Uykunun önemini anlatmaya devam ediyoruz... Uyumakta zorlananlar, uykunun şifalı gücünden faydalanamayanlar için etkili önerilerimiz var Eski zamanlarda uykuya bir vakit kaybı olarak bakılırmış. Artık bunun ne kadar yanlış olduğunu biliyoruz. Günümüzde uykuyu, uykunun farklı bölümlerini ve bunun beyin ve vücut kimyası üstündeki etkilerini araştıran onca bilim insanı olması boşa değil. Çünkü sağlık ve uzun yaşamın sırrı kaliteli bir uykudan geçer.
Uyku sırasında vücut tam bir yenilenme sürecindedir. Hücre yapımı uykuda gerçekleşir; hafızanız, öğrenme yeteneğiniz gece siz uyurken yenilenir.
Sakın hafife almayın!
Değerli uyku zamanından çalmak hastalıklara davetiye çıkarmaktır. Unutmayın; uyku olmadan sağlık olmaz!
Modern yaşamın temposu, yeterli uykuya zaman bırakmıyor. Bazı insanlar beş-altı saat uykunun bile kendilerine yettiğini söylese de gerçekte vücudun ihtiyaç duyduğu uyku süresi, genellikle sekiz saat civarındadır.
Eğer düzgün uyuyamıyorsanız ya da işler yoğunlaştığında uykunuzdan çalıyorsanız istediğiniz kadar iyi beslenin, dilediğiniz kadar spor yapın nafile! 2019 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, geceleri ortalama beş saat ya da daha az uyuyanların kemik yoğunlukları en az yedi saat uyuyanlara kıyasla daha düşük.(1) Yani uykusuzluk kemiklerinizin koflaşmasına, kırılgan bir hâl almalarına neden oluyor, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz riskini artırıyor.
Uykusuzluk şişmanlatır
Kilo probleminizin arkasında az uyumanız olmasın? Her şeyden önce uykusuzluk bir dilim pastaya ya da böreğe hayır demeyi zorlaştıran önemli bir faktördür. Gece geç saatlere kadar çalışan ya da televizyon seyreden birinin açlık hissettiğinde bir elma
Sizi hasta eden alışkanlıklarınıza veda etmeniz, 2020 yılında sofranızı hep sağlıkla, şifayla donatmanız dileğiyle…
Çevre kirliliği, kimyasal zehirler dendiğinde akla hep sanayii, sanayi atıkları, trafikteki egzoz dumanı geliyor. Bu da herkeste bir çaresizlik hissi yaratıyor. “Ne yapalım hocam? Bunlardan korunmanın yolu yok ki…”
“Şehirde yaşamak zorundayız. Bu yüzden toksinlere, çevre kirliliğine maruz kalıyoruz. Tası tarağı toplayıp kırsala da taşınamadığımıza göre… ”
Karşılaştığım pek çok kişiden, şifa için bana başvuran hastalarımdan sık sık duyduğum cümleler bunlar. Herkeste bir çaresizlik hissi hâkim. Sağlıklarının, yaşam kalitelerinin üstünde herhangi bir kontrole sahip olmadıklarını düşünüyorlar.
Az yeseniz bile bir türlü kilo veremiyor, kilo vermekte çok zorlanıyorsanız sorun insülin direnci olabilir
Tip 2 diyabet hastalığına giden ilk durak insülin direncidir. Bu direnç arttıkça da diyabete giden yolculuk hızlanır. Bilmeniz gereken şu: İnsülin direnciniz varsa, bu direnci kırmadan kilo veremez, verseniz bile tekrar alırsınız. Eğer aşağıdaki bulguların en az birkaçı tanıdık geliyorsa tren perondan çıkmış demektir.
Kilo probleminiz var. Bu kilolar özellikle bel ve göbek çevresinde toplanıyor.
Kolay kilo alıyor ama zor veriyorsunuz. Vücudunuz adeta kilo vermemek için direniyor.
Çok sık acıkıyor, sık sık tatlı krizi yaşıyorsunuz.
Benden geçti demeyin. İster 30 ister 60 yaşında olun daha sağlıklı bir yaşam adına yapacağınız her değişiklik, atacağınız her adım size şifa olarak dönecektir
Daha sağlıklı bir yaşama başlamak için çok geç kaldığını düşünen öyle çok kişiyle karşılaşıyorum ki. Özellikle 50’li yaşlarını geçmiş hastalarımda sık rastladığım bir sorun bu. Hele bir de 60’larına geldiklerinde iyiden iyiye bir umutsuzluk hâli hâkim oluyor. “Hocam benden geçti artık, bunca yılın zararını ne yapsam geri alamam” diyorlar. Onlara da söylediğim gibi yeni bir başlangıç yapmak için hiçbir zaman geç değil. Vücut kendini iyileştirir, onarır, hatta yeniler. Siz yeter ki ona ihtiyacı olanı verin. İster 30 yaşında ister 60 yaşında olun bu değişmez!
Bahanelere veda edin
Mesela egzersizi ele alalım… Sağlığın olmazsa olmazı hareketli bir yaşam sürmektir. Egzersize başlamak için çok yaşlı olduğunuzu düşünüyorsunuz. Belki de henüz 40’larınızda olduğunuz halde yeni bir başlangıç yapmak için geç kaldığınıza
Soğuk algınlığı, öksürük ve boğaz ağrısında en etkili bitkiler ve onları kullanma kılavuzu… Eskiden soğuk algınlığı, grip, öksürük gibi şikâyetlerde herkes adaçayı, ıhlamur gibi doğanın ilaçlarına başvururdu. Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bu âdetimizi hatırlamanın tam zamanı… Biraz sonra da göreceğiniz gibi dedelerimizin, nenelerimizin bitkisel reçetelerinin etkinliğini bilim de kanıtlıyor.
Şifalı kekik
Kekik çayı boğaz ağrısına, bademcik iltihabına birebirdir. Çocuğunuzun boğazı ağrıdığında, bademcikleri şiştiğinde hemen ilaca sarılmak yerine ılıtılmış kekik çayı içirin ve kekik suyuyla gargara yaptırın. Kekiğin üst solunum yolu enfeksiyonlarındaki, bronşit ve öksürük tedavisindeki etkisi kanıtlanmıştır.(1) Doğal bir öksürük ilacı, balgam söktürücü mü arıyorsunuz? İşte kekik.
Yiyeceklerin etiketlerini okuyor, zararlı olarak bildiğiniz zehirlere rastladığınızda rafa geri koyuyorsunuz… Şeker örneğinden yola çıkarak bunun nasıl imkânsız bir çaba olduğunu görelim mi?
İşlenmiş yiyecekleri külliyen hayatınızdan çıkarmazsanız şekerden uzak durmak mümkün değil. Çayınıza şeker koymadınız diyelim. Baklava, kurabiye, çikolata da yemiyorsunuz. Fakat, marketten aldığınız hemen her şeyde şeker bulunur, özellikle de nişasta bazlı olan şeker! Sağlıklı diye satın aldığınız o salata sosunda, hardalda, ketçapta, hatta ve hatta turşuda bile şeker olduğu aklınıza gelir mi?
Dersimiz kimya
Peki, beklenmedik yiyeceklerde karşımıza çıkan şekeri nasıl tanıyacağız? Etiketleri okuyarak mı? Ama maalesef etiketleri deşifre etmek öyle kolay iş değil. Hatta satın aldığınız ürünün şeker içerdiğini anlayabilmek için neredeyse bir kimyager olmanız gerekiyor. Abartmıyorum! Mesela treacle, mesela dekstroz ya da melas… Bu isimleri daha önce duydunuz mu? Her biri bir şeker türü… Bir kılavuz hazırladım. Böylece gıda endüstrisinde
Yeni keşfedilmiş antioksidanların, az bilinen moleküllerin peşinde koşarken, bazen en hayati maddeler göz ardı ediliyor. Bugünkü yazımızın şeref konuğu B vitamini ailesinin değerli üyesi B12
B12 vitamini eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri hâlsizliktir. Yani, bir türlü geçmeyen bitkinlik ve özellikle de bu bitkinliğe eşlik eden konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık söz konusu olduğunda sorunun kaynağında B12 eksikliği olup olmadığı mutlaka kontrol edilmeli. El ve ayaklarınızda karıncalanma hissi oluyorsa yine bu hayati önem taşıyan vitaminin eksikliğinden muzdarip olma ihtimalinizi göz önüne almanızı öneriyorum. Depresyona eğilimi olanlar da B 12 değerlerine mutlaka baktırmalı. Zaten depresyon vakalarında sorunun arkasında B 12 vitamini eksikliği olup olmadığı mutlaka araştırılmalı, bu bir altın standart olmalı. B12 vitamini eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri hâlsizliktir. Yani, bir türlü geçmeyen bitkinlik ve özellikle de bu bitkinliğe eşlik eden konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık söz konusu olduğunda sorunun kaynağında B12