Elit yükseköğretime elveda

27 Ocak 2016

Türkiye’de yükseköğretim alanında özellikle son on yılda çok hızlı bir büyümeye tanık olduk. Yükseköğretim kurum sayısında, yükseköğretimde okuyan öğrenci sayısında ve öğretim üyesi sayısında önemli artışlar sağlandı.

Yükseköğretime olan ve giderek artan talep, bir taraftan yeni kurulan üniversiteler, diğer taraftan da mevcut üniversitelerde kontenjan artışları ile karşılanmaya çalışıldı. Bu artışlar, bir taraftan yükseköğretimde okullaşma oranına olumlu yansırken, diğer taraftan birtakım tartışmaları da beraberinde getirdi. Bunlardan en önemlisi kalite tartışmalarıdır.

Yükseköğretimdeki bu büyüme, yapısal olarak mevcut yükseköğretimi heterojenleştirmiştir. Aslında kabaca yükseköğretim ve araştırma kapasiteleri ve kaliteleri açısından birbirlerinden çok farklı olmayan (veya birbirleri arasında çok uçurum bulunmayan) az sayıda üniversiteden oluşan, nispeten homojen bir yükseköğretim sisteminden; daha yola yeni çıkmış, yeni kurulmuş ve fiziki yapılanmasıyla uğraşan üniversitelerden, kurulmasının üzerinden daha on yıl geçmemiş üniversitelere, ve dünya sıralamalarında ön sıralarda yer alan üniversitelere kadar farklı fazlarda işlevlere ve dolayısıyla sorunlara sahip çok sayıda

Yazının Devamı

Yüksek öğretimde yeni açılımlar?

26 Ocak 2016

Prof. Dr. Yavuz ODABAŞI
1949 Bafra doğumlu olan Yavuz Odabaşı, AİTİA ve İşletme Yönetimi Enstitüsü mezunudur. Devlet bursu ile ABD’de doktara eğitimini tamamlamıştır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış ve 1985 yılından bu yana Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Çok sayıda yayınına ek olarak ulusal ve uluslararası dergide hakemlik ve editörler kurullarında görev almaktadır

Yeni düzenlemeler ile ülkemiz yükseköğretim sistemine, devlet ve vakıf üniversitelerine ek olarak yabancı üniversiteler ile özel üniversiteler de dahil olacak. Bu konuda, dünyada da sınıflandırmaların önü arkası kesilmiyor. Yabancı dilde ya da anadilde eğitim verenler, premodern, modern ve postmodern olanlar, elit, kitle üniversiteleri ile post-kitlesel, küresel, ulusal ve yerel olanlar bunların önemlilerinden sadece birkaçı. Yeni yapılanmamızda üniversiteler, “araştırma, öğretim, hizmet” fonksiyonlarına göre sınıflandırılmakta. Bu sınıflandırmalar aslında gittikçe kayboluyor ve bizler hepsinin bir karmasının ya da içiçe geçmişliğinin yaşandığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bu durum, bütün ülkelerde, üniversitelere ayrılan kamu fonlarının azalışı ve yükseköğretimdeki maliyet

Yazının Devamı

İsmail Cem: Türkiye’nin ve solun önemli değeri

25 Ocak 2016

1960’lı yılların ortalarından itibaren Türkiye fikir hayatına, Türkiye soluna ve siyaset hayatına çok önemli katkıları olan İsmail Cem’i kaybedeli 9 yıl oldu. Her yıl olduğu gibi onu yine özlemle ve saygıyla anıyoruz.

İsmail Cem, gazeteci olarak başlayan kariyerini, yazar, araştırmacı, yönetici, politikacı ve bakan olarak sürdürmüştü. Bulunduğu bütün görevlerde yenilikçi ve başarılı çalışmalarıyla tanınmıştı. Genç yaşta üstlendiği TRT Genel Müdürlüğü görevi sırasında televizyon yayıncılığında yaptığı yenilikler devrim niteliğinde idi. Dışişleri Bakanlığı’nda ve halef-selef olduğumuz Kültür Bakanlığı’nda da çok önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Başta Yunanistan olmak üzere komşu ülkelerle barış içerisinde bir arada yaşamaya yönelik tutumu ve AB sürecine yaptığı katkılar çok önemliydi. Birlikte görev yaptığımız Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) Sosyalist Grup Başkanlığı da yapmıştı.
İsmail Cem Türkiye’de demokratik siyasetin ve solun gelişmesine ve doğru anlaşılmasına da büyük katkıda bulundu. Genç yaşlarında yayımladığı, “Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi” adlı kaynak kitap başta olmak üzere, “Geçiş Dönemi Türkiyesi”, “Türkiye’de Sosyal Demokrasi; Engeller

Yazının Devamı

Bilginin kaynağı ve Mehmet Akif’in ahlak anlayışı

24 Ocak 2016

Sanayileşme ve daha sonra yaşanan siyasi ve sosyal gelişmeler insanı giderek yalnızlaştırmış, bunun sonucu olarak maddeci bir anlayış giderek güç kazanmıştır. Hatta materyalistler maddenin tek ve esas gerçek olduğu fikrini kabul etmişlerdir. Bu görüşü benimseyenler bilgi ve düşüncenin maddeden doğduğunu ve hatta bilincin maddi olmayan kavramlarla temellendirilmesinin mümkün olmadığını iddia etmektedirler. Daha açık ifade ile toplumsal ilişkiler, üretim ilişkileri, doğal çevre ve teknolojinin gelişmişliğini maddi etkilerin belirlediğini ifade etmektedirler.

Oysaki, yarım asır üniformalı, on yılı aşkın da sivil olarak yaşadığım bu toplumda, edindiğim tecrübeler, materyalist dünya görüşünün içinde yaşadığımız toplum değerleri ile bağdaşmadığını gördüm. Hatta son iki asırlık tarihi ve toplumsal gerçeklerle de bu anlayışın itibar görmediğini biliyoruz.

Benim bu konu ile ilgilenmemin sebebi Mehmet Akif Ersoy ile ilgili bir senfonik şiir (ağıt veya mersiye) yazmamdır. Yüzyıl önce yaşanan dini ve ahlaki sorunları ve çürümüşlüğü veciz bir şekilde ifade eden Akif’in, adeta bugün yaşadığımız sorunları mükemmel bir şekilde tahlil ettiğini,“Safahat” isimli manzum eserin gördüm.

Akif

Yazının Devamı

Karanfilin ağladığı gece

20 Ocak 2016

Ocak 1990’da yaşanan ve Bakü Katliamı olarak bilinen olaylar, aynı zamanda Azerbaycan’da Kara Ocak (Qara Janvar) olarak da adlandırılmaktadır. Katliamdan sonra, Azerbaycan sokaklarındaki kanların üzerine karanfil atılması sonucu katliam karanfille özdeşleştiğinden 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece ‘ karanfilin ağladığı gece’ olarak anılmaktadır.’da bağımsızlık hareketinin önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen 20 Ocak (Janvar) katliamının yirmi altıncı yılındayız.

131 insan katledildi

yılının 19 Ocak akşamını 20 Ocak’ına bağlayan gece Mihail Gorbaçov’un başkanlığındaki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Yüksek Prezidyumu’nun Ermenilerin ve Rusların, Azerbaycan’da can güvenliği tehlikededir, bahanesiyle aldığı olağanüstü hal kararı sonrası, Baku’ye dört ayrı koldan giren Kızıl Ordu savunmasız halkı acımazsızca katletmişti.

O gece 117’si Azeri, 8’i Rus, 3’ü Yahudi, 3’ü Tatar olmak üzere 131 insan öldürülmüştü ve ülkede olağanüstü hal ilan edilerek yüzlerce Azeri tutuklanmıştı.

Azerbaycan’da protestoların artması üzerine de daha sonra Sovyet Ordusu, Baku’yü terk etmişti.

Yaşanan bu olay ‘‘Kara Ocak- Qara Janvar’’ diye adlandırıldı.

Dramın yıldönümü

Ne var ki olayın esas nedeni Erme

Yazının Devamı

2016’da Kıbrıs’ta neler olacak?

19 Ocak 2016

Kıbrıs’ta hakikaten ilginç gelişmeler oluyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kıbrıs’a yaptığı son ziyaret çerçevesinde, ilişkiler yeni bir ivme kazanacak. İşin ilginç tarafı Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, 29 Kasım’da Brüksel’de yaplacak zirveye her türlü baltalamayı yapmak istemesine rağmen başarılı olamaması ve buna karşılık zirve fotoğrafında bütün liderleri iterek Davutoğlu’nun yanına gelmesi ilginç bir g

Kıbrıs’ın 1974’ten beri Türk ekonomisine yükü büyük. Baktığınız zaman son yıllarda Türkiye takriben, yılda 400-450 milyon dolar KKTC bütçesine katkıda bulunuyor. Bu parayla Kıbrıslı Türklerin yatırımlarının yanında aylıkları da ödeniyor.

Kıbrıs, Türkiye için her zaman ilginç bir ülke. Barış harekâtında Başbakan Bülent Ecevit, Türkiye’ye büyük sorunlar getirmesine rağmen harekâtı gerçekleştirmişti ve Kıbrıslı Türklerin kurtarıcısı olmuştu. Türkiye kendi iç ve dış sorunlarıyla mücadele ediyor. Ancak etrafındaki gelişmelerle meşgul olurken Türkiye’nin gündeminde Kıbrıs yok. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Rumlarla çok sıkı bir görüşme trafiğine girdi. Büyük bir olasılıkla çözüme bu yıl sonu yaklaşacak. Bu çözümde Kıbrıslı Türklerin hakları ne

Yazının Devamı

Asgari ücret artışının muhtemel etkileri

16 Ocak 2016

Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz
1964 Kütahya doğumlu. 1985’te Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı bölümde yüksek lisans eğimini 1987’de tamamladı. Dumlupınar Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Ardından ABD’ye gitti ve Baldwin Wallace College İşletme bölümünde ikinci masterini 1996’da tamamladı. 1997’de araştırma görevlisi olarak devam ettiği Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 2002’de doktorasını tamamladı. Yardımcı Doç. Dr. olarak göreve başladığı Dumlupınar Üniversitesi’nde 5 yıl görev yaptıktan sonra Bilecik Üniversitesi’ne geçti. Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz halen Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde Finans dersleri vermektedir.

Asgari ücret artışı vaadinin yerine getirilmesi öncesi teknik olarak bazı konuların gözden geçirilmesi gerekmektedir kanısındayız. İşletmelerin finansal tabloları açısından düşünüldüğünde asgari ücret artışı karları değişik gelir tablosu hesapları yoluyla olumsuz yönde etkileyecektir. Asgari ücret artışı direkt işçilik giderleri ve genel üretim giderleri bünyesinde yer alan indirekt işçilikler yoluyla satılan malın maliyetini ve pazarlama satış ve dağıtım giderleri ve

Yazının Devamı

Paris iklim müzakereleri ve Türkiye

15 Ocak 2016

Bugünkü yazımda iklim değişikliğiyle mücadele konusunda bugüne kadar ülkemizin attığı adımları ve Paris İklim müzakerelerinin ayrıntılarına değineceğim. Ancak, bugünkü müzakereleri daha iyi anlamak için yakın geçmişte neler yaşandığına dair bir anekdotu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.

1992’de Berlin’de iklimle ilgili çok kritik kararların alındığı bir toplantı gerçekleşmişti. Türkiye’nin o dönemde çoğu ülke gibi iklim değişikliği hakkında fazla bilgisi yoktu. Çevre Bakanlığı da yeni kurulmuştu.

Ülkelerin sınıflandırıldığı Berlin’de,zamanın bürokratı heyecana kapılıp Türkiye’yi gelişmiş ülkelerle birlikte, emisyonlarını azaltacak ve gelişmekte olan ülkelere finans sağlayacak ülke sınıfına yazdırmıştı.

Berlin’deki toplantıya katılan yabancı müzakerecilerin anlattıkları doğruysa bütün uyarılara rağmen Türkiye, AB ile aynı sınıfta yeralmak istemiş; böylece emisyonlarını azaltacak ve diğer ülkelere finans yardımı yapacak gelişmiş ülke sınıfına terfi etmişti.

Yanlışlık düzeltildi

Peki hangi ülkelere yardım edecektik? Çin, Singapur, Güney Kore, Hindistan, Brezilya, Arjantin ile Katar, Suudi Arabistan gibi petrol zengini Körfez ülkelerine… Bunun vahim sonuçları o günlerde anlaşılamamış,

Yazının Devamı