Bülent AKARCALI / Sağlık ve Turizm eski bakanı
Bugün soykırım inancı, 19. Yüzyılda Anadolu’da sayıları 1800’ü bulan Hristiyanlaştırma Misyonlarının çalışmaları sonunda kadim Gregoryen mezheplerinden döndürülüp Katolik-Ortodoks-Protestan/Evanjelist olarak 4 parçaya bölünen Ermenileri bir arada tutan milli kimlikleri haline gelmiştir.
Büyük filozof ve matematikçi Dekart’ın, varlığının ispatı olarak söylediği “düşünüyorum ki varım” yani düşünebilmem varlığımın kanıtıdır demiş olması, Diaspora için adeta “soykırıma uğradım ki varım” anlayışına dönmüştür. Diasporada soykırım inancı birlikteliklerinin, dayanışmalarının, etnik kimliklerin omurgasını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla ne diasporanın ne de soykırım iddialarını tanıma kararı alan Parlamento ve iddialara destek veren diğer unsurların hiçbirinin tarihi gerçekleri araştırmak gibi bir sorunu, düşüncesi yoktur, var idiyse de artık kalmamıştır.
Soykırım iddiaları tartışılmaz-araştırılmaz adeta tanrısal bir emir, tebliğ halinde bir algıya dönüşmüştür.
Buradan hareketle iddialara karşı yürütülecek çalışma ve mücadelenin siyasi, diplomatik ve sosyal olması yanında psikolojik ve hukuki olması gerekecektir.
Fransa da, İsviçre de soykırım iddialarının tartışılamaz olduğuna dair kabul edilmesine karşı verilen hukuki mücadelenin kazanılması lehimize olan çok olumlu örnekleridir.
Bu tespitler ışığında uzun vadede yapılması gerek çalışmalar yanında acilen ve hızlı bir şeklide neler yapılabileceğini 8 Mart 2021 tarihli Milliyet’te Washington muhabiri Ali Çınar beyin ‘TBMM ile ABD Kongre İlişkileri Nasıl Olmalıdır’ yazısından alarak TBMM’ye tekrar duyurmak istiyorum:
- TBMM Meclis Başkanı Mustafa Sentop’un, Kongre’de kendi seviyesindekilerle diyalog kurması,
- En azından milli konularda TBMM’nin partiler üstü duruşunun Kongre’ye daha güçlü biçimde gösterilmesi,
- TBMM Dış İlişkiler Komitesi üyelerinin, Washington D.C’ye küçük gruplarla sonuç odaklı ziyaretlerde bulunması, ziyaretlerin planlı yapılması,
- Kongre’deki Dış Politika ve Askeri Hizmet Komitesi üyelerinin Türkiye’ye davet edilmesi,
- TBMM Dış İlişkiler Komitesi’nde çalışan uzman ekibin, Kongre üyelerinin dış politika müdürleri ve uzmanlarıyla diyalog ağı kurulması,
- TBMM’den gelecek heyetin, ABD basını ve düşünce kuruluşlarıyla da görüşmesi,
- Meclisin, Türkiye’nin lobi ve PR çalışmalarında daha fazla yer alması,
- Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu’nun, ABD’deki karşılığı olan Türk Dostluk Grubu ile bir ortak teknik çalışma grubu oluşturması,
- TBMM milletvekilleri ile ABD’li Kongre üyelerinin Türk-ABD ilişkilerini konu alan belirli sanal etkinliklerde bir araya gelmesi,
- TBMM’nin Dış İlişkiler sayfasının güncellenmesi
Bu sonuncu önerinin en kolay ve en hızlı gerçekleşebileceğine her okurun hem fikir olduğuna inanıyorum.