Oxford Üniversitesi İnsanlığın Geleceği Enstitüsü araştırmacıları, şu an hayatta olan insanların 200 yıl yaşama imkânı olduğunu söylüyor. Organ yaşlanmalarına bağlı ölümlerin önüne geçmek için bilimsel çalışmalar yapıldığını belirten uzmanlar farklı kuşakların bir arada olmasının farklı deneyimlere yol açacağını vurguluyor...
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’de 2002-20014 yılları arasında doğumda beklenen yaşam süresinin ortalama 4.5 yıl arttığını belirterek şöyle dedi: “ Yaşam süresi 75’in üzerinde olup da bizim gibi yüksek artış sağlayan dünyada sadece 4 ülke var; Güney Kore, Estonya, Maldivler ve Lübnan. Erkeklerde 2002 yılında 70.5 yaş dilimi, 74.8’e; kadınlarda 2002’de 74.7 olan sayı 79.3’ e; 72.5 ortalama süre 77’ye yükselmiştir.
Yaşlanma, yaşam içinde bir çağdır. Yavaş gelişen bir süreçtir. Başlangıcı 60-65-70 yaş arasındadır. 70 yaşından sonra beyin yapısında ve işlevinde azalma, bozulma, gerileme olabilir. Yaşlanmanın anahtar sözcükleri: azalma, bozulma, çökme, duraklama, düşme, eksilme, gerileme, karışma, kötüleşme yozlaşmadır.
Birikimlerin paylaşımı
Günümüzde kronolojik ( zaman bilimsel) olarak yaşlılığın, 60-65 yaş dilimi arasında başladığı kabul edilmiştir. Bu yaş diliminden sonra yaşlılar için, genç, orta, ileri, yaşlı gibi değişik nitelendirmeler kullanılır.
Bedensel, ruhsal, toplumsal olarak kronolojik yaşını göstermeyenlerin yaşı için bireysel, biyolojik, dirimsel yaş deyimi kullanılır.
Emeklilik yaşlılıkla eş anlamlı görülür. Yaşlılığı çağrıştırır. Oysa emeklilik çağına gelmiş insan, beden ve ruh sağlığı yerinde ise, bilgisini, birikimini, deneyimini, görgüsünü başkalarına, topluma aktarabilir.
Kaldı ki, ülkemizde emeklilerin yüzde 30’u ortalama 56 yaşın altında emekli olmuştur. 56-65 yaş arasında yüzde 40; 66-75 yaş arasında yüzde 20; 76 ve üzeri yaşlarda yüzde 10 dolaylarında emekli vardır. Beden ve ruh sağlığı yerinde olan her üç emekliden birinin çalışmayı sürdürdüğü saptanmıştır.
Beden ve ruh sağlığı yerinde olan birinin emekliliği insanı toplum dışında bırakır. Ruhsal çöküntüye yol açar. Toplumsal olarak birikimin, bilginin, deneyimin, kaybolmasına neden olur. Emeklide ve toplumda ekonomik yasal sorunlara yol açar.
48 bin kişi 100 yaşın üstünde
Bilimsel araştırmalar biyolojik yaşlanmayı geciktirmek, uzatmak doğrultusunda önemli gelişmeler sağlamıştır. Ancak ruhsal ve toplumsal yaşlanmayı geciktirmek, emeklinin durumunu, rolünü yerini saptamak toplumun ortak kültürünün yaşlıya yaklaşımına bağlıdır. Toplumun yaşlılara “İşe yaramaz”, “Yaşlılar çekilsin”, “Emeklilik çağın geldi” önyargısı ile yaklaşmaması gereklidir.
Araştırmalar dünyada yaşlı sayısının arttığını göstermektedir. Amerika’ da 100 yaşın üzerinde 96.548, Japonya’ da 40.399 yaşlının bulunduğu saptanmıştır.
Ülkemizde Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin yaptığı araştırma sonucu 100 yaşın üstünde bulunan yaşlı sayısının 48.000 olduğu tespit edilmiştir.
Norveç’te yaşayanlar mutlu
Araştırmalar, 2100 yılı sonunda dünya da yüz yaşını aşmış altı milyon yaşlı olacağını ortaya koymuştur.
2014 yılında Türkiye’ de, İstatistik Kurumu (TÜİK) ilk kez yaşam süresi verilerini yayınlamıştır. Verilere göre erkeklerde 73.7 yıl olan ortalama yaşam süresinin, kadınlarda 79.4 olduğu ortaya çıkmıştır. Bu duruma göre Türkiye’ de ortalama yaşam süresi, Avrupa Birliği ülkelerine göre 4-5 yıl geridedir.
2014 yılında, “Global Age Watch” adlı kuruluş 96 ülkede 65 yaşın üstünde yaşayan nüfusu gelir, güvence, kişisel beceri, etkinlik açısından değerlendirmiş ve bir rapor hazırlamıştır. 96 ülke arasında yaşlı nüfusun mutlu ve rahat yaşadığı ülkelerin başında Norveç ilk sırada yer almaktadır. Norveç’i sırasıyla İsveç, İsviçre, Kanada ve Almanya izler. Türkiye 96 ülke arasında 77. sırada, “mutsuz yaşlıların” yaşadığı ülkeler arasında bulunmaktadır.
Oxford Üniversitesi İnsanlığın Geleceği Enstitüsü araştırmacıları, şu an hayatta olan kişilerin 200 yıl yaşama imkânı olduğunu söylüyor. Yaş artımına göre değişen organ yaşlanmalarına bağlı ölümlerin yaşanmayacağını belirten uzmanlar, birden fazla kuşağın bir arada yaşamasıyla kişilerin farklı deneyimler yaşayacağını ve kuşaklar arasında yapılacak fikir alışverişlerinin zenginlik katacağını söylüyor. Bunu gerçekleştirmeyi ve erken yaşlanmayı önlemeyi amaçlayan bilimsel çalışmalar, bu amaca ulaşmak için çaba harcıyor.
Prof. Dr. Özcan Köknel
Prof. Dr. Özcan Köknel, 1954 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğine asistan olarak girmiş, 1995 yılına kadar uzman, doçent, profesör, yönetici olarak çalışmıştır. 1995 yılında emekli olmuş; 2002-2008 yılları arasında Ticaret Üniversitesi’nde ders vermiştir. Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınları gençlik sorunları, ruh sağlığı, ilaç tedavisi, alkol ve madde bağımlılığı alanlarında yoğunlaşmıştır. Yabancı dergilerde 50, yerli dergilerde 200’den fazla yayını vardır. Yirmi beş kitabı yayımlanmış; yirmi kitabın bir ya da birkaç bölümünde yazıları yer almıştır. İki uluslararası, beş ulusal bilimsel derneğin üyesidir. Dört ödül kazanmıştır.