Mustafa Kemal Ulusu - kulusu@hotmail.com
Değerli okurlarım, bugün sizi 1900’lü yılların başına götüreceğim. İstanbul’un Şehremini semtinde babası musiki hocası ve üstadı, İstanbul Defterdarlığı muhasibi Fuat Efendi’nin talebesi olarak, ilk musiki derslerini babacığından alan ve bir Sine-i keman üstadı ve harika sesiyle de hem kemanını çalıp, hem de söyleyen, (ki hem çalıp, hem de şarkı okunması imkansız olan tek saz kemandır ve çok az kişi bunu başarmıştır) rahmetli anacığım Neriman Hanım’ın kendi elleriyle, 1996 yılında çıkan Ateş gazetesinin müthiş köşe yazarı, rahmetli Doğan Katırcığlu’na yazdığı ve Doğan Bey’in köşesinde aynen yayınladığı, o eski İstanbul’u ve adetlerini anlatan çok özel bir yazıyı sunuyorum.
Olur Böyle Vakalar / Doğan Katırcıoğlu
Meşk nedir?
Gecenin bir vaktiydi... Telefon çaldı.. Hemen kaldırdım.. Daima telefon başucumdadır.. Mesleğim gereği telefonla içiçeyim.. “Ben Neriman Ulusu” dedi “Doğan Bey oğlum, rahatsız etmedim ya..” “Estağfurullah rahatsızlık ne kelime
Prof. Dr. Levent Eraslan - leventeraslan75@icloud.com
“Öğrenciler dijital dünyaya her ne kadar hâkim olsa da bu platformların eğitim amacıyla kullanılması konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Evlerde birer eğlence aracı olarak kullanılan tabletler, bilgisayarlar ve hatta televizyonların bir anda öğrenme aracına dönüşmesi öğretmen, aile ve çocukların görece olan uyumunu da zorlaştırmıştır...”
Okulların uzaktan eğitim sistemine geçmesiyle birlikte eğitim kurumları, öğretmenler ve velilerin yanı sıra öğrenciler de süreçten fazlasıyla etkilendi. Eğitimin dijital platformlarda gerçekleştirilmesi teknolojik cihazlara, internet bağlantısına ve altyapıya ulaşmakta güçlük çeken öğrenciler için fırsat eşitsizliğini beraberinde getirdi.
Ülkede 1.5 milyon öğrenci dijital eğitime erişim sağlayamadı. Bölgesel teknik altyapı yetersizliğinin yanı sıra öğrencilerin sosyo-ekonomik düzeyi de bu sayının artmasında etkili bir rol oynamaktadır. Maddi yetersizlikler sebebiyle dijital eğitimin olmazsa olmaz bileşenleri olan tablet,
Zafer İŞERİ / Avukat Arabulucu TBB İstanbul Delegesi
Bilinen en eski tarihli insan hakları metinlerinde dahi yer bulabilmiş, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, devletin bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır.
Özgürlük hakkı; kişilerin, dört tarafı çevrili, sınırları belli, dar bir mekânda, belli bir zaman boyunca, rızası olmaksızın tutulmaya zorlanmamasını güvence altına alan haktır. Kişi özgürlüğü insanların fiziki özgürlükleridir. Bir kişinin bir yerden başka bir yere hareket edebilme serbestileridir. Bu imkânın elinden alındığı her durum “özgürlükten yoksun bırakma” kabul edilecektir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması anında ihlal edilmiş olur.
Bu temel hakkın muhatabı devlettir. İnsan Hakları Mahkemesi’nin son dönemde Türkiye aleyhine verdiği ihlal kararlarına bakıldığında ilk sırada kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının yer aldığı
Bülent AKARCALI - Sağlık ve Turizm eski bakanı
Kıbrıs adasında, 1974 harekâtıyla 47 yıldır tamamen, 1963 Rum saldırılarından hesap edersek, 58 yıldır ayrı yaşayan ve ancak 80 yaşına yaklaşmış olanların pek de hoş olmayan birlikte yaşam anıları dışında, birbirini unutmuş iki toplumu nasıl ve hangi mucizevi formülle tek devlet çatısı altında huzur ve barış içinde yaşatabileceksiniz?
Kıbrıs Türkleri 1960’da kurulan tek devletin çağdaş Batı dünyasında daha önce hiç görülmemiş ve denenmemiş yönetim yapısını, yani dini bir liderin aynı anda devlet başkanı olmasını dahi kabul ettiler.
İran’ın Humeyni ile başlattığı siyasi modelin öncülüğünü, Makarios, hem Devlet hem de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başkanı olarak başlatmıştı.
Kıbrıslı Türklerin bu kadar anlayışlı yaklaşımına karşın dünyaya sevgi dolu bir öğretiyi yaymak üzere yeni bir peygamberin gelişini müjdeleyen ve tüm Hıristiyan âleminin coşkuyla kutladığı Hazreti İsa’nın doğum günü olan Noel gecesi vatandaşı Türklere karşı katliam başlatacak kadar zalim çıkan
Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Bir sanatçımız geçenlerde Zeki Müren’i tenkit eden bir beyanat verdi, hem de durup dururken, demek ki ona karşı ne kadar büyük bir kompleksi varmış ki yıllar sonra kendini tutamamış ve biraz saçmalamış. Bugün Türkiye’de kime sorarsanız sorun Türk Sanat Müziği’nde gelmiş geçmiş 1 numara kim diye, yüzde 90’ı Zeki Müren der. Zeki Müren güzel sanatların çoğunda maharetliydi, yardımseverdi. Şimdi okuyacağınız değerli dostum, rahmetli Mete Akyol’dan aktaracağım hikâyesini okuduktan sonra nasıl bir insan olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız.
“Sevmiyorum Seni Artık Gözlerimi Geri Ver...”
Ankara Körler Okulu öğrencilerinin Zeki Müren’e hayran olduklarını biliyordum, onlara Köşk Gazinosu’ndaki programı için Ankara’ya bir gelişinde, sürpriz yapmak istedim.
Zeki Müren’den istekte bulundum:
“Ankara’da bulunacağınız bu bir ay içinde, bir iki saatinizi Ankara Körler Okulu öğrencileri için ayırır mısınız?”
Zeki
Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Çevremizde bizlerin ve birkaç önceki neslin dahi zaman zaman, “Ah nerede o eski günler ah!” diye yakındıklarını sıkça duyuyor ve yaşamıyor muyuz?
Geçen haftaki o eski İstanbul ve eğlenceleri yazıma o kadar çok müspet geri dönüş oldu ki, o yıllara göre gerçekten çağ atlamışız, yepyeni dijital bir döneme girmişiz, bas bir tuşa Dünya ayağına geliyor, istediğin tüm müzikler, tiyatrolar, filmler, maçlar, konserler, tüm Dünya şehirleri hepsi elinin altında.
Ayrıca her türlü seyahat ve gezilerin yanında, tüm kafe ve restoranlarda yeme içme ve de eğlenceler gırla gidiyor.
Evlerde ise (Tabii ki büyük şehirlerde) kaloriferi, süper mobilyaları, beyaz eşyaları vb. herşeyi , hepsini taksitle alabiliyorsun. Gıda da öyle, paran varsa yok yok.
Tüm bu büyük imkanlara rağmen insanlarımızın çoğunluğunda huzur yok, peki bunun sebebi ne?
Sebep mi bence birinci sebep şudur; Bilhassa büyük şehirlerdeki insanlarda bu büyük harcamalarla başlayan büyük
İsmail Özcan - Eğitimci/Yazar
Geçtiğimiz günlerde Mersin’de bir anne kreşe gönderdiği iki yaşındaki kızına kreşte şiddet uygulandığından şüphelenmiş. Kreş ilgililerinden bu konudaki sorularına kaçamak yanıtlar alınca şüphesi daha da artmış. Bunun üzerine kızının oyuncak ayısının içine dinleme cihazı koyarak yavrusuna küfür ve hakaretlerden oluşan sözlü şiddet uygulandığını belgelemiş. Çocuğunun vücudunun çeşitli yerlerinde gördüğü yara berenin de kendisine uygulanan fiili şiddetin izleri olduğu böylece açığa çıkmış. Olayla ilgili yasal işlem başlatılmış, kreş kapatılmış.
Bu olay bir bölüm yazılı, sözlü ve görüntülü medyada haber oldu ve epeyi de gündem oluşturdu. Özellikle küçük yaşta çocukları olan anne babaların bu olaydan sonra zaten her zaman var olan tedirginliklerinin daha da arttığına şüphe yoktur.
ŞİDDET VE KÖTÜ MUAMELE
Çocuklarımızın daha önce de birçok defa bakıcılar elinde, yuvalarda, anaokullarında şiddete ve kötü muamelelere
Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bulunduğu Fransa’nın Alman sınırına komşu Strasbourg kenti ve civarında 40 yılı aşkın bir süredir kalabalık bir Türk nüfusu yaşar.
Sessiz, sakin ve herhangi bir suça bulaşmadan yaşarlar. Fransız komşularından saygı görürler. Herkes hemen hemen iyi Fransızca konuşur. Gençler eğitimli ve terbiyelidir. Çalışırlar ve de hem belediyeye hem de Fransa devletine vergilerini öderler.
Bir süre önce Türk toplumunun kurduğu bir dernek bir cami inşaatı için belediyeye müracaat ettiğinde yalnız hoşgörü ve ilgiyle değil belediyenin inşaata “Biz de yardım edelim” teklifiyle karşılaşırlar. Yardımın miktarı da az buz olmayıp 2.5 milyon euro yani yaklaşık 24 milyon TL’dir!
AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜ
Eyüp Sultan olarak adlandırılan cami, Avrupa’nın en büyüğü olacak şekilde projelendirilmiştir. Macron’un kendine göre bir Fransız İslam’ı yaratma döneminde belediyenin böyle bir davranışı dernek mensuplarını ve