Hayat insanı sürükler. Benim gibi Bulgaristan’da doğarsınız, Türkiye’de, İzmir’de devam edersiniz yaşamaya...
İşte okuyacağınız bu hikayede de böyle olmuş. Emin Koparan Adana’da doğmuş, tam bir Adanalı kendisi. Memleketinde tam düzene sokmuş yaşamını, hoop çocuklar büyümüş, üniversite zamanları başlamış.
Karı koca düşmüşler çocuklarının peşine, ver elini İzmir. E, hayat zor koşullar ağır. Çocuk okutmak kolay değil elbet. Ama onlar hiç bırakmamışlar hayatın ipini. Sıkı sıkı tutunmuşlar.
Emin Koparan, akşamları önce Bostanlı sahilde memleketinin meşhur tatlısı “bici bici” satmaya başlıyor. Çevresi Adanalı olduğunu bildiğinden “Şırdan yap sat tutar, daha iyi kazanırsın” diye ısrar edince o da denemeye karar vermiş. İyi ki de denemiş. Şırdancı Baba Emin’i yanılmıyorsam, geçen yıl Bostanlı pazar yerine gelirken sağ tarafta eşim Ebru göstermişti. Adana’ya gittiğimden beri İzmir’de hep bir şırdancı arayışımı bildiğinden kendisi bana ustanın arabasını gösterirken “Fedo müjde bak sana şırdancı buldum” demişti. İzmir’de ilk şırdan deneyimim böyle olmuştu anlayacağınız.
O zaman biraz çekinge olan Emin Usta’nın, “Acaba millet İzmir’de şırdan yer mi?” endişesi vardı. Fakat bugün bu duyguyu yenmiş, kendinden emin eşinin hazırladığı şırdanı keyifle sunuyor müşterilerine.
Eşi ise tam bir Adanalı, hanımefendi. Ailesinden, annesinden öğrendiği gibi yapıyor Şırdan’ı. Usta çoğu zaman eşiyle birlikte çıkıyor işe. Akşam saat 20.00- 23.00 arasında Bostanlı Pazar Yeri yanındaki minibüsünde İzmirlilere sunuyorlar yörelerinin güzel lezzetini.
Bu akşam bir iki tane atıştırmak için uğradım minik ekmek teknelerine. Evet herşey yerinde, yöresinde güzel olur, biliyorum. Ama inanın yediğim şırdan Adana’da yediklerimi aratmıyor. Tek fark servis ederken şırdanı diktikleri ipi çıkarıp öyle veriyorlar müşterilerine. Şırdanı tanıyan müşteriler soruyorlar “Bunun ipi yok mu usta?” diye. Eşi hemen “Burada pek bilmiyorlar, ipiyle yiyen oluyor, öyle yenmesin diye çıkarıyoruz ipini” diye mahcup bir dille açıklama yapıyor.
Eğer siz de seviyorsanız, bu güzel, naif Adanalı ailenin yaptığı Şırdan’ı tatmanızı öneriyorum.
Tel: 0544 686 19 63
‘Bulgaristan Göçmenleri Panayırı’ harikaydı
Festival severim.
Ama festivalin, fuarın atası panayırı daha çok severim.
Geçen hafta iki yılın ardından BALGÖÇ’ün (Balkan Göçmenleri Derneği) organize ettiği panayırdaydım. Bulgaristan göçmenlerinin, Balkanların geleneğidir panayır. Trakya’da hala yapılan yerler var.
Mâya’da denir kimi yerde. En azından ben çocukken öyle denirdi. Eylül’de, Mayıs-Nisan aylarında belirlenen bir alanda çadırlar kurulur, köylünün ihtiyacı olan malzemeler satılırdı. Elbette bu kadar insan biraraya gelmişken eğlencede olurdu. Dönme dolaplar, oyuncakçılar, şekerciler bi tarafta kebapçılar, köfteciler, kuzu çevirmeciler diğer tarafta tam bir şenlik havası olurdu.
Midye tezgahı vardı
Komşu köylerin gençleri buralarda tanırdı birbirlerini. Eş seçerlerdi kendilerine. Anlattığım panayır örneğini en son Çanakkale’nin Ayvacık beldesinde görmüştüm. Sıfır traktör satıcıları, bıçakçılar, tarım aleti satıcıları, çan ustaları, gelinlikçiler neler yoktu neler. Tabii ki rakı masaları. Onlarsız olmaz. Vardı elbet. İşte geçen hafta katıldığım panayır da o güzel günlerdeki gibiydi. Hoş dönme dolaplar, gelinlikçiler, traktör satıcıları yoktu. Ama köfteciler, kuzu çevirmeciler ve olmazsa olmaz müzisyenler baş köşedeydi. Muhabbet sofraları kurulmuştu. Adı Balkan Panayırı’ydı ama her memleketten tam bir kültür buluşmasıydı bence.
Düşünsenize yılların kebapçesinin yanında midye tezgahı vardı!
Kültürlerin birbirine karışmasının harika bir örneği bu. Bulunduğumuz ülke Türkiye, şehir İzmir, panayır Balkanlar’dan, midye Girit’li, midyeyi yapan Giritli’lerden el almış Mardinli. Bence kültürel zenginlik denen şey bu olmalı.
İşte bu şahane panayırdaydım geçen hafta. Payduşkaların, zeybeklerin oynandığı muhteşem eğlencede.
Seneye yine yapılacak. Kaçırmayın derim. Hangi memleketten olursanız olun, siz de bu eğlenceye katılın.
Emeği geçenlere teşekkürler.
Son olarak panayır organizatörlerine bir sözüm var. Tanıtımı iyi yapılmamış, kulaktan kulağa duymuş insanlar organizasyonu, lütfen biraz daha fazla duyurun ki daha çok insan katılsın bu güzel panayıra…
Ben Olsam!
Gönüllü Belediye Denetmenleri koyardım…
Hepimiz İzmirliyiz.
Hepimiz şehrimizde daha çok park, daha çok yeşil alan istiyoruz.
Belediye de bunun için çok çalışıyor, biliyorum.
Ama yapılanı korumakla birlikte yapılanın bakımı da çok önemli. Fakat çoğu yerde belediyenin ciddi bütçeler harcayarak yaptığı park ve yeşil alanlara yine belediye çalışanlarının asli görevi olmasına rağmen “bakılmadığına” şahit oluyoruz.
Ben olsam;
Aynı gönüllü trafik memurları gibi, belediyenin park bahçelerini ve yapılan hizmetleri gözlemleyecek, halktan “gönüllü belediye denetmenleri” seçerdim. Ve Güzel İzmir’in dört bir yanında gözüm olurdu. Ayrıca bir de puan sistemi oluşturur, bulunduğu bölgeye iyi bakan, güzelleştiren çalışanları bir şekilde ödüllendirirdim.
Ben olsam yapardım…