Günlerce söz konusu davadaki deliller gündeme geldi ve tartışıldı. Delilleri satır başları ile hatırlatıp bir yerde değerlendirmesini öncelikli hukukçulara ve okuyucuya bırakacağız. Öne sürülen deliller kısaca aşağıda açıklanmaktadır.
- “Gülenist” (FETÖ) yasadışı örgütün önde gelenlerinin (bunlar yargı, emniyet, idari veya askeri vb. mensupları) yurt dışına, bu bağlamda ABD’ye kaçırdığı, yasadışı bilgi ve belgeler.(Ki bu belge ve bilgilerin hemen tamamı 17/25 Aralık 2013 meşru hükümeti devirmeye teşebbüs soruşturmasının kesinleşmiş “kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) dosyası içerisindekilerdir) çoğu yasadışı yollardan elde edilen, bir bölümü montaj suretiyle oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkili makamlarınca tasdik edilmeyen kanuna aykırı delillerden oluşmaktadır.
- “Gülenist” tanık komiser muavini Hüseyin Korkmaz, belgeleri çalarak ve yasadışı yollardan FBI-CIA işbirliği ve “örtülü operasyon” ile ABD’ye götürüp, ABD’de ikamet izni (birçok göçmen bu hak için milyon dolarlar ödemeye hazırdır), FBI’dan elli bin dolar para, tanık koruma kanunu kapsamında savcılık tarafından karşılanan ev kirası karşılığı yaptığı tanıklık?!
- Reza Zarrab’ın tanıklığı!
- Kişisel veri
Pierre Calamanderi “Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar…” der. Ünlü hukukçu bu sözünün devamında “…Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir” gerçeğine işaret eder.
ABD ve Mehmet Hakan Atilla (M. H. Atilla) davası çok yazıldı ve konuşuldu. Farklı bir açıdan konuyu yaklaşmak ve açıklamak mümkün mü? Biz ona çalışacağız.
Adalet, insanlığın çok eski tarihlerinden bu yana aranan ve tartışılan kutsal bir kavramdır. Kutsal kitaplar ve metinlerde de sık sık bahsedilir. Yazının amaçlarından en önemlisi bu kutsal kavrama dikkat çekmektir.
1. ABD Adalet Teşkilatı ve Sistemi
“Kumar ve Ölüm” 1968 yapımı ABD Western filmi. Özetle, bir masada kumar oynanırken bir oyuncu hile yapar. Masadaki oyun oynayan kişiler tarafından götürülüp bir ağaçta asılarak öldürülür. Kasabada kısa zaman içinde asma girişiminde bulunan kişiler birer birer ölmeye başlar. Kimi boğulur, kimi asılır, acaba katil kimdir?
Filmin vermek istediği mesaj makalenin sonunda okuyucu tarafından anlaşılacaktır.
a) ABD Adalet Teşkilatı
ABD adalet teşkilatını kesin çi
20 Kasım, Dünya Çocuk Hakları günü. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 1989 yılında, Birleşmiş Milletler Çocuk sağlığı ve haklarına yönelik çalışmalar sonuncunda hazırlanmış ve kabul edilmiştir. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1995 yılında bakanlar kurulu kararı ile kabul etmiş, imzalamış, yürürlüğe koymuştur. Sözleşme 44 madde içermektedir.
1.madde: Bu sözleşme uyarınca, çocuğa uygulanabilecek olan yasalara göre, daha erken yaşta reşit olanlar dışında, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.
2. madde: Taraf devletler, bu sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa ana, babalarının, yasal vasilerinin sahip olduğu etnik köken, cinsiyet, renk, dil, inanç, siyasal politik durum, mülkiyet, hastalık, sakatlık, doğal ve toplumsal durum nedeniyle ayırım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
Sözleşmenin diğer maddeleri bu sözleşmede tanınan hakların uygulaması için gereken yasal, idari girişimleri, önlemleri içerir.
Ülkemiz yıllardır başta terör olmak üzere, ekonomik, toplumsal sorunlar nedeniyle, kavram ve değer çatışmasının yarattığı karmaşa ortamlarının sorunlarını yaşamaktadır. Bu ortamdan kurtulmanın yollarını aramaktadır. Bu
Doç. Dr. Selami DEMİRKOL
AİHM yargıçlarının önemsedikleri ayrıntılar, Türk yargı aktörlerince referans alınmalı
İnsan hak ve özgürlüklerinin tanınması ve korunması, şüphesiz uluslararası bir meseledir.
Bu meselenin asıl önemli kısmı ise, olması gereken bir tablonun çizimini hedef almasıdır.
Dr. Akkan SUVER
Bugün Haydar Aliyev’in ebediyete intikal edişinin ondördüncü yılındayız. Bu, bana Haydar Aliyev’in Hüseyin Cavid’in naaşını Sibirya’dan getirtip Nahçıvan’da toprağa koyduktan 14 yıl sonra ona yaptırdığı Anıt Mezar’ın açılışını hatırlattı.
Pek iyi bilinmektedir ki, büyük önderlerin büyük rehberleri vardır.
Azerbaycan Devleti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in rehberi de Hüseyin Cavid’ti. Bir başka deyişle Haydar Aliyev’in ebediyete intikalinin ondördüncü yılında Hüseyin Cavid’in de vatan toprağına konulmasından ondört yıl sonra mezarının bir Anıt’a dönüşmesinin yıldönümünde aralarında bulunduğuna inandığım ruh birlikteliğine değinmek istedim.
Belirtmem gerekir ki, Hüseyin Cavid 20. Yüzyılda Azerbaycan edebiyatının, kültürünün gelişmesinde eşsiz hizmetler göstermiş bir aydındır. Eserlerinde kullandığı dille Azerbaycan ile Türkiye arasında edebi lisanın ortaklığını savunan Hüseyin Cavid’in ortaya koyduğu düşünce yüzyıl öncesinden bugüne hitap eden bir felsefedir. Hüseyin Cavid alışılmışın dışında bir görüşle o gün eskiyen her şeye karşı çıkar ve ferdin arzuları ile toplumun istekleri arasındaki karşıtlıkları bir mütefekkir gibi yol haritası çizerek, gösterir.
Prof. Dr. YAVUZ ODABAŞI
90’lı yıllarda sınırları aşındırmış, kaldırılmış varlıklı bir dünya vaat eden küreselleşme için yapılan eleştirilerin başında, tarafsız olmaması ve öncelikli olarak “gelişmiş, zengin ülkeler için işleyen eşitsiz bir süreç” olması geliyor. Küreselleşmenin yarattığı sorunların en temelinde ülkeler, bölgeler, sınıflar arasında ortaya çıkan adaletsiz, eşitsiz büyük zenginlik farkları yatmakta. Bunun sonucunda, çevresel, bölgeselve toplumsal olmak üzere birçok sorunla boğuşan ülkeler ortaya çıkmaya başladı. Bu ülkeler ise “öğrenilmiş acizlik” içinde olup, bundan kurtulma isteğini, öfke, hınç, şiddet, terör yoluna başvurarak sert ve radikal biçimde ortaya koyuyor. Ek olarak, birçok ülkedeki kötü koşullardan dolayı da evrensel düzeyde bir göç sorunu yaşanıyor dünyamızda.
Farklı olmanın “ötekine” yani yabancıya düşmanca tutumu ve ırkçılığı getirdiği, Batı evrenselciliğinin günümüzdeki bunalımını gösteren “ötekinin bana benzemesi” varsayımını öncelediği popülist, duygusal söylemler,her alanda ve küresel düzlemde yaygınlaşıyor.
Tek taraflı bir akış
Bugün gelinen noktada ise şimdiki durum: neo-liberalizmin bitmesi, neo-milliyetçiliğin gelişmesi, küreselleşme
ARAÇ: Ülkemizdeki araç sayısının yirmi bir milyonun üzerinde olduğu, otomobil sayısının on iki milyonu aştığı göz önüne alındığında, araç unsurunun trafikteki önemi hissedilmektedir. Ölümlü ve yaralamalı kazalarda otomobillerin en önde olduğu bilinir. Kaza yapan araçların cinsleri ne olursa olsun önemli olan bu araçların işlevlerine uygun kullanımlarının sağlanmasıdır. Karayollarında çalışan bu araçların kullanımında en önemli unsurun sürücü olduğu, ikinci unsurun ise araçlar olduğu gözetildiğinde meydana gelen kazalarda araçtaki fren ve lastik aksamlarının ne derece önemli olduğu görülür. Bu nedenle, araç muayenelerinin yapım ve önemi korunmalı, yapılmasının ertelenmesine meydan verilmemeli ve bu konuda sürücü duyarlılığı sağlanmalıdır.
TRAFİK GÜZERGÂHLARI: Trafik güzergâhlarından ilk önde anlaşılması gerekenler kent içi yollar ile şehirlerarası yollardır. Yol unsuru trafiğin en önemli üçüncü unsurudur. Şehirlerarası birçok yolda yapılan yapım ve iyileştirme çalışmalarının trafikte belli bir rahatlık yarattığı, ancak bazı güzergâhlardaki sorunların aşılmasının, araç sayısındaki artış da dikkate alınarak, bu alandaki çalışmaların genişletilerek yürütülmesinin; diğer yandan, kent
Ali Em
Dünden bugüne toplumumuzun en önemli sorunu olan TRAFİK hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan komisyonca çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Geçmişte bu alanda çok önemli çalışmalar yapan ve katkılar sunan Prof.Dr. Rıdvan EGE hocayı rahmetle anarak ve konunun önemini gözeterek düşüncelerimi belirtmenin yapılan çalışmalara katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bu bağlamda, toplumsal yaşamın düzenli ve yaşanabilir olarak sürdürülebilmesi için düzen gereği konulan kurallara uyulması bir zorunluluktur. Günlük yaşantımızın bir parçası olan hareketlilik, bir yerden başka bir yere gitmek veya dolaşmak yahut seyahat etmek hepsi bir düzenliliği gerektiren davranışlardır. Bu çerçevede insanların, hayvanların ve taşıtların kara, hava, deniz ve demiryollarındaki hareketleri TRAFİK olarak adlandırılmakta ve bu hareketlerin düzenliliğinin sağlanması ve çevreye verilecek her türlü zararların önlenmesi için yürürlüğe konulan kurallarda TRAFİK KURALLARI olarak tanımlanmaktadır. Bu alanda özellikle karayolları trafiğindeki düzenliliğin sağlanması ve yürütülmesi için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ortaya koyabilmek bakımından öncellikle trafiğin asli unsurları olan sürücü, araç,