Çok ses, tek yürek

9 Mart 2011

Doktorlar Tıp Bayramı’ndan bir gün önce 13 Mart’ta büyük bir mitinge hazırlanıyorlar. Ankara’da buluşacaklar ve performans uygulamasını protesto edecekler.
Doktorlar seslerini duyurabilmek için medyatik bir yöntem de geliştirmişler. Miting şarkılı-türkülü olacak. Doktorlar seslendirdikleri “sözlerimi geri alamam” adlı şarkıya klip çekerek, medyanın da dikkatini çekmeye çalışmışlardı. Mitingde bu kliplerin yanı sıra Ezginin Günlüğü konseri de yer alacak. Anlaşılıyor ki, Ankara, şenlik gibi bir mitinge sahip olacak.

Asistanlık köleliğe döndü
Performans uygulamasının üniversite hastanelerinde de yaygınlaştırılmasına karşı ilk miting asistan doktorların öncülüğünde yapılmıştı. Asistanlar çalışma koşullarının ağırlığından; performans denetimiyle eğitimlerinin yetersiz kalacağından şikâyet etmişlerdi.
Hacettepe Tıp, Ankara Tıp ve Gazi Tıp fakültelerinin asistanları Hacettepe’de buluşmuş “müşteri değil hasta, işletme değil hastane”, “Sıradaki 100. hasta olmak ister misiniz?”, “Tüccar değil, hekimiz” pankartlarıyla, performans uygulamasını protesto etmişlerdi. Öğretim üyeleri de öğrencilerine destek vermişlerdi.
Hacettepe’den Prof. Dr. Murat Akova da, asistan doktorlara, “Sizler

Yazının Devamı

Çiçek: “Geciken adalet, adalet değildir”

8 Mart 2011

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, son gelişmelerle ilgili değerlendirmesini dün Milliyet’in manşetinden yansıtmıştık. Cumhurbaşkanı Gül, olup bitenlere baktığında, kamu vicdanında kabul görmeyen gelişmelerin yaşandığını; bu halin, Türkiye’nin herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü zedelediğini, bundan kaygı duyduğunu belirterek, savcı ve mahkemelerden daha titiz davranmalarını beklediğini ifade etmişti.
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu saptamaları ve yansıttığı beklentisi hem Türkiye’de hem de dünyada geniş yankı buldu. Türk basını gibi yabancı basın da Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerine yer verdi.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de Cumhurbaşkanı Gül’ün görüşlerine paralel değerlendirmeler yaptı.

“Onay almazlar”
Bu konuyu Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le de dün konuştum. Çiçek, davaların içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığını vurguladıktan sonra şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben de basına yansıdığı kadarıyla izliyorum. Soruşturmaların, davaların içeriği hakkında bilgim yok. Dün savcılığın yaptığı açıklamadan soruşturma içinde daha kapsamlı konular olduğu anlaşılıyor. Evvela şunu söylemek gerekir ki, savcılar soruşturma için siyasi makamların onayını almazlar. Ne soruşturma safhasında

Yazının Devamı

‘Savcılar titiz davranmalı’

6 Mart 2011

Ergenekon davası kapsamında gerçekleştirilen son gözaltılar sadece Türkiye’de değil, dünyada da tepkilere neden oldu.
Gazeteciler, meslek örgütlerinin öncülüğünde İstanbul ve Ankara’da protesto yürüyüşleri yaptılar. Farklı görüşlere sahip gazeteciler ve yazarlar bu tepkide birleştiler. Gözaltılara sadece basından değil siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından da tepki geldi. Avrupa Birliği Komisyonu ve ABD Dışişleri Bakanlığı endişelerini ifade ettiler. Uluslararası basın kuruluşları da tepki verdiler.

Takdiri gölgeliyor
Tartışmalar sürerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini öğrenmek istedim. Cumhurbaşkanı Gül’le dün İstanbul’dan telefonla konuştum. Gelişmeleri nasıl değerlendirdiği yönündeki soruma şu karşılığı verdi:
“Yargının, hâkim ve savcıların işine karışmam söz konusu olamaz. Ancak olup bitenleri takip ettiğimde intibaım şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Bu hal, Türkiye’nin geldiği ve herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü gölgelemektedir. Bundan kaygı duyuyorum.”

Yazının Devamı

Gözaltılara ortak tepki

5 Mart 2011

Aralarında Milliyet’ten Nedim Şener’in de bulunduğu son gözaltılara gösterilen tepki öncekilerden farklı oldu. Hemen belirtilmesi gereken yönü, basında ortak sayılacak bir tepkinin ortaya çıkmasıydı.
Tepkilerini dile getiren gazeteci ve yazarlar arasında, iktidara yakın kalemler de vardı. Ergenekon sürecine farklı açılardan bakan birçok kalem, gözaltıların kamu vicdanına sığmadığı gibi basın özgürlüğüyle bağdaşmadığını dile getirdiler ve eleştirdiler.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği gibi meslek örgütlerinin öncülüğünde, İstanbul ve Ankara’da protesto yürüyüşleri yapıldı. Birçok sivil toplum örgütü ve CHP, DSP gibi siyasi partiler destek oldular.
Gazetecilerin gözaltına alınmasına sadece Türkiye’den değil, dünyadan önemli tepkiler geldi. ABD ve AB sözcüleri Türkiye’de gazetecilerin gözaltına alınmasından endişeli olduklarını açıkladılar. Uluslararası Basın Enstitüsü, Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi önemli basın kuruluşları da sert bildiriler yayınladılar ve uygulamayı protesto ettiler.

Basın özgürlüğü sorgulanıyor
Türkiye’nin dışarıya verdiği görüntünün demokratik ülkelerde endişeyle karşılanması önemsenmelidir.

Yazının Devamı

Demokratik hukuk devletinin ölçüleri

4 Mart 2011

Tunus’ta başlayan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya yansıyan değişim rüzgârının ne yöne evrileceği tartışılırken Türkiye örnek gösteriliyor. Demokrasiyle tanışmamış bu ülkelerdeki liderler, Türkiye’yi model olarak gördüklerini açıklıyorlar. Bazı Batılı gazeteci ve yazarlar da Türkiye’nin bu niteliklerine dikkat çekerek, ilham kaynağı olabileceğini yazıp çiziyorlar.
Türkiye’nin demokrasi, hukuk devleti, insan hakları gibi evrensel değerler açısından örnek görülmesi, bölgedeki ve dünyadaki yeri açısından olumlu bir durum. Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bölge ülkelerinde yaşananları değerlendirirken demokrasi, hukuk insan hakları vurgusu yapmaları ve bu yönde değişim taleplerini destekleyen bir tutum almaları, Türkiye’nin model olarak alınmasını hak ettiği düşüncesini güçlendiriyor.

Basın özgürlüğü
Türkiye’nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da demokrasiye ulaşamamış ülkeler açısından örnek gösterilmesi bu alandaki sorumluluğunu daha artırıyor. Türkiye, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti konusunda dünyaya çok daha ileri bir görüntü vermesi gerekirken, bu konularda soru işaretleri uyandıran uygulamalara sahne olursa, ortaya ciddi bir çelişki

Yazının Devamı

Öcalan’a ev hapsi tartışması

3 Mart 2011

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Abdullah Öcalan’a ev hapsi talebini yeniden gündeme getirdi. Öneri yeniden tartışma yarattı.

Açıklamanın zamanlaması
Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması talebinin gündeme getirilmesinde zamanlama dikkat çekici.
DTK ve BDP’nin, bu talebi “PKK’nın ateşkesi sonlandırdığı” açıklamasıyla aynı zamanda dile getirmesi anlamlıdır. Bu zamanlamada, Öcalan’ın ev hapsi talebiyle “eylemsizlik kararının” uzatılması arasında bir çeşit “tehdide dayalı pazarlık” seziliyor.
Bir diğer yön de seçimin yakın olmasıdır. Her seçim öncesinde DTK ve BDP, Öcalan ve PKK’nın taleplerini daha yoğun biçimde gündeme taşıdılar. Bu kez de öyle oldu. Seçime gidilirken, bir yandan “Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümete karşı adım atılmasını bekliyoruz” mesajı verilirken, diğer yandan tabanda safların sıklaştırılması hedefleniyor.
Anlaşılıyor ki, bu kez BDP’nin seçim stratejisi Öcalan’ın koşullarına kurulacak. Öcalan da her fırsatta “kanın durması için koşullarının iyileştirilmesi” gerektiğini dile getiriyor. Ardından da siyasi alandaki aktörler bu talebi gündeme taşıyor.

Yazının Devamı

Erbakan’ın ittifak planı

2 Mart 2011

Türk siyasi yaşamının simge isimlerinden Necmettin Erbakan, dün, ebedi yolculuğuna yüz binler tarafından uğurlandı. Milli Görüş adını verdiği, siyasi yaşamın ana akımlarından birisi haline gelen hareketin liderini uğurlayanlar arasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi yüzlerce öğrencisi vardı.
Erbakan, kendisi için siyasi kulislerde sürekli söylenen ve neredeyse slogan haline gelen “Kendisi muhalefette, fikirleri iktidarda” ifadelerine rağmen, son nefesine kadar yılmadan, iktidar savaşını sürdürdü.
Numan Kurtulmuş’la parti yönetimi konusunda düştüğü fikir ayrılığı, Kurtulmuş’un ekibiyle birlikte ayrılarak HAS Parti’yi kurması, 86 yaşındaki liderin yeniden Saadet Partisi Genel Başkanlığı koltuğuna oturmasına fırsat yaratmıştı. Ölümünden sonra, hastane odasında geçirdiği günlerde, 90’lı yıllardakine benzer bir ittifakla çıkış hazırlığı yaptığı da anlaşıldı.

Kutsal ittifak
Erbakan, siyaset yasağının 1987’de kalkmasının ardından genel başkanı olduğu Refah Partisi’ni Meclis’e taşıyabilmek için, 1991’de Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve Islahatçı Demokrasi Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali ile ittifak yapmış ve başarılı

Yazının Devamı

Hoca’nın ardından

1 Mart 2011

Necmettin Erbakan Hoca, Türk siyasi yaşamının “dört eğilimi”nden birini yaratmış bir liderdi. Son nefesine kadar da “Milli Görüş” olarak isimlendirdiği bu akımın başında kaldı. Kısa bir süre önce Numan Kurtulmuş’a emanet ettiği Saadet Partisi liderliğini, 85 yaşında geri alıp seçimlere hazırlayacak kadar tutkulu bir liderdi.
Erbakan Hoca, bugün “Siyasal İslam” diye de tanımlanan, dini referansları esas alan siyasi akıma Türk siyasetinde yer açan; bu yolda yılmadan mücadele eden, kurduğu partiler dört kez kapatılmış olmasına karşın, her defasında ilk günkü heyecanı ve idealleriyle sıfırdan başlayan; vazgeçmek, yorulmak nedir bilmeyen bir siyaset adamıydı.
Türk siyaseti, merhum Turgut Özal’ın “dört eğilim” diye tanımladığı ve ANAP’ta birleştirmeye çalıştığı üçüncü akımın liderini de kaybetti. Milliyetçi akımın lideri Alparslan Türkeş, merkez sol akımın lideri Bülent Ecevit’ten sonra, din ve dince kutsal sayılan değerlere dayanarak yükselen “Milli Görüş” akımının lideri Necmettin Erbakan’ı da son yolculuğuna uğurluyor.

Erbakan’ın beyefendiliği
Erbakan Hoca, beyefendi, nazik bir kişiliğe sahipti. Konuklarını mutlaka ayakta karşılar, ayakta uğurlar, en iyi şekilde ağırlardı. Her

Yazının Devamı