Sanal dünya büyülüdür. Orada her şey güzeldir. Örneğin yemekler. Hiç olmadığı kadar albenili, hiç olmadığı kadar parlak görünür gözümüze. İnsanın ekmek banası gelir bazen telefonuna. O kadar yani.
Ama her zaman göründüğü kadar olmaz sanal dünyanın lezzetleri. Şahane bi yemek görür tatmaya gidersiniz, sonuç hayal kırıklığı. İşte size sonu hayal kırıklığı olmayan bi hikâye.
Dün bi dostumla Menemen civarında, basit ama bi o kadar da kullanışlı mini karavan bakmaya gittik. Showroomda vaktin nasıl geçtiğini anlamamışız.
O karavan, bu karavan derken vakit geçmiş ve öğle yemeği saati gelmiş. Karavancıdan çıktığımızda midemiz zil değil, çan çalıyordu resmen. Nereye gitsek, ne atıştırsak diye düşünürken İnstagram’da takipleştiğimiz ama hiç tanışmadığımız ‘Mutfak By Nazlı’nın yerine gitmeye karar verdik.
Aslında tekstilci
Ulukent’te olduğunu biliyordum ama tam adresini bilmediğimden navigasyonumuzu açtık. İZBAN durağına gelmeden içeriye saptık. Geniş bir ara sokakta sonlandırdı yolumuzu navigasyon. Sağa baktık, sola baktık, dükkân yok. Anlaşılacağı üzere bulamadık yeri. Halbuki tam önünde duruyormuşuz da biz görememişiz bu minik lezzet mekânını. Neyse, aracımızı park ettik ve mekâna doğru yürümeye başladık.
İçeriye girerken arkadaşıma “Usta, hayal kırıklığı olabilir” dediğimi hatırlıyorum. Ancak, daha girer girmez bizi müthiş bi tatlılıkla karşılayan Nazlı Hanım’ı hesaba katmadığımı anlıyorum.
İçerisi son derece sade döşenmiş, zerre kadar abartısı olmayan bi yer. Kapıdan içeriye girdiğimizde ilk dikkatimi çeken şey bu. Sonra, sonrası fena!
Nazlı Hanım’la iki kelam ederken kendisi aynı anda, tezgâh üzerinde duran tencere kapaklarını açmaya başlıyor. Adeta cennetin kapıları açılıyor gibi geliyor bana. Aman Allahım! O ne manzara, o ne güzel bi görüntü, o ne mis koku... Nazlı Hanım’ın gösterdiği samimiyetle önce bi Anne Köftesi aşırıyorum tabağın birinden, sonra gözüm kuru dolmaya, çıtır mantıya, humusa takılıyor. Zor tutuyorum kendimi.
“Yahu” diyorum, “Nedir bunlar böyle?” Fark ediyorum ki, kendi kendime konuşuyorum. Nezaketim, yemeklere saldırmama engel oluyor. Tek tek bütün yemeklerin fotoğraflarını çekiyorum. Aynı anda, bu efsane yemekleri yapan hanımefendiyle sohbet ediyoruz.
Nazlı Kahraman, bir Adanalı hanım. Adana denince nedense hepimizin aklına kebaplar geliyor ya, öyle değil! Daha neler var neler bu güzel şehrin mutfağında. Saymakla bitmez. Aslında tekstil işiyle uğraşıyormuş. Sonra gökten bi elma düşmüş başına ve çocukluğundan beri yapmayı pek sevdiği yemeklerini lezzet düşkünleriyle buluşturmaya karar vermiş. İyi ki de karar vermiş. Yoksa bu kadar güzel ve lezzetli yemekleri nasıl yerdik, di mi ya!
Kızılcıkla pişmiş sarma
Geçen yıllarda Ege TV’de bir yemek programıyla bildiklerini paylaşmış. Sonra da, 2017’de bu minik dükkânı açmaya karar vermiş.
Öyle “Ben en iyisiyim” diyenlerden değil. Yaptığının hakkını verenlerden kendisi. Mesela yaptığı yemeklerin ana malzemelerinin tamamını kendi yöresinden getiriyor. Bize, Adana usulü kuzu etli patlıcan yemek nasip oldu. Müthiş bir yemekti. Patlıcanlar, Adana’dan gelmiş. Minik, minik Adana’ya özel patlıcanları görünce şaşırmadım desem yalan olur.
Son tencerenin kapağı açıldığında gördüğüm manzara tabiri caizse “anlatılmaz, yaşanır” cinstendi. Sarma tenceresi müthişti. Kalem gibi sardığı sarmalar acayip güzel görünüyordu. Üzerinde de kızılcıklar vardı. Sarmasını mevsimin ekşisiyle pişiriyormuş Nazlı Hanım...
Bu mevsim de kızılcık mevsimi olduğundan onu kullanmış. Sevgili dostlar, kızılcıkla pişmiş sarmaların içinde kayboldum desem yeridir. Bu aralar ille gidin derim bu şirin mekâna. Gerçi kısmetinize hangi mevsim ekşisiyle pişmiş sarma gelir bilemiyorum fakat lezzet garanti.
Bütün yemekleri yemek istediğimi geçiriyorum aklımdan. Nazlı bunu anlamış olacak ki, bakır tabaklara hepsinden azar azar hazırlıyor. Masaya oturduğumuzda basit ama bir o kadar da zarif bir sunumla karşılaşıyorum. Çatal, kaşık bıçaklar minik, büzgülü bir çuval içine yerleştirilip tabakların yanındaki yerini almış. Nasıl naif bir görüntü anlatamam!
Adana usulü etli patlıcan, anne köftesi, kızılcıklı yaprak sarma, zeytinyağlı taze barbunya, kuru dolma, ki üzerindeki tane sumaklarla efsane olmuş, kısır, çıtır mantı, taze börülce tarator, mütebbel, humus, zeytinyağlı biber turşusu ve bir Adanalının sofrasında olmazsa olmaz ev yapımı şalgam... Evet, bu yemeklerin tamamından azar azar da olsa yedik. Beğendik mi? Beğendik kelimesi az gelir. Hepsi de tek tek harikaydı.
Biz yemeğimize başlarken minik dükkân dolup taşmaya başlamıştı bile. Kapıdan girerken “Usta, hayal kırıklığı olabilir” sözüm aklıma gelince yüzüm kızardı resmen.
Bu güzel, şirin lezzet mekânını daha uzun uzun anlatabilirim ama anlatmayayım! Bence siz ‘Mutfak By Nazlı’ya gidin, yerinde görün bu efsane yemekleri. Güler yüzlü, hoş sohbet insanın elinden yiyin derim. Daha da başka bi şi demem...
Ha unutmadan, kendisi bu yıl ‘Gourmet Guide Türk Mutfağı ve Ev Yemekleri’ kategorisi adayı. Haberiniz olsun... 0538 945 08 71
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024