çalışma yürüttüğünü de açıkladı. Anlaşılıyor ki, CHP’nin yeni bir askerlik modeli önerisi var.
Kılıçdaroğlu’nun bakışı
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun sivil toplum raporunu açıkladığı kahvaltılı basın toplantısında askerlik konusu da açıldı.
Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımından şunu anladım ki, CHP lideri, askerlik hizmetinin gençler için hayata atılmalarının önünde aşılması zor bir engel olmasını istemiyor. Askerlik süresini ve askerlik yaşını bu bağlamda sorunlu görüyor.
Mesleği askerlik olmayacak gençler için temel askerlik eğitiminin yeterli olacağını düşünüyor. Bu nedenle de askerlik süresinin genel olarak kısaltılmasını öneriyor.
CHP, kahvaltılı bir basın toplantısıyla “Sivil toplum” raporunu açıkladı. CHP mutfağındaki güçlü akademisyenler tarafından hazırlanan rapor, partiyi “devlet gölgesi”nden kurtarıp, sivil topluma yerleştirmeyi amaçlıyor.
Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi sosyologlardan biri olarak bilinen Prof. Dr. Sencer Ayata ve yardımcısı konumundaki Doç. Dr. Aykan Erdemir’in önemli katkılarıyla hazırlandığı bilinen rapora Genel Başkan Yardımcısı Umut Orhan’ın çalışmaları da yansımış görünüyor.
Devletin değil halkın partisi
CHP’ye öteden beri iki eleştiri yöneltilir; devletçi ve din karşıtı olmak. Bu iki yafta CHP’nin yakasını bırakmamıştır. Rahmetli Bülent Ecevit liderliğe geldiğinde ilk işi bu iki yaftadan kurtulmak için harekete geçmişti. CHP’nin 1976 programında partiyi demokratik sol bir parti olarak tanımlaması, katı devletçiliği reddetmesi ve inançlara saygılı laiklik anlayışını geliştirmesi bu yüzdendir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün sunduğu sivil toplum projesi de Ecevit’in bu çabalarının devamı niteliğindeydi. Özellikle son 10 yıldır yaşadığımız gelişmeler karşısında laiklik ilkesinin ve ulusal bütünlük ve güvenliğin korunması yolundaki politikalar nedeniyle, CHP hiçbir
Doktorlar bugün Ankara’da büyük bir miting yapacaklar. Mitingi düzenleyenlerin verdiği bilgilere göre 10 binden fazla doktor, eczacı ve hemşirenin Ankara’ya gelmesi bekleniyor.
Bize yansıyan şikâyetlerden anlaşılıyor ki, başta asistanlar olmak üzere doktorlar performans sistemini eleştirecekler. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ise vatandaşın performans uygulamasından memnun olduğunu, TÜİK’in yaptığı çalışmalara göre memnuniyetin 2010 yılı itibariyle yüzde 73’e yükseldiğini açıkladı.
Doktorlar ise memnuniyetsizlik yansıtıyorlar. Asistan doktorların sisteme yönelik eleştirilerini dün yansıtmıştık. Doktorlardan gelen şikâyetlere bugün de devam edelim:
Bana gerek var mı?
“Kamu hastanelerindeki mesai saatlerimiz 8 ila 17 arası. Günde 50 civarında hasta görmem bekleniyor. Bekleniyor, çünkü randevuları biz vermiyoruz. Merkezi sistem 10 dakikada bir hasta veriyor bizlere. Hastanın odaya girmesi, derdini anlatması, tedavisinin planlanıp kendisine takdim edilmesi ve çıkması için ayrılan toplam süre bu. Bu sürenin 5-6 dakikasını hastanın odaya çağrılması, bilgisayar kaydı, raporlama, reçete yazma vb. angaryalara gidiyor. Hastaya kalan süre 4 dakika. Sık sık aklıma geliyor. Benim
Performans uygulamasına karşı çıkan asistan doktorların görüşlerinden sonra Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın verdiği yanıtları ve bilgileri de aktarmıştım.
Akdağ, performans uygulamasıyla asistan doktorların maaşlarının arttığını, alabilecekleri ücretin üst sınırının 6.900 liraya yükseldiğini ifade etmiş ve bazı üniversitelerle Sağlık Bakanlığı’na bağlı bazı eğitim hastanelerindeki asistan maaşlarından örnekler vermişti.
Akdağ’ın verdiği yanıtlara asistan doktorlardan da yanıt geldi. Yanıtların ortak noktası, Akdağ’ın açıkladığı 6.900 liralık ücrete ulaşmanın mümkün olmadığıydı. Asistan doktorların gönderdiği ve ortak sayılabilecek nitelikte olanlardan bazıları şöyle:
O ücreti alan var mı?
“Sayın Bakan, asistan doktorların maksimum ücretinin 6.900 liraya çıkarıldığını söylüyor. Acaba bu ücreti fiilen alan asistan doktor var mı? Varsa, bu ücrete nasıl ulaşıldığı açıklanabilir mi?”
Üniversite hastanelerindeki asistan doktorların, performans uygulamasına ilişkin eleştirilerini ve taleplerini yansıtmıştım. Asistanlar, köle gibi çalıştıklarını, ancak çok düşük ücret aldıklarını belirtmişler; performans uygulamasıyla hastalarına 5’er dakika ayırmaya zorlandıklarını, eğitimlerinin de bu sistem nedeniyle eksik kalacağını duyurmuşlardı. “Tüccar değil hekimiz” sloganıyla performans uygulamasını eleştirmişlerdi. Doktorlar, 13 Mart Pazar günü de bu uygulamayı protesto etmek amacıyla Ankara’da büyük bir mitinge hazırlanıyor.
Asistanların eleştirilerini ve taleplerini yansıtan yazım nedeniyle Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ aradı. Akdağ, asistanların yansıttığı eleştirilere yanıt verdi ve performans uygulamasının sağlık hizmetlerinden memnuniyeti artırdığını ifade etti. Akdağ’ın aktardığı bilgiler ve görüşleri özetle şöyle:
“Asistanlar haklılar”
“Asistan doktorlar, şikâyetlerinde haklılar. Gerçekten hastanelerin yükünü onlar taşırlar. Ve karşılığında da aldıkları ücret çok kısıtlıdır. Üniversite hastanelerinde asistan doktorlara doğru dürüst ödeme yapılmıyor. Biz, performans uygulamasıyla asistanların ücretlerini önemli ölçüde yukarı çekmiş olduk.
Performans
CHP’nin bir önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’la ilgili olarak İklim Bayraktar’ın ortaya attığı taciz iddiası 2 gündür tartışılıyor. Baykal, önceki gün avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada bu iddiayı reddetti, kendisine, CHP’ye bir komplo, bir tuzak hazırlandığını ayrıca CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da içine çekilmeye çalışıldığını belirtti.
Baykal, dün bu konudaki sorularımı yanıtladı. Olayın iç yüzünün ortaya çıktığını, avukatının yaptığı açıklamanın her şeyi ortaya koyduğunu, iddia sahibi İklim Bayraktar’ı da mahkemede iddialarını ispata çağırdığını vurguladı.
‘Tuzağı hissetim’
Deniz Baykal’a, “tuzak kurulduğunu hissettim” sözünü anımsatarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu olaydan haberdar edip etmediğini, kendisi ile konuşup konuşmadığını sordum. Şu yanıtı verdi:
“Hayır. Ben Kemal Bey’i aramadım. Çünkü ben bir komplo kurulduğunu hissettim ve uzak durdum. Bu tuzağa düşmedim. Böylece hem kendime hem de CHP’ye zarar verilmesini önlemiş oldum. Ancak sonra ortaya çıktı ki önce Gürsel Tekin’e sonra da Kemal Kılıçdaroğlu’na giderek benimle ilgili bu iddialarını iletmiş. İşte o aşamada Kemal Bey’in bu görüşmeyi hemen kesip, ziyaretçisini hemen