Prof. Dr. Cengiz Kuday
Başlıktaki sözler Türkiye’nin en gözde kulüplerinden birinin başkanına ait. Havaalanında basın toplantısında sarf ettiği sözler (Bu arada başarılı olmalarını candan dilediğim) bir maç öncesi söylediği sözler. Sayın başkanın öfke kelimesinin lügat manasını tam bilmediği kanaatindeyim.
Ben futbolu seven, seyreden, seyretmekten zevk alan, bütün iyi oynayan takımlara eşit gözle bakan biriyim. Fenerbahçe taraftarıyım. Olma sebebim ise çok basit; çocukken yaşadığım Anadolu şehrinde çok yakın bir arkadaşımın oğluna İstanbul’dan gelirken hediye aldığı FB armalı bir kemerden bana da alması ve hediye etmesi sonucu Fenerbahçeli oldum. Daha sonra hayatımın bir devresini geçirdiğim çocukluğumun İzmir’inde her hafta gittiğim Alsancak ve Buca sahalarında o zamanın iyi futbol oynayan takımlarına ayrım gözetmeksizin hep birlikte coşkuyla destek verdik, tebrik ettik.
Metin Oktay ile GS’li olduk. Kaleci Akın ile Altaylı, Şenol Güven ile İzmirsporlu Nihat, Fevzi, Talat ile Göztepeli, Ergun ile Karşıyakalı en eski Türk
Bülent AKARCALI / Sağlık ve Turizm eski bakanı
Bugün soykırım inancı, 19. Yüzyılda Anadolu’da sayıları 1800’ü bulan Hristiyanlaştırma Misyonlarının çalışmaları sonunda kadim Gregoryen mezheplerinden döndürülüp Katolik-Ortodoks-Protestan/Evanjelist olarak 4 parçaya bölünen Ermenileri bir arada tutan milli kimlikleri haline gelmiştir.
Büyük filozof ve matematikçi Dekart’ın, varlığının ispatı olarak söylediği “düşünüyorum ki varım” yani düşünebilmem varlığımın kanıtıdır demiş olması, Diaspora için adeta “soykırıma uğradım ki varım” anlayışına dönmüştür. Diasporada soykırım inancı birlikteliklerinin, dayanışmalarının, etnik kimliklerin omurgasını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla ne diasporanın ne de soykırım iddialarını tanıma kararı alan Parlamento ve iddialara destek veren diğer unsurların hiçbirinin tarihi gerçekleri araştırmak gibi bir sorunu, düşüncesi yoktur, var idiyse de artık kalmamıştır.
Soykırım iddiaları tartışılmaz-araştırılmaz adeta tanrısal bir emir, tebliğ halinde bir algıya
Bülent AKARCALI - Sağlık ve Turizm eski bakanı
Amerikan Senatosu’nda yıllardır tam bir Türk düşmanı olarak hareket eden ve ülkemiz aleyhine olabilecek her olayın ya başını çeken ya da destekleyen 1992 de Temsilciler Meclisine girip 2006 da Senatör olan, Biden’in Başkan olunca boşalttığı Senato Dış İlişkiler Komisyon Başkanlığına gelen Demokrat Senatör Robert (Bob) Menendez ile Cumhuriyetçi Senatör John Cornyn’in hazırlayıp 38 senatöre imza attırdıkları ve Başkan Biden’a hitap eden bir mektupla Biden’ın geçen yıl yaptığı bir konuşma hatırlatılarak, “Ermeni soykırımı gerçeğini resmen tanıma çağrısını güçlü şekilde yapmak üzere size yazıyoruz. Geçmişte Ermeni soykırımını soykırım olarak tanımıştınız, şimdi Başkan olarak yine aynı şeyi yapmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
2019 yılında ABD Kongresi’nin her iki kanadında da kabul edilen 1915 olaylarının ‘soykırım’ olarak tanınması yönündeki karar tasarılarına atıf yapılan mektupta, Biden yönetiminin olayı ‘soykırım’ olarak resmen
Ahu Özyurt ahuozyurt@gmail.com
Dünya salgın sonrasını kurmaya, şehirleri yenilemeye, altyapıyı değiştirmeye başladı bile. Oysa biz hala günlük siyasi ve ekonomik dertlerimizi ve şiddet sarmalımızı kırmaya uğraşıyoruz. Çok şükür ki, Türkiye’nin köklü şirketleri salgın nedeniyle ara verdikleri beyin fırtınalarına geri döndüler. Zorlu Holding öncülüğünde çok sayıda paydaşın yer aldığı imece summit de bunlardan biriydi.
“Büyüme Olmadan Refah” ve mayıs ayında piyasaya çıkacak olan “Büyüme’nin Ötesi: Kapitalizm sonrası Hayat” kitaplarının yazarı, Ekolojik ekonomist ve yazar Tim Jackson ile sanal ortamda yapılan zirve sonrası Zoom’da buluşup konuyu biraz daha açtık.
“Bildiğimiz anlamda büyüme modelinin sonuna geldik. İmece Summit’de de anlattığım gibi Kovid-19 salgını bütün büyük şirketlere, yöneticilere ve karar alıcılara dünyanın kısıtlı bir kapasitesi olduğunu hatırlattı” diyerek başladı Jackson. “Bu dünyanın dışında Mars’ta hayat aramanın
Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Gençlik yıllarımız öyle bir geçti ki, adeta rüzgar gibi geçti. Kah sevinçli, kah hüzünlü, hatta zaman zaman da çok acılı...
Bunlar kişisel hayatımızla ilgili yaşanan yıllarımız, ama birde tüm toplumu ilgilendiren geçen yıllar var ki!
Şöyle oturup ellerimi başımın arasına koyup 50’li, 60’lı hatta 70’li yıllara kadar gittim ve o eski müthiş İstanbul’u hatırladım.
Nereden başlasam ki? Mesela yaklaşan Ramazan ayı ilk aklıma gelen oldu.
Nasıl güzel geçerdi o Ramazan ayları.
Ben ve ablalarım pek oruç tutmadığımız halde dört gözle Ramazan ayını beklerdik. Yalnız biz mi? Tüm mahalle komşularımız da dört gözle beklerdi, şimdilerde ise çoğu kişinin Ramazan’ın geldiğinden haberi dahi olmuyor.
Oruçtan sonra iftar ve sahur için hazırlanan o nefis yemekler, iftar saatinde oruç tutmayanlarda dahil hepimiz masa başında olurduk, o mis gibi çorbalar, çeşitli et ve zeytinyağlı yemekler, salatalar, cacık, fırından gelmiş ıspanaklı börekler ve bu böreklerin ar
Prof. Dr. Faruk Şen - tavaksen@gmail.com
ABD Başkanı Joe Biden iktidara gelir gelmez Türkiye’ye tavır koydu. Özellikle 170 parlamenterin mektubu ve Türkiye’yi kınamasından sonra Biden, Türkiye’ye karşı daha da sertleşti. Biden’ın sertleşmesi özellikle Kürt sorununda ortaya çıkıyordu. Kürtlere devlet kurdurmakta kararlı olan Biden, Türk sınırına 1 km kala Kürtlere askeri üs kurup silah yollarken, Irak’ta da bu konuda Türkiye aleyhine destek veriyor.
Brüksel’de görüştüler
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken NATO Zirvesi kapsamında Brüksel’de görüştü. Bu görüşme biraz çekişmeli oldu. Blinken hala Türkiye’den S-400’lerin sınır dışına çıkarılmasını istiyor. Türkiye’ye Patriot’u vermeyen ABD, haklı olarak ülkemizin S-400’leri almasına neden olmuştu. Parası verilen ve kurulan S-400’ler artık Türkiye’nin malıdır, dışarı çıkarılmaz. En fazla üzerinde tartışılacak konu yeni
Ali EM / (Yüksek Seçim Kurulu Önceki Başkanı)
Türk Medeni Kanunu ile özel nitelikli kanununlar arasındaki bağlantıyı somutlaştırarak ortaya koymak, bu bağlamda, noterlerin kendi özel kanunlarında düzenlenmemiş olan görev konularının Temel Kanun içerisinde olan düzenlemelerini sistematik şekilde tespit etmek, vesayeti gerektiren hallerde noterlerin görevinin önemini belirtmek amacıyla böyle bir çalışma yapmanın ilgililer yönünden yararlı olacağı bilinmelidir.
Türk Medeni Kanunu
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda önemli bir yeri bulunan ve özel hukuk alanında Temel Kanun olan 17 Şubat 1926 tarihinde,743 Kanun numarası ile kabul edilen, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Türk Kanuni Medenisi, çağın gelişmesine uygun olarak içerik; yeni kurum ve kuruluşlarla, hak ve yetkilerle zenginleştirilerek, kısmen değiştirilmiş ve güncelleştirilerek, 22 Kasım 2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 8 Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmış ve 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kabulünün 95. yıl
Zafer İŞERİ / Avukat, Öğretim Görevlisi
Avrupa Konseyi üyeleri arasında 1950 yılında “İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (AİHS)” imzalandı. Asgari hak ve özgürlükleri güvenceye alarak sivil ve politik hakların korunmasına yönelik düzenleme, Türkiye tarafından 18 Mayıs 1954’te onaylamıştır. Sözleşme ile güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda kişilerin ya da diğer devletlerin başvurabileceği bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bulunmaktadır. 1987’de Türk Vatandaşlarına bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Ülkemiz mahkemenin yargı yetkisini 1990’da kabul etmiştir. Bu sebeple kararları devletimiz için bağlayıcı niteliktedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi içeriğini onaylayıp, uygulanmasını temin etmek için kaleme alınan sözleşme, insan hakları konusunda ortak bir anlayış ile temel ilkeleri ortaya koymayı hedeflemektedir. Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, yetki alanları içinde bulunan