Dün Dünya Alzheimer Günü’ydü. Tedavisi olmayan, belli bir yaşı geçmiş herkesin korkulu rüyası hâline gelen bu hastalığı önlemek adına yapılabilecek pek çok şey var!
Alzheimer hem hasta hem de yakın çevresi için çok zorlu bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre her yıl beş milyonun üzerinde insana Alzheimer teşhisi konuyor. 2050 yılına gelindiğinde ise tüm dünyada 135 milyon Alzheimer hastası olacağı öngörülüyor. Bu hastalığın global boyutu tüm bilim dünyasını bir çare arayışına yöneltse de maalesef Alzheimer’ın henüz bir tedavisi yok. Peki, Alzheimer nasıl oldu da bu kadar arttı? Cevap basit: Yediklerimiz sadece vücudumuzu değil beynimizi de hasta ediyor. Yani, kanserler, kronik dejeneratif hastalıklar neden bu kadar arttıysa, Alzheimer da aynı nedenden patladı.
İnsülin direnci problemi olanlarda ve şeker hastalarında Alzheimer’a yakalanma riski son derece yüksektir. Hatta kan şekeri değerlerindeki hafif bir yükselme bile bir risk faktörü(1).
Sayısız şifalı özellikleri olmasına rağmen yeteri kadar tanınmayan bu değerli meyveye artık hak ettiği değeri vermeniz dileğiyle…
Şu sıralar alıç mevsimi. Tezgâhlarda yerini almaya hazırlanan bu meyve, halk tıbbında önemli bir yere sahip olsa da, maalesef şehirlerde yaşayanlar tarafından pek bilinmez, tanınmaz. Faydaları anlatıldıkça, yazıldıkça daha çok tüketileceğini umuyorum.
Alıç, Latince ismi ile Crataegus monogyna, sonbahar aylarında meyve veren bir bitkidir. Yabani olarak doğada yetişen ve mayhoş bir tadı olan bu şifalı meyve, ülkemizde ekşi muşmula, aluç ve yemişen olarak da bilinir.
Alıç meyvesini ve şifalı özelliklerini “Mutluluk Kürleri 2” kitabımda da detaylı bir şekilde anlattım. Alıcın herkesin faydalanması gereken mucize besinler arasında yer alması boşuna değil. Karşınızda insanlık tarihi boyunca doğal kalp ilacı olarak kullanılmış bitkisel bir güç var. Alıcın kalp sağlığını korumaya yardımcı olduğu, hatta kalp hastalıklarını tedavi ettiği bilim tarafından da kanıtlanmıştır.
Kalp dostu alıç
Bilim dünyasının alıç meyvesine olan ilgisi
Bağırsaklarınızdaki probiyotiklerin diş sağlığınızı da etkilediğini, ağzınızdaki bakterilerin tamamını yok eden bir ağız gargarasının yarardan çok zarar verdiğini biliyor muydunuz?
Dişlerinizi düzenli fırçalıyorsunuz. En etkili, en güçlü ürünleri kullanıyorsunuz. Yani her şeyi doğru yapıyorsunuz, ama nafile! Diş hekiminizi her ziyaret ettiğinizde yeni çürükler, yeni problemler… Peki, sorun ne? Yanlış nerede?
Denge unsuru
Maalesef ağızdaki mikrobiyomun önemi hâlâ göz ardı ediliyor. Aynı bağırsaklarda olduğu gibi ağız florasında da bazı bakteriler çoğunluğu ele geçirdiğinde problemler ortaya çıkar. Mesela dişetlerindeki iltihabi hastalıkları Porphyromonas gingivalis adlı bir bakterinin artması, dişlerle ilgili problemleri ise Streptococcus mutans bakterisinin çoğalması ile ilişkilendiren bir araştırma var(1). Ağız florasında normalde de bulunan bu bakteriler çoğunluğu ele geçirdiklerinde patojenik bir etkiye sahip oluyorlar. Oral mikrobiyom da aynı bağırsaklardaki gibi dengeli olmalı ki sağlığı desteklesin.
Bu dengeyi korumak adına bakmanız gereken iki
Yeni araştırmalar, fark yaratacak keşifler, geleceğin tıbbını şekillendirecek bulgular…
Bilim dünyası az yemek yemenin ömrü uzattığı konusunda görüş birliğinde olsa da, bunun nedeni ve nasılı tam olarak bilinmiyor. Yeni bir araştırma bu gizeme ışık tutacak nitelikte.
Az yemek güçlendirir
Bulguları 2019 ağustos ayında yayınlanan bir araştırma bağışıklık sistemimizin, yiyecek azlığında daha etkin bir şekilde çalıştığını işaret ediyor (1).
Fareler üstünde yapılan çalışmada, farelerin yiyeceklerinin kısıtlandığı dönemlerde enfeksiyonlara ve tümör oluşumuna karşı çok daha dirençli oldukları görülmüş. Çalışma için fareler diledikleri kadar yemek yerken bir bakteriye maruz bırakılıyorlar. Ardından bir grup dört hafta boyunca yemek kısıtlamasına sokuluyor. Bu süre sonunda tüm farelere aynı bakteri verildiğinde, yemek kısıtlamasında olanların hastalıktan daha iyi korunduğu ve daha fazla hafıza T hücresine sahip oldukları görülüyor.
T hücreleri bağışıklık sisteminin savaşçı hücreleridir. Hafıza T hücrelerinin ise
Genellikle çalışan nüfusta görülen ve hayat kalitesini olumsuz etkileyen fibromiyalji çok sık rastlanan bir sağlık sorunu haline geldi
Özellikle çalışan kadınlarda sık rastlanan bu hastalığın ismi pek bilinmez, ama belirtileri söylediğimde tanıdık geleceğine eminim. Nedir bu semptomlar? Hangi durumlarda aklınıza fibromiyalji gelmeli? Uyku bozukluğu yaşıyorsunuz. Sabahları uyandığınızda sanki uyumamış da dayak yemiş gibi hissediyorsunuz. Yataktan bitkin, yorgun kalkıyor, güne vücudunuzdaki sertlik ve tutuklukla başlıyor, gün boyunca ağrı çekiyorsunuz. Eğer yukarıdaki tablo tanıdık geliyorsa fibromiyalji hastası olma ihtimalini göz önüne almanızda fayda var. Son yıllarda giderek artan bu hastalığın belli bir testi olmadığı gibi, belli bir tedavisi de yok. Fibromiyalji hayat kalitesini son derece olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Hasta sürekli ağrılardan şikâyetçidir, depresyona meyillidir, mutsuzdur.
Bir fibromiyalji hastasının güncesi
Çalışan bir insan olduğunuzu düşünün, sabah uyandınız, yataktan kalkamıyorsunuz. En az 10-15 dakika hareket edemiyorsunuz.
Mutfağınıza sağlıklı bir dokunuş katmaya ne dersiniz? Nane, sumak, kekik… Birbirinden şifalı bileşenlerle dolu bu bitkiler yaz lezzetlerine çok yakışır
Baharat kullanarak yemeklerinizin, salatalarınızın antioksidan gücünü artırabilir, bağışıklık sisteminizi destekleyebilirsiniz. Bugün yaz mutfağına çok yakışan üç bitkisel gücün sağlık karnelerini inceleyeceğiz ve şifalı olan türlerin hangileri olduğunu öğreneceğiz.
MİS KOKULU KEKİK
Ete harika bir lezzet veren kekik, mutfak kültürümüzün baş tacı olan baharatlardan biridir. Bu aromatik bitki aslında bir baharattan ziyade doğal bir ilaçtır. Kekik, çağlar boyunca yaraların mikrop kapmasını önlemek için ve solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanıldı.
Kekiğin 300’den fazla türü yetişiyor. Ama en makbul olanı Thymus vulgaris denen kekik türüdür. Paketlerde baharat olarak satılan kekiklerin bu şifalı tür olmadığını belirtmekte fayda var.
Peki, doğru kekiği nasıl bulacaksınız? Akdeniz kekiği diye bilinen kekik Thymus vulgaris’tir. Farklı yörelerde beyaz
Beslenmenizde ve yaşam tarzınızda yapacağınız değişikliklerle bayram tatilini bir sağlık reformuna dönüştürmeye ne dersiniz?
Bayram tatili, hayatınıza uzaktan bakmak ve sağlığınızı olumsuz etkileyen, enerjinizi çalan seçimleri gözden geçirmek için bir vesile olabilir. İş, güç derken devamlı bir koşturmaca içinde geçen günlerde yaptığınız yanlışları düzeltmek, büyük resme bakmak için harika bir fırsat! Hepinize güzelliklerle, mutluluk ve şifayla dolu bir bayram diliyorum.
SİSTEMİ SIFIRLAYIN
İlk ve en önemli adım bayram ikramlarını geri çevirmek! Tatil boyunca şekerden, tatlıdan, börekten, çörekten uzak durarak sistemi sıfırlayın. Sistemi sıfırlamak derken ne kast ediyoruz önce ona bir bakalım.
Vücudun kullanabileceği iki enerji kaynağı vardır: Şeker ve yağ. Şekerden alınan enerjinin gelip geçiciliği ve sistemi nasıl olumsuz etkilediğini artık biliyorsunuz. Maalesef kötü beslenme modelimiz yüzünden vücudumuz bir adaptasyon geliştirdi: Enerji için kolaya, yani kan şekerini anında yükselten
Sağlıklı bir yaşamın sırrını uzaklarda aramaya gerek yok. Bizi hastalıklardan koruyan güçler hücrelerimizde saklı. Doğru beslenerek onları desteklemek ise, size kalmış
Laboratuvarlarda üretilmiş, toksik maddelerden yana zengin yiyecekler yerine gerçek besinler tükettiğinizde, vücudunuza adını bile duymadığınız pek çok değerli madde de almış olursunuz. Bu yazımızda üç gizli kahramanı ve maharetlerini inceleyeceğiz.
Beyin Sağlığı için L-Serin
Japonya’da, Okinawa yakınlarındaki Ogimi köyüne bilim insanlarının ilgisi olması boşuna değil. Bu küçük toplulukta 100 yaşını geçmiş pek çok kişi yaşıyor. Bir araştırmaya göre, Ogimi nüfusunun uzun yaşam sırrı diyetlerinin temelini oluşturan L-serin zengini deniz yosunu(1).
Sağlıklı beyin fonksiyonları için: Sonuçları 2017 yılında yayımlanan araştırma, uzun yaşam sürelerine rağmen Ogimi’de bunama, Alzheimer gibi hastalıklara rastlanmamasını yine bu aminoasitle ilişkilendiriliyor.
Anti-stres etki: L-serin, sakinleştirici etkisi olan, stresin vücutta yarattığı olumsuz etkileri bertaraf