Sosyal medyadaki Türkçe perişanlığı

15 Şubat 2016

İsmail Özcan: Eğitimci/Yazar
İsmail Özcan, Kastamonu’da doğdu. 1970 yılında İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu ve öğretmen olarak göreve başladı. İstanbul’un resmi ve özel ortaöğretim kurumlarında 41 yıl fiilen öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. İsmail Özcan’ın din, dil ve edebiyatla ilgili 15’ten fazla yayımlanmış kitabı bulunmaktadır. 19852000 yılları arasında 8 yıl Milliyet’e, 5 yıl Posta’ya, 3 yıl da Sabah’a Ramazan yazıları yazdı. 1991’de Milliyet’e 400 sayfalık bir İslam Ansiklopedisi, Sabah ve Günaydın gazetelerine de bir düzine kitap ilaveleri hazırladı. Şimdilerde çeşitli ulusal gazetelere ara ara yazılar yazmakta ve kitap çalışmalarına devam etmektedir.

Bir genelleme yaparak ana dilini doğru yazmaya özenmeyen, bunun için gerekli çabayı göstermeyen bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu genellemeyi; anadilini doğru yazmaya özenmeyenlerin yalnızca eğitimsiz ya da kısıtlı eğitimli insanlar olmadığı, lise ve üniversite eğitimi almış insanlarımızın çok büyük çoğunluğu da bu kategoriye dâhil olduğu için yapabiliyoruz.
Bugün yükseköğrenim görmüş insanlarımızın pek çoğunun herhangi bir konuda yazmış olduğu üç beş cümlelik bir yazıda en az on tane dil yanlışına

Yazının Devamı

Türkiye niçin yalnızlığa itilmek isteniyor?

14 Şubat 2016

Türkiye tarihinde ilk defa böyle ciddi bir şekilde yalnızlık durumu içerisine girmiş bulunuyor. Suriye ve Irak merkezi hükümetlerinin Türkiye’ye karşı olan tepkisi, İran’ın bunu art gaye ile tam olarak katılması, Rusya’nın da buna dördüncü ülke olarak dâhil olması, Türkiye’nin Doğu’sunda yalnızlığını ve düşman resimlerini artırıyor. İşin ilginç tarafı Türkiye’ye yakın olarak gördüğümüz Azerbaycan’da da Aliyev’in gizli emniyet teşkilatını lağvetmesi ve bunların içinden yeni bir teşkilat kurmak istemesi da dikkatleri çekiyor.
Ermenistan’ın Türkiye karşıtlığını tartışmamıza gerek yok. Gürcistan’da da özellikle Shakasvili’nin iktidarı kaybetmesinden sonra Rusya’nın Gürcistan üzerindeki egemenliği de tam anlamıyla artmış bulunuyor.
Enerji sorunu
Türkiye için enerjinin önemli kaynakları Rusya’nın ve İran’ın elinde olduğu için Rusya Akkuyu’dan başlayarak, petrol hatlarına kadar her konuda Türkiye’yi sorunlu bir hale getirecek konuma giriyor. Buna bir de Doğu Akdeniz’de önümüzdeki günlerde İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın ortaklaşa atacağı adımlar eklenebilir. Ne kadar pahalı olursa olsun, yeni bir hatla İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden doğalgaz sevkini Avrupa’ya

Yazının Devamı

Sosyal demokratların vicdanı: Aydın Güven Gürkan

12 Şubat 2016

Ercan Karakaş
1945 Çanakkale doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini Çanakkale’de yaptı. İstanbul’da başladığı yükseköğrenimini Almanya’da Yüksek Makine Mühendisi (FH) olarak tamamladı. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nde 10 yıl çalıştı.
Türkiye’ye döndükten sonra, 1985 SODEP-HP birleşmesinde SHP’ye katıldı. SHP İstanbul İl Sekreterliğine getirildi. 1988’den sonra üç kez SHP İstanbul İl Başkanlığına seçildi. 19. ve 20. dönemlerde İstanbul Milletvekili seçildi. SHP’de PM ve MYK üyeliği yaptı, Grup Başkanvekilliği görevinde bulundu. TBMM Dışişleri Komisyonu üyeliği yaptı. İki yıl Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliği görevinde bulundu. 1988’den itibaren bir grup arkadaşıyla aylık Sosyal Demokrat Dergi’yi çıkardı. 1994’te Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) kuruluşuna öncülük yaptı. 10 yıl başkanlık görevini yürüttü. Halen SODEV Onursal Başkanı. 1995’te 50. Hükümet’te Kültür Bakanlığı yaptı. Eylül 2014Ocak 2016 tarihleri arasında CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yazdı. Ayrıca siyaset ve sosyal demokrasi üzerine yayımlanmış 10 kitabı bulunmaktadır.

Yol arkadaşımız, dostumuz Aydın Güven Gürkan ‘hocamızı’ 2006 yılı başlarında

Yazının Devamı

Türkiye’nin çocuk ve anayasa sınavı

7 Şubat 2016

Anayasa, ülkelerin nasıl yönetileceğini belirlemek yanında, o ülkede yaşayanların haklarını güvence altına alan temel yasadır. Anayasa, bir ülkenin nüfus kâğıdıysa, yeni bir anayasa hazırlanırken çocuk ve yetişkin ayrımı yapılmadan bütün bireylerle “toplumsal sözleşme” imzalanması gerekir. Çocuğun, tıpkı yetişkin gibi, hak sahibi ve eşit birey kabul edilmediği anayasalar çocuğa saygıdan yoksun ve eksik anayasalardır.

Dünya ülkelerinin anayasaları çocuk odaklı olarak “Görünmez Çocuk Anayasaları”, “Özel Koruma Anayasaları”, “Çocuk Hakları Anayasaları” başlıkları altında incelenebilir. Çocukla ilgili barındırdığı hükümler nedeniyle Türkiye’nin 1921, 1924, 1961, 1982 Anayasaları “Görünmez Çocuk Anayasaları”dır.

1982 Anayasası’nda çocukla ilgili yapılan değişikliklere rağmen cumhuriyet dönemi boyunca sürdürülen yetişkinin ve devletin çocuğu korumacılığına dayalı paternalist çocuk anlayışı karakteri korunmuştur. Anayasa geleneğimizde çocukla ilgili hakların uygulanma yöntemine yer verilmediği için korumacı ve sosyal yardıma dayalı uygulamalar da eşitlik ilkesi doğrultusunda hayata geçirilememiş, okuma-yazma öğretmek dışında hiçbir yönden eşitlik sağlanamamıştır.

Dünya, Çocuk ve İnsan

Yazının Devamı

Kyoto “out”… Paris “In”…

4 Şubat 2016

2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’nün başarısız olmasıyla dünya kara kara düşünmeye başladı. Bu sistem çalışmıyor, sadece bazı gelişmiş ülkelerin sorumluluk ve tedbir alması iklim değişikliği problemini çözmüyordu. Bunun yerine bütün ülkeleri içine alan bir sistem bulunmalıydı. Gelişmekte olan ülkelerin de bir şeyler yapması gerekiyor; bir taraftan sürdürülebilir bir şekilde kalkınırken diğer taraftan alacakları tedbirlerle emisyonlarını belirli oranlarda azaltmaları önemli hale geliyordu.

2013 yılında Varşova’da yapılan 19. Taraflar Konferansında alınan karar, aslında Paris Anlaşması’nın başarısının temellerini atıyordu. Kararda INDC (niyet edilmiş ulusal katkılar) diye bir fikir ortaya atılmış, bu fikrin mayası tutmuş ve Paris’te sonuç vermişti.

2009 yılında Kopenhag’daki 15. Taraflar Konferansı büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun arkasında gelişmiş ülkelerin dayatması vardı: “Biz zengin ve güçlüyüz, bilimsel olarak sizlerden üstünüz. İklim değişikliği diye bir şey var ve buna hepiniz inanmak zorundasınız. Bu sebeple tedbirler alacağız. Siz de bunlara uyacaksınız”. Siz bilmezsiniz, biz biliriz mantığıydı bu. Ancak, ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere

Yazının Devamı

Toplumsal mutluluk

2 Şubat 2016

Kadir Has Üniversi-tesi’nin yıllık olarak yaptığı “Sosyal-Siyasal Eğilimler 2015 yılı araştırması sonuçları” Türkiye’ de toplumun duygularını, düşüncelerini ortaya koymuştur.

Araştırmada başta terör olmak üzere, yıllardır süregelen Kürt sorunu, başkanlık, yönetim, paralel yapı, AB üyeliği, ekonomik durum karşısında toplumun duygu ve düşüncesini saptamıştır.

Kendine mutlu ya da bir ölçüde mutlu hissedenlerin oranı 2013 tarihinde yüzde 67 iken 2015 yılında yüzde 48’e düşmüş. Son bir yılda ekonomik durumun kötüleştiğini, geçim sıkıntısı çektiğini söyleyen bu nedenle mutsuz olanların oranı yüzde 61.4’e çıkmıştır.

Ruh bilim ve toplumsal ruh bilim açısından mutluluk kavramı sosyal-siyasal durumun ölçüdür. Mutluluk iyilik durumudur. İnsanın mutlu olması, ilgi, sevgi, sevinç, umut gibi duygularla olasıdır. Mutluluğu sağlayan durumlar, koşullar insanın yaşına, durumuna, rolüne, yerine, konumuna göre değişebilir.

Tarih boyunca bireyler mutlu olmak için çaba harcamış, toplumlar bunu sağlamak amacıyla düzenlenmiş, örgütlenmiş, toplumsal, ekonomik yönetim biçimleri geliştirmişler, kültür ve sanatı içeren çağdaş uygarlık düzeyini oluşturmuşlardır. Uygarlığın amacı bireysel mutluluğu sağlamaktır.

İnsa

Yazının Devamı

İnsanın iki dünyası

31 Ocak 2016

Tüm yaşamı başarılarla dolu geçmiş, mesleğinde büyük aşamalar kaydetmiş, gece gündüz çalışarak kendine yetebilecek maddi olanaklar elde etmiş bir hanımefendi arkadaşım vardır. Gül Hanım dikkati, disiplini, nezaketi ve zarafeti ile hem iş hem sosyal yaşamda çok saygın bir yere sahiptir. 32 yılını geçirdiği holdingden yaşı daha fazla ilerlemeden dünyayı seyyah gözüyle görmek amacıyla 56 yaşında emekli olmuştu.

Çalıştığı günlerden gelen alışkanlığı nedeniyle yine çok yoğun ve aktif günler yaşıyordu. Sabah erken kalkıp yürüyor, kahvaltıdan sonra pilates grubuna katılıyor, seminerler, konferanslar, kurslar derken nefes almadan akşamı ediyordu. Akşamları önünde bilgisayar, dünyayı inceliyordu. Gitmeyi düşündüğü yerler hakkında okuyor, karşılaştırmalar yapıyor, hangi yollardan giderse daha akıllı, daha ekonomik, daha verimli seyahatler yapabileceğini planlıyordu.

56 yaşına kadar tüm yaşamında aklını hep ön planda tutmuş, planlarını gerçekleştirmiş, ulaşmak istediği birçok şeye ulaşmıştı. Tıkır tıkır işleyen bir makine gibi hayatını sürdürmüş, aklının gösterdiği yollarda sağlam adımlarla yürümüştü. Bir gün sohbet ediyorduk; “Hayatını hep bu düzen içinde, aklınla mı yöneteceksin?”

Yazının Devamı

Daha iyi bir kariyer

28 Ocak 2016

Gençleri zor bir yüzyılın beklediği konusunda hepimiz hemfikiriz. Globalleşmenin sonucu olarak rekabet ortamı had safhaya ulaştı. Bu ortamda kendine yer bulabilmek artık eskisine göre çok daha zor. Bir üniversite mezununun her şeyden önce kendini alanının temel bilgileriyle çok iyi donatması gerekiyor. Burada ‘temel bilgiler’ kavramı çok önemli, çünkü bilginin o kadar hızlı bir şekilde değiştiği ve eskidiği bir dönemde yaşıyoruz ki bugünün ayrıntıları muhtemelen yarın hiçbir şey ifade etmez olacak. Buna karşılık kişinin yeni bilgilerle donanması ve bu bilgileri özümseyebilmesi ancak altyapısının güçlü olmasıyla mümkün hale gelecek. Buradan ikinci bir özelliğe geçiyoruz. O da öğrenmeyi öğrenmiş, öğrenmeye hazır bir şekilde yaşama başlamak. Bugün edinilen bilgi ve becerilerin bırakın bir yaşam boyu, birkaç sene bile geçerli olacağının hiçbir garantisi yok.

İngilizce bilmek şart

Mezunun kendi alanıyla ilgili bu iki ana unsur dışında, hangi disiplinden olursa olsun sahip olması gereken başka özellikleri de var. Bunların başında yabancı dil geliyor. İster hukukçu, ister hekim, ister sanatçı olsunlar, üniversite mezunlarının globalleşen rekabetçi dünyada yer edinmelerinin olmazsa olmaz

Yazının Devamı