Anayasa Mahkemesi yetki aşımında bulundu

12 Şubat 2018

Türkiye’nin ilk baş ombudsmanı ve Yargıtay Onursal Üyesi M. Nihat Ömeroğlu’nun Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin düşüncelerini ele aldığıve ilk bölümü dün bu köşede yayımlanan yazısının devamı şöyle:

AYM’nin verdiği ihlal kararına uyma zorunluluğu var mı?

Anayasa 148/3,4,5. fıkraları, 6216 sayılı kanun 47, 49. maddesi ile 50.maddesi özetle:

(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

(2) …Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.

AYM, Anayasa ve 6216
sayılı kanun hükümlerine uyarak verdiği ihlal kararına, yargılamayı yapan mahkemenin uyması gerekir. Ancak anılan kararlar bazında “bölümlerce” verilmesi gereken bireysel başvuru kararı, Anayasa ve yasaya açıkça aykırı verildiğinden

Yazının Devamı

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DEĞİŞMEZ SÖYLEMİ: GÜÇ BENDE!

11 Şubat 2018

Türkiye’nin ilk baş ombudsmanı ve Yargıtay Onursal Üyesi M. Nihat Ömeroğlu, 27 Nisan 1947’de Antakya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1971’de mezun olduktan sonra askerliğini Bilecik’te yedek subay olarak yaptı. Antakya hakim adayı olarak mesleğe başlayan Ömeroğlu sırasıyla Lice, Azdavay, Ulukışla, Enez, Pınarhisar, Gaziantep Hakimliği, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ile Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri (2003-2004) ve Ceza İşleri (2004-2005) Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. 25 Temmuz 2005’te Yargıtay üyeliğine seçilen M. Nihat Ömeroğlu, Yargıtay 5. Ceza Dairesi üyesiyken 27 Nisan 2012’de yaş haddinden emekli olduktan sonra TBMM Genel Kurulunca Kamu Başdenetçisi olarak seçildi.

**************************************************************************

Türkiye’nin Ortadoğu’da coğrafi konumunun özelliği bilinen bir gerçektir.Bu gerçekliğe ek olarak Ortadoğu coğrafyasının yeraltı zenginliklerinin varlığı (petrol-doğalgaz-kıymetli madenler)ve devletlerinin yönetici insan unsurunun mantalitesi sonucu emperyalist güçlerce kan gölüne çevrildiği, halkların sömürüldüğü de bir gerçektir. İşte bu coğrafyanın tek demokratik, çoğulcu ve barış içinde yaşamaya çalışan

Yazının Devamı

YAŞANIR KENTLER İÇİN BEŞ ÖNERİ

8 Şubat 2018

Şehrinizi dünyanın en yaşanır yerlerinden biri yapmak ister misiniz?

Bunu başarabilirsiniz ancak, bunun için oldukça çok çalışmak ve afetlerin nasıl önlenebileceğini bilmek ve planlama hatası yapmamak gerekiyor.

Eğer Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ilerlerken kimseyi geride bırakmayacaksak, 2050 yılına kadar dünya genelinde kent nüfusunun 6.4 milyara ulaşacağı ve iklim değişikliğinin kent yaşamı üzerinde çok daha fazla etki yapacağı belirsiz bir geleceğe karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor.

Son 20 yıl içinde aşırı iklim hareketleri iki kat arttı ve büyük afetlerin yüzde 90’ının nedeni olarak kayıtlara geçti. Depremler ve tsunamiler daha fazla can kaybına yol açarken, aşırı iklim hareketleri kaynaklı olaylar her yıl 20 milyondan fazla kişiyi evlerinden eder hal aldı. Afetler küresel ekonomide de 500 milyar ABD Dolarının üzerinde bir kayba mal oluyor, her yıl 26 milyon kişiyi yoksulluğa itiyor.

İklim değişikliğinin sonuçlarından etkilenmeyecek ülke ve şehir olmayacak. Yaşadığınız şehrin afet risklerine karşı ne kadar hazırlıklı olduğunu anlamak için bazı temel hususları bilmeniz gerekiyor. Bu hafta Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da başlayan Dünya Kent Formu ile birlikte 5 öneri ön

Yazının Devamı

Kabak tadında deniz eğitimi

25 Ocak 2018

Alp Kırıkkanat

Başlığı okuyan herkes, eminim ki, ‘Bu da nasıl bir başlık’ diyecektir. Bu başlığı ilk anda, ancak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı deniz okullarında yetişmiş asker kişiler anlayacaklardır. Kabak ifadesi, sivil liselerden Deniz Harp Okulu’na giriş yapan deniz öğrencileri için söylenir. Bu anlamda ben de bir kabağım. Deniz Harp Okulu’na sivil liseden geldim. İlk zamanlar yadırgadığım bu ifadeyi şimdilerde mesleki anılarda kalan hoş bir nükte olarak görüyorum. 18 Kasım 2017’de, Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşunun 244’üncü yıl dönümü kutlama töreni Heybeliada’daki eski okul binasında yapıldı. Deniz Lisesi’nin kapalı oluşunun, birçok eski ve yeni meslektaşımda bir burukluk yarattığını biliyorum. Bir kısmınız bir ‘kabak’ olarak sevineceğimi düşünseniz de, asla böyle düşünmediğimi bilmenizi isterim. Neden mi? Anlatayım.

Deniz eğitimi, mükemmeliyet çizgisine yaklaşmayı amaç edinen dinç, sportmen, ahlaklı ve fenni donanıma sahip, ülkesini seven ve aynı zamanda nazik ve kibar genç denizci insanlar yetiştirmeyi hedef alır. Denizde yaşam karadakine göre çok zordur. Sevdiklerinizden uzak, aylarca bir platformda 24 saat farklı kişilerle beraber bir görev

Yazının Devamı

İki büyük ülke tekrar barışmalı

21 Ocak 2018

Prof. Dr. Faruk Şen



Faruk Şen 1948’de Ankara’da doğdu. Ortaöğrenimine İstanbul Alman Lisesi’nde devam eden Şen, Almanya’nın WWU Münster Üniversitesi’nde işletme ekonomisi okuduktan sonra aynı üniversitede doktorasını yaptı. 1980’de Bannberg Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1981-85 arasında Duisburg Üniversitesi’nde çalışan Şen, 1985’te Bonn’da Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni kurdu. 1991’de Essen Üniversitesi’nde profesör oldu. 2008’in sonuna kadar Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni yöneten ve 180 araştırmaya imza atan Şen 2009’da Türkiye -Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nın kurucusu olarak çalışmalarına devam etti.

Ortadoğu’nun lider ülkesi Türkiye ile Avrupa Birliği’ne yön veren Almanya artık çekişmeleri bırakıp, barışma yolunda adım atmalı. Ortadoğu’daki önemi son Birleşmiş Milletler oylamasında da ortaya çıkan 79 milyonluk Türkiye ile 82 milyonluk nüfusu ile Avrupa Birliği’nin 2018 bütçesi olan 144 milyar euro’nun yüzde 39’unu ödeyen Almanya’nın artık barışma zamanı geldi.

Yazının Devamı

Bir dramın yıl dönümü

19 Ocak 2018

Dr. Akkan Suver(Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı)



Yarın Azerbaycan tarihinde kara bir gündür.
Ermenistan’ın 20 Ocak 1990 günü Azerbaycan’da işlediği büyük insanlık suçunun üzerinden yirmi sekiz yıl geçti.
“Bakü Katliamı” veya “Qara Janvar - Kara Ocak” gibi isimlerle de anılan bu büyük acı katliam sonrası Azerbaycan sokaklarındaki kanların üzerine karanfillerin atılmasından dolayı “Karanfillerin Ağladığı Gece” olarak da bilinir.

Yazının Devamı

Toplumsal şiddet ve hoşgörüsüzlük

12 Ocak 2018

İnsanlar toplumsal yaşamın gereği olan kurallara uymak zorundadırlar. Uymamanın sonucu kamu düzenin bozulmasıdır. Toplumsal yaşam düzenini sağlayan kurallar hukuk, örf, adet, din ve ahlak kuralları olarak sayılabilir. Bu kurallara uyum, toplumsal yaşamın sorunsuz yaşanmasını daim kıldığı gibi kamu düzeninin sağlıklı işlerliğini temin eder. Kurallara uyumsuzluğun sonucu insanlar birtakım cezalarla veya ceza yerine geçen yaptırımlarla karşılaşırlar. Toplumsal yaşamda insanlardan davranış ve hareketlerini; doğru, yerinde, kontrollü, kurallara uygun, birbirlerine karşı nezaketli ve ortak insani değerlere saygılı kullanmaları beklenir. Ancak, günümüzde bu değerlere uyumsuzluğun arttığı, davranış ve hareket olarak ‘şiddet’ ve ‘hoşgörüsüzlüğün’ ön plana çıktığı görülmektedir. Günlük yaşamda şiddetin “bu ne zorbalık”, “24 saat şiddet”, “sokaklara kurşunlar yağdı” ve benzeri adlarla yazılı ve görsel basında yer alan bu haber ve görüntülerin insanların moral değerlerini bozduğu ve günlük yaşamlarını olumsuz etkilediği anlaşılır. Böylesi önemli bir konunun iyi algılanmasında ve bilinmesinde sosyal yaşam için fayda görülmektedir.

İnsanın kendisine veya başkasına karşı zor kullanması yahut

Yazının Devamı

‘Hukukun üstünlüğü’ ilkesi içselleştirilmeli

10 Ocak 2018



Doç. Dr. Selami Demirkol(Danıştay Üyesi)

Ülkemizde, başta Anayasamız olmak üzere, hukuk sisteminde, son zamanlarda çok önemli değişiklikler yapılarak, hayata geçirilmeye çalışılmıştır.
Türk hukuk yapılanmasına, bu değişiklikler ile yeni bir yön verilerek AİHS hukuku ile entegre edilme arayışına girilmiş ve hukukumuz şekillendirilmiştir.
2000 yılı sonrasında bu şekillendirmede ‘Yasama Erki’nin gayret ve çabalarında yoğunluk ve sistematik bir ağırlık belirginleşmiştir.

Yazının Devamı