Güzel İzmir’in her yeri ayrı güzel ayrı bir lezzet!

12 Ekim 2018

Bu ara ‘Güzel İzmir’de güvenilir yemek’ mekânlarına takıldım. Takıldım, çünkü sürekli aynı yerleri okumaktan, aynı yerlerin önerilmesinden sıkıldım! Son olarak ulusal bir gazetemizin son 10 yıldır güzel İzmir’in en güzel mekânı olarak hep aynı yeri seçmesine fena taktım. Yahu bu şehirde güzel, güvenilir yemek yenebilecek başka hiç mi yer yok! Var elbet, var da seçicilerin sürekli aynı yere veya benzer yerlere gitmesinden olsa gerek, takılmış plak gibi sürekli aynı yerler öne çıkıyor. Ve nedense her daim deniz kıyısında buralar.
Halbuki şöyle bir güzel İzmir’i gezse bu arkadaşlar, şahane yerler keşfedecekler. Eğer merak ederlerse kendilerini Ulukent’e, Kemeraltı’na, Bornova’ya, Buca’ya, Toros’a bizzat götürebilirim. Belki o zaman hem insanlara hem de Güzel İzmir’e ‘göz hizasından’ bakmayı becerebilirler. Anlayacağınız üzere, bu konuya fena halde taktım.

Gülhan yetişti imdadıma

Şimdi gelelim bu haftaki mekânımıza. Aslında mekân mı desem, kompleks mi bilemiyorum. Çünkü, bugün sizlere anlatacağım yer, Çiğli Belediyesi’nin yapıp hizmete soktuğu Pelikan Cafe.
Yanılmıyorsam iki hafta önce gittim bu güzel tesise. Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan Bey’in gazetemize yaptığı bir

Yazının Devamı

Gerçek Karadut suyunu Cemal Usta’da için derim

5 Ekim 2018

Eskiler boşuna dememiş “İş bilenin, kılıç kuşananın” diye. Şu benim size anlata anlata bitiremediğim Çanakkale, Kırklareli, Babakale gezimizin dönüşünde de çok güzel yerler, çok güzel insanlar gördük.

Bunlardan biri de yol üzerindeki Altınoluk Köyü’ndeki Cemal Usta’nın Yeri oldu. Yol arkadaşım Seçkin abiyle Adatepe’de çay keyfi yaparken eski dostum Bülent’in önerisiyle saptık bu güzel mekana.

Büyük çınarın altında çaylarımızı yudumlarken Bülent, “Abi ben dondurma da yapıyorum artık ve herşeyin en iyisini kullanıyorum” demesiyle geldi söz Cemal Usta’ya. Israrla dönüş yolunda serinlemek için mutlaka orada karadut suyu içmemizi önerdi.

Eh zaten yolumuzun da üzeri gideriz dedik. Adatepe’den üç-beş kilometre sonra soluklanacağımız yer. Kaçırmayalım diye navigasyonumuzu açtık, düştük yola. Hedefimize varıncaya dek Seçoyla epey bi yeri kaçırdık diye takıldık birbirimize. Ama bu navigasyondan bir şey kurtulmuyor arkadaş. Şak diye buldu Cemal Usta’yı.

Neyse, anayoldan biraz yukarıda eski Altınoluk diye anılan yerde arabamızı park ettik. Hafif bir yokuşun sonunda gördük malum karadutçu dükkanı. Adatepe’deki dostum Bülent’in tarif ettiği gibi dükkanın hemen solunda par duvarının üzerinde

Yazının Devamı

Uzunköprü’ye Köfteci Niyazi için gidilir...

28 Eylül 2018

İki hafta önce gittiğim hızlandırılmış Edirne, Kırklareli, Çanakkale gezimden notları sizlerle paylaşmayı sürdürmek istiyorum.

Biliyorsunuz, geçen yıldan beri gitmek istediğim panayırı nihayet ziyaret etme şansı buluyorum.

Birlikte seyahat ettiğimiz arkadaşlarımızla Pavli (Pehlivanköy) Panayırı’nı gezerken ani bir yağmur, yaptığımız bütün planı altüst ediyor. Gece kamp yapmayı planladığımız alanın çamur deryasına döndüğünü görünce hızlıca bir karar verip kampımızı bulunduğumuz yere yaklaşık 100 km mesafede bulunan Erikli/Mecidiye mevkiinde yapmaya karar veriyoruz.

Karanlık çökmeden Mecidiye’ye ulaşmak için yola koyuluyoruz. Yağmur şiddetini artırarak devam ederken yolumuzun üzerinde Uzunköprü’ye varıyoruz. Daha ben Uzunköprü tabelasını görür görmez “Ya abi, burda bi Köfteci Niyazi varmış, uğrasak ya” diye mırıldanmaya başlıyorum. Arkadaşım, “Fedo, biraz önce kuzu çevirme yedik ya kardeşim, ne köftesi” diyor, ama nafile, sürekli mırıldanıyorum köfte diye... Neyse bu mırıldanmalarım, Uzunköprü çıkışına doğru ses getiriyor. Öndeki araçta bulunan diğer dostlarımıza da haber veriyoruz ve benim köfte aşermemi gidermek için Köfteci Niyazi’ye doğru çeviriyoruz direksiyonları.

Şööyle geniş bir

Yazının Devamı

Çanakkale’de bir mola mekânı Ayaküstü Balık

21 Eylül 2018

Biliyorsunuz yolda olmayı seviyorum ben, varmayı değil. İşte geçen hafta, tam bir yıldır sabırsızlıkla beklediğim Kırklareli Pehlivanköy Pavli Panayırı günü geldi çattı. Yol arkadaşım, ağabeyim Seçkin İyener ile birlikte panayırdan birgün önce düştük yollara.
İlk hedefimiz Çanakkale.
Oldum olası severim Çanakkale’yi. Güzel İzmir’e pek benzetirim. Sıcaktır insanı, sohbetkârdır. Kordonunda iki tur atsanız, Şakir’in Yeri’nde illa bir dost bulursunuz kendinize. Kışını sevmem pek ama o da kusuru olsun dimi ama. Her gittiğimde ille uğradığım yerler var bu güzel şehirde. Mesela Akol Otel’in yan sokağındaki çorbacı. Kelle paçası enfestir. Sonra Yalova Restoran. Bana göre Türkiye’nin en kral mezelerini yaparlar. Yalova’nın biraz ilerisinde, Çanakkale efsanesi Şakir’in Yeri. Müthiştir. Şakir’de bir bira içerken Çanakkale’ye özgü dalak yemeyi pek severim. Ve galiba en çok ta oltacıların boğazdan tutup getirdikleri balıkları kordonda terazi daralarının içinde canlı canlı sattıkları “Canlı Balık” tezgâhını seyretmeyi acayip severim. Bunların hepsini daha sonra anlatacağım size.

Döner selfiyi keşfetmiştik

Bugün minik bir dükkândan bahsedeceğim. Çanakkale Balık Hali bitiminde kendi halinde

Yazının Devamı

Şırdan sevenler haberiniz olsun!

14 Eylül 2018

Hayat insanı sürükler. Benim gibi Bulgaristan’da doğarsınız, Türkiye’de, İzmir’de devam edersiniz yaşamaya...

İşte okuyacağınız bu hikayede de böyle olmuş. Emin Koparan Adana’da doğmuş, tam bir Adanalı kendisi. Memleketinde tam düzene sokmuş yaşamını, hoop çocuklar büyümüş, üniversite zamanları başlamış.

Karı koca düşmüşler çocuklarının peşine, ver elini İzmir. E, hayat zor koşullar ağır. Çocuk okutmak kolay değil elbet. Ama onlar hiç bırakmamışlar hayatın ipini. Sıkı sıkı tutunmuşlar.

Emin Koparan, akşamları önce Bostanlı sahilde memleketinin meşhur tatlısı “bici bici” satmaya başlıyor. Çevresi Adanalı olduğunu bildiğinden “Şırdan yap sat tutar, daha iyi kazanırsın” diye ısrar edince o da denemeye karar vermiş. İyi ki de denemiş. Şırdancı Baba Emin’i yanılmıyorsam, geçen yıl Bostanlı pazar yerine gelirken sağ tarafta eşim Ebru göstermişti. Adana’ya gittiğimden beri İzmir’de hep bir şırdancı arayışımı bildiğinden kendisi bana ustanın arabasını gösterirken “Fedo müjde bak sana şırdancı buldum” demişti. İzmir’de ilk şırdan deneyimim böyle olmuştu anlayacağınız.

O zaman biraz çekinge olan Emin Usta’nın, “Acaba millet İzmir’de şırdan yer mi?” endişesi vardı. Fakat bugün bu duyguyu

Yazının Devamı

Lezzet diyarı Alaşehir

7 Eylül 2018

Geçen hafta sonu muhteşem oldu. Epeydir takibimde olan bir şenliğe katıldım: Alaşehir 1. Üzüm Festivali... Biliyorsunuz, şehirlerde, beldelerde yapılan her türlü etkinliği destekliyorum. Her etkinlik, o yerin potansiyelini, enerjisini ortaya çıkarmakla kalmıyor, şehre ciddi bir ekonomi de sağlıyor. Bu anlamda Alaşehir Belediye Başkanı Ali Uçak başta olmak üzere, tüm yöneticileri tebrik ediyorum.

Şimdi gelelim festivale... Organizasyonun startı, Alaşehir’i yukarıdan gören Top Tepe’den verildi.

Yörenin hünerli hanımlarının ürettiği üzümlerin kullanıldığı yemek yarışması eğlenceli ve çok lezzetliydi. Tatlılar, dolmalar; neler vardı neler. Bir jürimiz vardı ki, tek kelimeyle ordu! Ordu diyorum, çünkü her birinin İnstagram takipçisi onbinlerden oluşuyor.

Kimler mi vardı? @gezginkereviz, @celalarpat, @gurmecanlar, @gurme_izmir, @yemekle_bitmez, @sosyalyiyiciler...

Jürimiz, üzüm kullanılarak yapılan yemekleri seçmekte gerçekten çok zorlandı. Hatta imkân olsa herkesi birinci ilan etmeyi bile düşündüler. Yemeklerin tamamı birbirinden lezzetli ve yaratıcıydı.

Yarışma ve Toptepe’deki etkinlikten sonra akşamki konser öncesi Alaşehir Belediyesi’nin misafirperverliğinde, eğlenceli ve kalabalık

Yazının Devamı

Mutfak By Nazlı...

31 Ağustos 2018

Sanal dünya büyülüdür. Orada her şey güzeldir. Örneğin yemekler. Hiç olmadığı kadar albenili, hiç olmadığı kadar parlak görünür gözümüze. İnsanın ekmek banası gelir bazen telefonuna. O kadar yani.

Ama her zaman göründüğü kadar olmaz sanal dünyanın lezzetleri. Şahane bi yemek görür tatmaya gidersiniz, sonuç hayal kırıklığı. İşte size sonu hayal kırıklığı olmayan bi hikâye.

Dün bi dostumla Menemen civarında, basit ama bi o kadar da kullanışlı mini karavan bakmaya gittik. Showroomda vaktin nasıl geçtiğini anlamamışız.

O karavan, bu karavan derken vakit geçmiş ve öğle yemeği saati gelmiş. Karavancıdan çıktığımızda midemiz zil değil, çan çalıyordu resmen. Nereye gitsek, ne atıştırsak diye düşünürken İnstagram’da takipleştiğimiz ama hiç tanışmadığımız ‘Mutfak By Nazlı’nın yerine gitmeye karar verdik.

Aslında tekstilci

Ulukent’te olduğunu biliyordum ama tam adresini bilmediğimden navigasyonumuzu açtık. İZBAN durağına gelmeden içeriye saptık. Geniş bir ara sokakta sonlandırdı yolumuzu navigasyon. Sağa baktık, sola baktık, dükkân yok. Anlaşılacağı üzere bulamadık yeri. Halbuki tam önünde duruyormuşuz da biz görememişiz bu minik lezzet mekânını. Neyse, aracımızı park ettik ve mekâna doğru

Yazının Devamı

Samsun Pide Evi’nin kavurmalısı efsane

24 Ağustos 2018

Biz çocukken hayallerimiz vardı.

Öyle büyük hayaller değil ha!

Mahallenin futbol takımına forma, tozluk almaktı en büyük hayallerimizden biri mesela.

Bunun için de ekip olarak çalışırdık. Pantolonlarımızın kemer yerinde, bir ipin ucunda mıknatıs taşır, sokaklarda çivi toplardık. Plastik, alüminyum, demir ne bulursak hurdacı Ferhat Ağa’ya satardık.

Fakaat aramızda bir arkadaşımız vardı ki, açlığa hiç dayanamazdı. Sevgili dostum Yüksel, tam Ferhat Ağa’dan parayı aldığımızda “Ya ben acıktım, hadi pideciye gidelim” dediğinde hiç kimseden itiraz gelmez, koşa koşa Kartal durağındaki pidecide alırdık soluğu. Tabii, ertesi gün yine aynı şevkle, yine hurda toplardık. Yani anlayacağınız, bizim forma ve tozlukları alma süremiz epey bi uzadı.

İşte geçen gün gittiğimiz ‘Samsun Pide Evi’ bana bu günleri hatırlattı.

Önce bi seyrettim...

Yazının Devamı