Türk vatandaşlarına verilecek vize serbestliği konusu, ne yazık ki, yılan hikâyesine dönmüş bir başka konu. Bugüne kadar toplam 72 kriteri tamamlayan Türkiye, taahhüt ettiği son yedi kritere yönelik çalışma planı dâhil, vize serbestisiyle ilgili çalışmalarını tamamlayıp geçtiğimiz günlerde AB’ye sundu. Vize serbestisi müzakerelerinde, AB ile mülteciler konusunda görüşmeler yapıldıktan sonra süreç AB tarafından adeta dondurulmuştu. Oysa son aylarda yapılan hemen her temasta AB’nin sık sık gündeme taşıdığı bir konu başlığı haline geldi. Buna rağmen Brüksel’deki görüşmeler ışığında öngörümüz, AB’nin bu yılın Şubat ve Mayıs ayları arasında Türkiye için “vizesiz seyahat değerlendirme/inceleme” sürecinin başlatıldığını açıklayacağı, sonrasında
yine esnek bir takvim uygulayacağı yönünde.
Gümrük Birliği
Her türlü ekonomik etki çalışması Gümrük Birliği’nin modernizasyonunun karşılıklı bir fayda sağladığını ortaya koyuyor. Buna rağmen sürecin ekonomik ve ticari rasyoneli aşarak hemen hemen tümüyle siyasi bir boyuta taşınmış olduğu anlaşılıyor. AB yetkilileri açıkça bu konuda yapabilecekleri bir şey olmadığını söylüyorlar. Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi, sürece direnç gösteren ülkelerin ikna edilmesi gerektiğini dile getiriyorlar. AB yetkilileri, teknik müzakerelerin de askıya alındığını, bunların yerine kurulan yeni diyaloglara odaklanmak gerektiğini ifade ediyorlar. Bu aşamada Temmuz ayından itibaren AB Dönem Başkanlığı görevini milliyetçilik ve muhafazakârlığın bir süredir yükselişte olduğu Avusturya’nın yürüteceğini hatırlamak gerekiyor. Bu noktada, ortak çıkarlara odaklanarak diyaloğu sürdürmenin hem AB, hem de ülkemizin yararına olduğunu söylemek mümkün.
Diğer taraftan, her ne kadar Birleşik Krallığın AB’den ayrılma sürecine ilişkin olarak tam bir yol haritası ortaya çıkmamış da olsa Türkiye’nin bu durumdan kötü etkilenmeyeceği, hatta bardağın dolu tarafından bakılırsa AB üyeliği kesin olmayan bizim gibi ülkeler için yeni seçeneklerden de bahsedilebileceği düşünülebilir.
Güven sürüyor
Brüksel’deki görüşmeler sırasında heyetteki iş dünyası temsilcileri olarak hepimiz AB kurumları, düşünce kuruluşları ve iş dünyası temsilcilerinin ekonomimizdeki olumlu neticelerin ve geleceğe dönük pozitif perspektifin farkında olduğunu gözlemledik. 2017 yılının başında yaşanan sıkıntılı süreci başarıyla yöneten hükümet, sağladığı teşviklerle istihdamın artmasını, ticaretin ve ekonominin canlanmasını mümkün kılmıştı. Ekonomimiz karşı karşıya kaldığı güçlükleri aşabildiği gibi, gücüne de güç kattı. Bu durum da, doğal olarak, yabancı sermayenin Türkiye pazarına kurgusal değil, rasyonel şekilde bakmasını kolaylaştırdı. 2017 yılında dalgalanmalar elbette yaşandı ancak yatırımcının ilgisini kaybettirecek, pazarların boyutunu küçültecek hale hiç gelmedi. Özetle, yabancı yatırımcı için Türkiye cazibesini korudu.
2018 ihracat yılı
Dünyada normalleşme trendi devam ederken, AB büyüyor. Ülke olarak bu gelişmelerden daha fazla faydalanabiliriz. AB ile ilişkilerimizde daha da fazla pozitif gündeme ihtiyacımız var. Ekonomi ve ticaret refahın en önemli alt yapısı… Daha da geliştirmemiz gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda, 2018’i Türkiye için, özellikle AB’ye yönelik bir ihracat yılı
olarak görebiliyoruz.
Avrupa Birliği en büyük ticaret ortağımız. İkili ilişkilerimizi çok boyutlu geliştirmemiz ve bu ilişkinin bozulmasına izin vermemiz, diyaloğun her şart altında sürmesine gayret etmemiz gerekiyor. Zira, AB perspektifi, ülkemize yabancı yatırımcıları çeken, en önemli unsurlardan da biri. Siyasi diplomasiye ek, ekonomi diplomasisi alanında hükümetimizin ve Cumhurbaşkanlığımızın özellikle son dönemde değerli ve önemli çabaları var. Brüksel’de Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Doç. Dr. Hatice Karahan’ın ziyaretini de bu çerçevede bir çaba olarak görebiliriz. Karahan’ın bu girişimi, ülke ekonomimiz için, karşılıklı fayda temelinde ikna edici yeni bir hat, yeni bir pencere açma gayretine kuşkusuz değerli
bir katkı sunuyor.
BİTTİ
(Kurumsal İlişkiler Enstitüsü Başkanı) Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi mezunu olan Yerlikaya 10 yılı aşkın yayıncılık deneyiminin ardından farklı sektörlerde Kurumsal İlişkiler ve Sürdürülebilirlik alanında üst yöneticilik rolleri üstlenmiştir. Halen Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin üst düzey Kamu Politikası ve Kurumsal İlişkiler yöneticilerinin oluşturduğu Kurumsal İlişkiler Enstitüsü’nün Başkanlığını yürütmektedir.