Bu ara ‘Güzel İzmir’de güvenilir yemek’ mekânlarına takıldım. Takıldım, çünkü sürekli aynı yerleri okumaktan, aynı yerlerin önerilmesinden sıkıldım! Son olarak ulusal bir gazetemizin son 10 yıldır güzel İzmir’in en güzel mekânı olarak hep aynı yeri seçmesine fena taktım. Yahu bu şehirde güzel, güvenilir yemek yenebilecek başka hiç mi yer yok! Var elbet, var da seçicilerin sürekli aynı yere veya benzer yerlere gitmesinden olsa gerek, takılmış plak gibi sürekli aynı yerler öne çıkıyor. Ve nedense her daim deniz kıyısında buralar.
Halbuki şöyle bir güzel İzmir’i gezse bu arkadaşlar, şahane yerler keşfedecekler. Eğer merak ederlerse kendilerini Ulukent’e, Kemeraltı’na, Bornova’ya, Buca’ya, Toros’a bizzat götürebilirim. Belki o zaman hem insanlara hem de Güzel İzmir’e ‘göz hizasından’ bakmayı becerebilirler. Anlayacağınız üzere, bu konuya fena halde taktım.
Gülhan yetişti imdadıma
Şimdi gelelim bu haftaki mekânımıza. Aslında mekân mı desem, kompleks mi bilemiyorum. Çünkü, bugün sizlere anlatacağım yer, Çiğli Belediyesi’nin yapıp hizmete soktuğu Pelikan Cafe.
Yanılmıyorsam iki hafta önce gittim bu güzel tesise. Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan Bey’in gazetemize yaptığı bir davetteydik. Milliyet Ege Bölge Temsilcim Engin Uğur Ağır ve ekip arkadaşlarımızla birlikte icabet ettik başkanın davetine. Açıkçası sohbetin yapılacağı yerin soğuk, havasız ve kasvetli olacağı düşüncesindeydim giderken. Hatta Pelikan Cafe ismini duyunca çay kahve ve bir iki atıştırmalıkla geçeceğini düşünmüştüm yemeğin.
Yerin tarifini aldım gitmeden. Aldım almasına da yön ve yol bulma konusunda sıfır olduğumdan, sevgili arkadaşım Milliyet Ege Reklam Müdürü Gülhan Kepençü yetişti imdadıma. Benim her daim her yere geç kaldığımı bildiğinden, Pelikan Cafe’ye varır varmaz telefonuma konum gönderdi.
Çalıştırdım haritaları ve yola koyuldum. Telefonumdaki kızın uyarılarıyla geniş bir yoldan Çiğli Metro’nun yukarılarına doğru tırmandım. Hızlı bir şekilde arabamı park edip aynı hızla başkanın masasının olduğu kata doğru ilerledim. Geç kalma telaşından olsa gerek, başkan ve çalışma arkadaşlarıma merhaba derken bulunduğumuz yerin güzelliklerini ilk 15 dakika hiç görmedim .
Manzara muhteşem!
Bir iki cümle muhabbetten sonra şöyle bulunduğumuz yerde ne var ne yok diye etrafıma bakınmaya başladım. Sağıma doğru başımı çevirdiğimde gördüğüm manzara tabiri caizse beni benden aldı. “Yahu biz nereye gelmişiz, bu ne güzel manzara, bu ne güzel yer...” diye söylendim kendi kendime. Biraz yüksek sesle söylenmiş olacağım ki, başkan bastı kahkahayı: “Buraya ilk gelişiniz herhalde Fedai Bey.” Biraz kızardım başkanın söylemiyle. Ama şoku çabuk atlattım. “Başkanım hiç tanıtım, reklam görmedim Pelikan Cafe ile ilgili” diye yanıt verdim ama nafile... “Bilen biliyor, vallahi işiniz yemek, sizin bilmemenize şaşırdım” deyince cevap veremedim.
Biz Başkan Hasan Arslan’la sohbet ederken, daha doğrusu ben biraz kızarmışken servise başlıyor garson arkadaşlar.
Önce güveçte ciğer geliyor, ardından pirzola, bonfile, köfte ve envai çeşit meze. Tabii, ben bu arada şok! (Balık, kalamar dahil birçok deniz ürünü, pizzalar ve kahvaltı da mevcut...)
Fiyatlar makul
Bana kalsa yemekle ilgili başkana kırk tane soru soracağım, ama Engin Abi’den sıra gelmiyor ki... Siyaset, siyaset, siyaset, başka sohbet geçmiyor masada. Sohbeti yemeğe getirmek için sabırsızlanıyorum ama nafile, bi ara Başkan durumumu fark etmiş olacak ki, “Fedai Bey, bi de mönümüze bakın, fiyatları inceleyin; fikriniz önemli bizim için” diyor. Birlikte bakıyoruz mönüye. Sunulan yemeklere ve kalitesine göre mönü son derece makul. Ayrıca yediğim tüm yemekler son derece taze ve leziz.
Sayın Başkan’ın “Nasıl buldunuz?” sorusuna yemekle ilgili tek kelime söylemeden yanıt veriyorum. “Ben bir İzmir sevdalısıyım, Kordon başta olmak üzere güzel İzmir’in her yerini çok severim. Ancak buradan gördüğüm İzmir manzarası beni mest etti, bayıldım. Üzülerek söyleyeyim, Kordon’da kendi arabama bakarak yemek yiyeceğime, burada İzmir’i seyredip ışıklarında kaybolarak yemek yemeyi paha biçilmez buluyorum.”
Bir süre daha bu güzel sohbet devam ettikten sonra bu şahane manzaralı mekândan ayrılma vakti geliyor. Merdivenlerden aşağıya doğru inerken başkanın, “Fedai Bey” diye seslendiğini duyuyorum. Koluma girip bana bir alt katta bulunan restoranın ikinci bölümünü gezdiriyor. İnsanlar canlı müzik eşliğinde kurtlarını döküyor. Buradan da şahane bir İzmir manzarası görünüyor. Masaların hepsi dolu. Herkes mutlu.
Başkan’la vedalaşıp ayrılırken bu güzel yerle ilgili olarak bulabildiğim tek kusur, şahane bir manzarası olan tesisin yeterince İzmir’e tanıtılmadığı oluyor. Demem o ki sevgili dostlarım, güzel İzmir’in sadece bir iki mekânında yemek yenmez bazılarının dediği gibi. Her ilçesinde, semtinde, mahallesinde bir güzellik vardır ve güvenle, keyifle, müthiş bir manzara eşliğinde yemek yenir.
Tebrikler Başkan! Bozmadan devam!
Ben Olsam...
Sevgili dostlar, 2017 ağustos ayı ortasından beri MaviBahçe Alışveriş Merkezi’nin içinde ‘İyilik Bulaşıcıdır’ temasıyla faaliyet gösteren bir kafe var. Bu güzel mekânda down sendromlu çocuklarımız çalışıyor. Zaman zaman gittiğim kafede çocukların kendilerini ‘önemli’, ‘başarmış’ hissetmelerini gözlemlemek beni çok mutlu ediyor(du). Ediyor(du) diyorum, çünkü duyduğuma göre burası yakın zamanda kapanacak(mış). Sebebi de yüksek kira(ymış).
Ben olsam; MaviBahçe Alışveriş Merkezi olarak burayı kapatmazdım. Aksine ‘İyilik Bulaşıcıdır’ temasını sahiplenir, gün boyunca binlerce insanın geldiği koca AVM’ye bulaştırırdım iyiliği.
Ben olsam yapardım! Umarım, MaviBahçe de yapar...