Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Gençlik yıllarımız öyle bir geçti ki, adeta rüzgar gibi geçti. Kah sevinçli, kah hüzünlü, hatta zaman zaman da çok acılı...
Bunlar kişisel hayatımızla ilgili yaşanan yıllarımız, ama birde tüm toplumu ilgilendiren geçen yıllar var ki!
Şöyle oturup ellerimi başımın arasına koyup 50’li, 60’lı hatta 70’li yıllara kadar gittim ve o eski müthiş İstanbul’u hatırladım.
Nereden başlasam ki? Mesela yaklaşan Ramazan ayı ilk aklıma gelen oldu.
Nasıl güzel geçerdi o Ramazan ayları.
Ben ve ablalarım pek oruç tutmadığımız halde dört gözle Ramazan ayını beklerdik. Yalnız biz mi? Tüm mahalle komşularımız da dört gözle beklerdi, şimdilerde ise çoğu kişinin Ramazan’ın geldiğinden haberi dahi olmuyor.
Oruçtan sonra iftar ve sahur için hazırlanan o nefis yemekler, iftar saatinde oruç tutmayanlarda dahil hepimiz masa başında olurduk, o mis gibi çorbalar, çeşitli et ve zeytinyağlı yemekler, salatalar, cacık, fırından gelmiş ıspanaklı börekler ve bu böreklerin ar
Prof. Dr. Faruk Şen - tavaksen@gmail.com
ABD Başkanı Joe Biden iktidara gelir gelmez Türkiye’ye tavır koydu. Özellikle 170 parlamenterin mektubu ve Türkiye’yi kınamasından sonra Biden, Türkiye’ye karşı daha da sertleşti. Biden’ın sertleşmesi özellikle Kürt sorununda ortaya çıkıyordu. Kürtlere devlet kurdurmakta kararlı olan Biden, Türk sınırına 1 km kala Kürtlere askeri üs kurup silah yollarken, Irak’ta da bu konuda Türkiye aleyhine destek veriyor.
Brüksel’de görüştüler
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken NATO Zirvesi kapsamında Brüksel’de görüştü. Bu görüşme biraz çekişmeli oldu. Blinken hala Türkiye’den S-400’lerin sınır dışına çıkarılmasını istiyor. Türkiye’ye Patriot’u vermeyen ABD, haklı olarak ülkemizin S-400’leri almasına neden olmuştu. Parası verilen ve kurulan S-400’ler artık Türkiye’nin malıdır, dışarı çıkarılmaz. En fazla üzerinde tartışılacak konu yeni
Ali EM / (Yüksek Seçim Kurulu Önceki Başkanı)
Türk Medeni Kanunu ile özel nitelikli kanununlar arasındaki bağlantıyı somutlaştırarak ortaya koymak, bu bağlamda, noterlerin kendi özel kanunlarında düzenlenmemiş olan görev konularının Temel Kanun içerisinde olan düzenlemelerini sistematik şekilde tespit etmek, vesayeti gerektiren hallerde noterlerin görevinin önemini belirtmek amacıyla böyle bir çalışma yapmanın ilgililer yönünden yararlı olacağı bilinmelidir.
Türk Medeni Kanunu
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda önemli bir yeri bulunan ve özel hukuk alanında Temel Kanun olan 17 Şubat 1926 tarihinde,743 Kanun numarası ile kabul edilen, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Türk Kanuni Medenisi, çağın gelişmesine uygun olarak içerik; yeni kurum ve kuruluşlarla, hak ve yetkilerle zenginleştirilerek, kısmen değiştirilmiş ve güncelleştirilerek, 22 Kasım 2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 8 Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmış ve 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kabulünün 95. yıl
Zafer İŞERİ / Avukat, Öğretim Görevlisi
Avrupa Konseyi üyeleri arasında 1950 yılında “İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (AİHS)” imzalandı. Asgari hak ve özgürlükleri güvenceye alarak sivil ve politik hakların korunmasına yönelik düzenleme, Türkiye tarafından 18 Mayıs 1954’te onaylamıştır. Sözleşme ile güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda kişilerin ya da diğer devletlerin başvurabileceği bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bulunmaktadır. 1987’de Türk Vatandaşlarına bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Ülkemiz mahkemenin yargı yetkisini 1990’da kabul etmiştir. Bu sebeple kararları devletimiz için bağlayıcı niteliktedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi içeriğini onaylayıp, uygulanmasını temin etmek için kaleme alınan sözleşme, insan hakları konusunda ortak bir anlayış ile temel ilkeleri ortaya koymayı hedeflemektedir. Sözleşmeyi onaylayan ülkeler, yetki alanları içinde bulunan
Liu Shaobin / Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi
“Halkı refaha kavuşturmak, ülkenin kalkınmasında ısrar etmek ve mutlak yoksullukla mücadeleyi kazanmak Çin’in yönetişim kodudur”
25 Şubat’ta Devlet Başkanı Xi Jinping, Çin’in mutlak yoksulluğa karşı tam zafer kazandığını dünyaya ilan etti. Standartlara göre, kırsal kesimdeki 98.99 milyon yoksul insan, yoksulluktan çıkarıldı. Mutlak yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi çetin görevler tamamlandı.
Geçtiğimiz sekiz yıl içinde Çin kamu yatırımlarının başlıca ve öncü rolünü tam anlamıyla yerine getirerek güç birliğiyle yoksul halkın temel geçim ihtiyaçlarını karşılamak için toplam 1.6 trilyon Yuan özel mali fon ayırmıştır. Çin’de yoksulların gelir düzeyi önemli ölçüde artmış ve kişi başına harcanabilir gelir 2015 yılıyla kıyaslanınca %40 artmış, 1.3 milyardan fazla insanı kapsayan temel sağlık sigortası, yoksul nüfusun %99,9’unun sabit katılım oranı ve yaklaşık 1 milyar insanı kapsayan temel
Prof. Dr. Sefer Şener / İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Yatırımcılar ve bireysel tasarruf sahipleri açısından paranın reel getirisi önemlidir. Tasarruf sahipleri makul bir reel getiri elde etmek zorundadır.
Makul getiri herkese göre farklı olsa da en azından alternatif getiri alanlarının altında kalmamalıdır. Reel getiri açısından gerçekleşen ve beklenen enflasyon verileri en önemli göstergedir.
Reel getiri enflasyonun üzerinde oluşacak pozitif getiridir. Reel getiride ayrıca bizim gibi ülkelerde döviz kuru oynaklıklarını da göz önüne almak gerekmektedir. Oynaklığı çok yüksek kurlar hem enflasyonu, hem reel getiriyi etkilemektedir.
Faiz yüksek mi?
Son aylardaki tartışmalar Merkez Bankası’nın faiz artışlarına paralel olarak ne kadar getiri elde edildiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bundan sonraki süreçte piyasada faizleri aşırı düşecek beklentisine sokmak, tahvil portföylerinden çıkışı ve dövize yönelmeyi başlatabilecek bir durumdur. Enflasyonu kalıcı düşüş trendine sokmadan faiz indirimlerine başlamak yanılgı olacaktır.
Acaba
BÜLENT AKARCALI
16 Mart 1988 Cuma günü, 8 adet Rus yapımı MİG 23 savaş uçağı, kuzey Irak’ın önemli şehirlerinden Süleymaniye yakınlarındaki Halepçe kasabasına saldırı düzenledi. Uçaklar zehirli hardal gazı bombaları taşıyordu. 6000’i aşkın insanın ölümüne yol açan saldırı emrini veren Saddam Hüseyin’di.
Turgut Özal Başbakan, Mesut Yılmaz Dışişleri Bakanı, ben de Sağlık Bakanıydım. Beni bilgilendiren ve “Bülent hazırlık yapsan iyi olur sınıra doğru on binlerce kişi geliyor tıbbi yardıma ihtiyaç olacak” diyerek uyaran Mesut bey oldu.
Kısa sürede 40.000 kadar Kürt kökenli komşumuz sınırımıza yığılmaya başladı. Hemen akabinde başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerimiz bu kişileri sığınmacı olarak almamız için girişimlerde bulunan büyükelçilere Mesut bey “Onlar bizim komşularımız, çoğu da akrabamız, onları almak için sizlerin uyarmasına gerek yok, ancak sizler nasıl yardımcı olmayı düşünürsünüz” şeklinde yanaştı. Bizzat bulunduğum görüşmelerde,
Oya Aydın / Avukat
Sekiz aylık evliyken, düğün için adettendir diye verdiği hediyeyi beğenmeyen kocası tarafından iki eli tırpanla kesilen Ayşe Gökkaya’nın hikayesini duydunuz mu?
Sağ eli kesildikten sonra sol elini uzatıp, ‘bunu da kes’ demekten başka isyanını dile getirecek bir şey bulamaması ne büyük acı?
Acımız büyük gerçekten, her gün milyonlarca kadın şiddete uğruyor. “Ne olur kurtarın, ölmek istemiyorum” çığlıkları dahi ulaşmıyor tıkalı kulaklara. Ağrı’da annesinin beş metre ötesine geçtiğinde tecavüz edilip öldürülen Leyla gibi, 33 yaşında Londra’da akşam eve yürürken polis tarafından tecavüz edilip öldürülen Sera’ya da ‘hapishanelerinizi terk ederseniz başınıza bunlar gelir’ deniliyor. Cüret edip karşı çıkarsanız, polis şiddetiyle zapt edilirsiniz.
Acımız büyük, yastayız.
Cadı diye Ortaçağ’da yakılan anneannelerimizin yanık kokusu, 14 yaşında tecavüzcüsüyle evlendirilen Vahide’nin gözlerindeki dumana karışıyor. Yüzlerce yıllık