5. Kanun teklifi ne getiriyor?
a) İttifak yasaklarından birinin kaldırılması
Kanun Teklifi’ne göre; Siyasî Partiler Kanunu’nun 90. maddesinin II. fıkrasındaki siyasî partilerin “seçimlerde başka bir partiyi destekleme kararı” alamayacakları yasağı, bu ibare fıkra metninden çıkarılmak suretiyle kaldırılmakta (m. 14); Milletvekili Seçimi Kanunu’na eklenen 12/A maddesi ile “Siyasî partiler, ittifak yaparak seçime katılabilir. İttifak yapan siyasî partiler, kendi aday listelerini verir” hükümleri getirilmektedir (m. 15). İttifak partilerinin kendi aday listeleri ile seçimlere katılması ilkesinin bir sonucu olarak, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 16. maddesinin I. fıkrasındaki “Siyasî partiler anlaşarak müşterek liste hâlinde aday gösteremezler.” hükmüne dokunulmamıştır. Bu yasak devam etmektedir. Oysa oy potansiyeli daha yüksek olan partinin aday listesi ile milletvekili seçimlerine girme, yukarıda başarılı örnekleri gösterilen muvazaalı ittifaklarda uygulanmış bir ortak liste yöntemi idi. Dolayısıyla Kanun Teklifi’nin temelindeki ittifaklarda aleniyet ilkesine uygun olarak, üzerinde ittifak partilerinin adları yazılı ortak aday listeleri ile seçimlere girmeleri de düzenlenebilirdi.
b)
1. Giriş
MHP ve Ak Parti Grup Başkanları Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve üç arkadaşı ile İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ve üç arkadaşının imzalarıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan “298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, genel olarak seçimler, milletvekili seçimleri ve yerel seçimlerle ilgili çeşitli konularda değişiklikler yanında milletvekili seçimlerinde siyasî partilerin ittifak yapmalarına ilişkin hükümler getirmektedir. Teklif, özellikle ilk kez yasal düzenleme konusu olarak ele alınan ittifaklara ilişkin hükümleriyle tartışmaların odağındadır.
Siyasî partiler, ülke sorunları ile ilgili çalışmalarında başka partilerle işbirliği yapabilirler. Bu, ülke sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarda daha etkili olmak için güçbirliği yapılması demektir. Fakat yürürlükteki yasalarda siyasî partilerin işbirliği yapmaları yasaklanan, tek başlarına yürütmeleri öngörülen çalışmaları da vardır. Söz konusu olan, milletvekili seçimleri ile yerel yönetimler seçimlerinde işbirliği yapma, ortak liste hâlinde aday gösterme, başka bir deyişle, ittifak yasaklarıdır.
2. Geçmişten günümüze
Türk vatandaşlarına verilecek vize serbestliği konusu, ne yazık ki, yılan hikâyesine dönmüş bir başka konu. Bugüne kadar toplam 72 kriteri tamamlayan Türkiye, taahhüt ettiği son yedi kritere yönelik çalışma planı dâhil, vize serbestisiyle ilgili çalışmalarını tamamlayıp geçtiğimiz günlerde AB’ye sundu. Vize serbestisi müzakerelerinde, AB ile mülteciler konusunda görüşmeler yapıldıktan sonra süreç AB tarafından adeta dondurulmuştu. Oysa son aylarda yapılan hemen her temasta AB’nin sık sık gündeme taşıdığı bir konu başlığı haline geldi. Buna rağmen Brüksel’deki görüşmeler ışığında öngörümüz, AB’nin bu yılın Şubat ve Mayıs ayları arasında Türkiye için “vizesiz seyahat değerlendirme/inceleme” sürecinin başlatıldığını açıklayacağı, sonrasında
yine esnek bir takvim uygulayacağı yönünde.
Gümrük Birliği
Her türlü ekonomik etki çalışması Gümrük Birliği’nin modernizasyonunun karşılıklı bir fayda sağladığını ortaya koyuyor. Buna rağmen sürecin ekonomik ve ticari rasyoneli aşarak hemen hemen tümüyle siyasi bir boyuta taşınmış olduğu anlaşılıyor. AB yetkilileri açıkça bu konuda yapabilecekleri bir şey olmadığını söylüyorlar. Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi, sürece direnç gösteren ülkelerin
Atilla D. Yerlikaya
Türkiye-AB ilişkilerinde ekonomik gündem ağırlığını artırırken, Avrupalı yatırımcı için Türkiye pazarı cazibesini koruyor.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Doç. Dr. Hatice Karahan, 8-9 Şubat tarihlerinde Brüksel’de AB kurumları, düşünce kuruluşları ve iş dünyası temsilcileriyle bir dizi temasta bulundu. Karahan’a eşlik eden Türk İş Heyetinin bir üyesi olarak temaslarını yakından izleme imkânımız oldu. Avrupa ile çok boyutlu stratejik ilişkimizin özellikle ekonomi boyutunun ağırlığının daha da artmakta olduğunu memnuniyetle gördük. Geçtiğimiz kasım ayında da Brüksel’de temaslarda bulunan Karahan’ın Avrupalı paydaşlarımızla gündeminde Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi ekonomiye ilişkin konuların yanı sıra, son dönem politik gelişmeler ve vize serbestisi gibi konu başlıkları da vardı.
Diyalog sürüyor
Karahan’ın nesnel ve dengeli üslubu ile olumlu ve yapıcı bir ortamda gerçekleşen görüşmelerde edindiğimiz genel izlenim, Türkiye-AB ilişkilerinde bu yılın sonuna kadar hareketli bir dönem yaşanabileceği yönünde. Gerek AB, gerekse ülkemizde iç siyaset 2017 yılında Türkiye-AB ilişkilerindeki olumlu söyleme umduğumuz kadar katkı sağlayamamıştı. Diğer taraftan, bu
Klinik psikoloji bilimi çocuk cinsel istismarını “bir yetişkin veya bir ergenin psikolojik/fizyolojik/sosyolojik gelişimini tamamlamamış olan, yaşı küçük olan bir çocuğu kendi cinsel uyarım ve doyumu için kullanması” olarak tanımlıyor.
Çocukların çeşitli şekillerdeki istismarları, onların içinde bulundukları gelişim evrelerine göre, duygusal, zihinsel ve/veya fiziksel olarak derin ve kalıcı hasarlar bırakıyor. İstismar tipleri arasında (duygusal, fiziksel, bakım ihmali vs.) çocuk için en travmatik olanı, en kalıcı hasar bırakıp onun ileride bir yetişkin olarak ilişkilerini, hayata bakış açısını, kısaca tüm yaşamını etkileyecek olanı cinsel istismardır.
Genel olarak toplumda hangi davranışların cinsel istismar sayılacağı konusunda çok ciddi sonuçlar doğurabilecek bilgi eksiklikleri bulunuyor. Bilimsel anlamda kesin olarak cinsel istismar alanına giren davranış örnekleri şunlar: cinsel davranışlar içine girmesi için bir çocuğa baskı yapmak veya açıkça ondan istekte bulunmak (gerçekleşsin veya gerçekleşmesin); çocuğa uygunsuz teşhirde bulunmak (genital bölgeler, kadın göğsü vs.); çocuğu ürkütmek; duygusal bağ kurmak amacıyla ona yakınlık göstererek kandırmaya çalışmak; cinsel organla,
2016-2017 yıllarında Türkiye AB ilişkileri dip yaptı. Karşılıklı suçlamalar sürece damga vurdu. 2018 yılının başında ilişkilerde kıpırdanma var. Kıpırdanma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti ile başladı. Daha sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Alman Dışişleri Bakanı Gabriel ile görüşme yaptı.
Bulgar Başbakanı, Demir Kilise’nin açılışı için geldi. Türkiye’ye karşı en saldırgan ülke konumunda olan Avusturya yeni Dışişleri Bakanı ilk ziyaretlerinden birini İstanbul’a yaptı.
Bulgaristan’ın dönem başkanlığı
Juncker, Türkiye ve AB arasında zirve yapılması için Bulgaristan’a çağrıda bulundu ve büyük olasılıkla yakında Varna’da Türkiye ve AB arasında zirve gerçekleşecek. Uzun bir aradan sonra Cumhurbaşkanı böyle bir zirveye Varna’da katılacak.
2018’in ilk yarısında dönem başkanlığını sürdüren Bulgaristan, Türkiye-AB ilişkilerini pekiştirmek istiyor. Bu konuda Angela Merkel Bulgaristan’ı destekliyor. Bulgaristan’ın Türkiye’den gelecek mültecilere karşı sınırı iyi koruduğunu belirten Merkel Türkiye-AB ilişkilerine olumlu bakıyor.
Merkel, Başbakan Binali Yıldırım’ı Münih’te 15-16 Şubat’ta yapılacak güvenlik konferansı öncesi Berlin’de ağırlayarak Türkiye-Almanya ilişkileri konusunda adım
Uyum Strateji belgesinde kapsanacak alanlar ve temalar olabildiğince geniş tutulmalıdır. Şu temaları önerebiliriz: Bilgilendirme; eğitim; sağlık; toplumsal katılım; sosyal yardımlar ve istihdam; uluslararası korumaya erişim; kayıt; hukuki haklar, adil yargılanma, mahkemelerde eşit muamele; barınma (Kampların 5 yıl içindeki hedeflenen statüsü, konut-kira yardımı); aile birleşmesi; serbest dolaşım (kısıtlamalar kalkacak mı? Uydu kent uygulaması gelecekte sürecek mi?); İkamet politikaları (Orta, uzun vadeli ikamet izinleri); Vatandaşlık; Fikri mülkiyet hakları; Sosyal güvenceler ve onlardan eşit yada positiveayrımcılıklı bir biçimde yararlanma; İnanç ve inanç eğitimi özgürlüğü.
Uyum strateji belgesinin göz ardı etmemesi gereken bir yönü, stratejik hedeflerin mümkün olduğunca ölçülebilir hedefler halinde belirlenmesidir. Başta yazılan senaryolara göre örneğin kaç öğrencinin okullara erişebileceği, kaç hastaya tedavi sağlanacağı, ölçülebilir hedefler olarak konmalıdır.
Uyum Strateji Belgesi, kalıcı çözümler konusundaki hedefleri çok net koymalıdır. Senaryoların ışığı altında, Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıl içinde gönüllü geri dönüş, uyum (entegrasyon) ve/veya üçüncü ülkeye yerleştirme
“Uyum” kavramı Türkiye’nin hukuki mevzuatına ilk kez 2013 yılında TBMM tarafından kabul edilen Yabancılar ve Uluslararası Koruma yasasıyla girdi. Aynı yasa ile kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, yasanın öngördüğü birinci 5 yıllık Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planını’nın hazırlık çalışmalarını Şubat 2016’dan yana ilgili Bakanlıklarla koordine ediyor. Bu çalışmalarda ortaya çıkmaya başlayan taslak belge büyük bir olasılıkla bugün (15 Şubat 2018) Göç Politikaları Yüksek Kurulu toplantısında görüşülerek nihai şeklini almaya başlayacak. Belge henüz taslak halinde olduğu gerekçesiyle, Göç İdaresi tarafından kamuoyu ile paylaşılmadı. Buna karşılık Göç İdaresi Genel Müdürlüğü akademisyenler ve STK temsilcileriyle 7 ve 8 Şubat tarihlerinde iki istişare toplantısı düzenleyerek bilgilendirmede bulundu. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi olarak taslak üzerindeki bilgilerimizin çok dar sınırları içinde, önümüzdeki beş yılın uyum politikalarını şekillendirecek Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planında görmek istediklerimizi aşağıda paylaşıyoruz.
Türkiye’de farklı hukuki statülerde bulunan ve farklı uyruklardan yaklaşık 4.3 milyon yabancı yaşıyor. Türkiye 1951 tarihli