Düşük kalorili diyetler veya diyetten yağı çıkarmak yağ yakmanın çözümü değildir. Hep söylerim, yağ yemeden yağ yakamazsınız
Bel çevrenizi en son ne zaman ölçtünüz? Kilo vermeye çalıştığınız dönemlerde bel çevrenizi ölçmek yağ kaybını görmek için iyi bir gösterge olabilir. Örneğin tartıdaki rakam bazen değişmeyebilir, fakat vücudunuzda bir hafifleme hissediyor olabilirsiniz. Böyle zamanlarda bel çevresi ölçümü yağ kaybının göstergelerinden biridir. Bel çevresinin erkeklerde 94, kadınlarda ise 80 santimetreyi geçtiğinde tehlike sinyalleri çalmaya başladığını unutmayın.
Yıllardır danışanlarıma kilodan çok yağ oranlarının önemli olduğunu vurguluyorum. Özellikle belirli yaştan sonra kilo kaybının yavaşlaması aslında çok normaldir. Vücutta yağlanma arttıkça metabolizma yavaşlar. Her yeni diyet bir öncekinden daha zor hale gelebilir. Düşük kalorili diyetler veya diyetten yağı çıkarmak yağ yakmanın çözümü değildir. Hep
Pandemi sürecinin hayatımızın birçok alanında değişikliğe sebep olduğu bir gerçek. Bu süreçte hareketsizlik herkesin en büyük şikâyetiyken aslında farkında olmadan bazı sağlık problemlerine davetiye çıkarabilirsiniz. Örneğin, bu durumdan en çok etkilenenlerden biri de vücudunuzdaki kan şekeri ve kolesterol seviyeleri.
Diyabet her yaşta ortaya çıkabilir, yaşam boyu sürer ve tedavi edilmesi gerekir. Her bireyin metabolik hızı ve yaşam biçimi farklı olduğu gibi diyabetli bireylerin diyetleri de yaşam şekillerine göre farklılık gösterir. Eğer diyabetinizi iyi yönetiyorsanız aslında beraberinde gelen diğer hastalıkları önlemek için olumlu bir adım atmış olursunuz. Örneğin, kontrolsüz bir diyabet ve yüksek kan şekeri seviyeleri kolesterol seviyeleriniz üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, sağlıklı beslenme ve egzersizin önemi göz ardı edilmemelidir.
Nasıl bir ilişki var?
HDL kolesterolü “iyi” kolesterol, LDL kolesterolü ise “kötü” kolesterol olarak duymuşsunuzdur. LDL kolesterol
22 Mart Dünya Su Günü’nde, haydi suyun bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlayalım!
Bu köşede, geçen pazar günü, yeni yayınlanan Gıda İsrafı raporundan bahsetmiş, bireysel olarak neler yapabileceğimizi anlatmıştım. İsraf, aşırı tüketim, hızlı moda, kullan at ürünler, yoğun şehirleşme, orman alanların yok olması bu süreci hızlandıran faktörlerin başında geliyor. Gezegenimize sahip çıkmak için gıdamıza, soframıza, suyumuza sahip çıkmalıyız. 22 Mart Dünya Su Günü’nde, haydi suyun bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlayalım! Suyumuzun değerini ne kadar iyi biliyoruz, ne kadar koruyoruz bir kez daha düşünelim. Bir insan susuzluğa en fazla 7 gün dayanabiliyor, peki gezegenimiz susuz kalmaya ne kadar dayanabilir hiç düşündünüz mü?
6 numaralı hedef
Temiz suya erişimi olmayan 2.2 milyar insan var. Dünya Su Günü aslında giderek artan temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması konusunda farkındalık yaratmak ve adımlar
Pandemi hayatımıza girdiğinden beri çoğu birey beslenmesine daha fazla ilgi gösterdi. Bağışıklığı güçlendiren, sağlığa olumlu yönde etkisi olan birçok besin ve beslenme planı konuşuldu, ben de sayısız soru aldım ve almaya devam ediyorum. Bir beslenme uzmanı olarak doğru bilgiyi aktarmak görevim. ‘Kovid-19 ve beslenme’ ile ilgili yapılan aramaların 1 milyona yaklaştığını görüyorum, bu konuda doğru kaynaklardan bilgiye ulaşmak önemli.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bireyin Kovid-19 geliştirme riskini azaltan belirli bir diyet planı olmasa da dengeli ve sağlıklı bir diyetin bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli olduğunu vurguluyor. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir beslenme planının olmazsa olması ise sebze meyveler, baklagiller ve tam tahıllardan oluşan, işlenmiş gıdalardan uzak bir beslenme planı. DSÖ ayrıca kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin ve şekerin sınırlandırılmasını öneriyor.
Bu düzene baktığımızda, karşımıza bir kez daha bitki bazlı beslenmenin önemi çıkıyor. Yapılan çalışmalarda bitki bazlı beslenmenin
Dünyadaki açlığı azaltmak için çözüm üretimi artırmak değil, tüketimi kontrol etmek, israfı önlemek, yerele sahip çıkmak, tarımı desteklemek ve adaletli dağıtımı sağlamak olmalı.
Gezegeni beslemek, sürdürülebilirlik, gıda israfı terimlerini benden sıkça duymaya alışmış olabilirsiniz. Danışanlarıma, sosyal medya takipçilerime atıksız mutfak, gezegen dostu beslenme önerileri veriyorum ama aynı zamanda onlardan da öneri istiyorum. Sevgimizi, yemeğimizi, bilgimizi paylaşmamız gerek diye hep söylüyorum. Çünkü ancak bu şekilde düşünüp harekete geçersek geleceğimiz için olumlu bir adım atmış oluruz.
Dünyadaki açlığı azaltmak için çözüm üretimi artırmak değil, tüketimi kontrol etmek, israfı önlemek, yerele sahip çıkmak, tarımı desteklemek ve adaletli dağıtımı sağlamak olmalı. Gıda israfı bugün bizimle ve yarın da bizimle olmaya devam edecek, bunun önüne geçmek ise elimizde. 2019’da yaklaşık 690 milyon insan açlıktan etkilendi ve üç
Her ayın ilk günlerinde o ayın sebze ve meyvelerini gözden geçirip, faydalarından yararlanmaya çalışıyor musunuz? Buzdolabınızı gözden geçirdiğinizde sağlıksız atıştırmalıklar yerine mevsim meyve sebzelerini görüyorsanız, doğru yoldasınız demektir.
Meyve sebze tüketimi ve hastalıklarla ilgili günümüze kadar yapılan sayısız çalışma bulunuyor. Kardiyovasküler hastalıklar, obezite, kronik inflamasyon, hipertansiyon, kanser bunlardan bazıları.
Meyve sebze tüketimi önde gelen ölüm nedenlerinden biri olan kronik hastalıkların riskini azaltmaya yardımcı olur, içerdikleri lifle mikrobiyatınıza da olumlu yönde katkıda bulunur. Aynı zamanda vitamin, mineral ve antioksidanlarla bağışıklığı da destekler. Tüm bu özellikleriyle sağlığınıza katkıda bulunan farklı sebze meyvelerin sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak her gün yeterli miktarda tüketilmesi önemlidir.
Tablo çok kötü değil
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, her 10 yetişkinden sadece biri yeterli meyve sebze tüketiyor. Ülkemizde durum
Yarın Dünya Kadınlar Günü, dileğim başta doğa ana olmak üzere tüm kadınların iyi beslenmesi
Uzun zamandır BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile açlığa son hedefi için çalışıyorum. Kadın ile erkek arasındaki sosyal ve ekonomik eşitsizliğin beslenme şartlarına da yansımasının sonuçlarını düşünmemiş olabilirsiniz. Oysaki kadının eğitimi, çalışma koşullarına kavuşması, beden, zihin ve ruh sağlığı gibi durumlar, beslenmeyle yakından ilişkili. Maalesef ataerkil toplumlarda, hâlâ yetişkin erkek ve erkek çocuk, kız çocuğa ve kadına göre daha iyi beslenme şartlarına sahip. Sofrada erkek ve erkek çocuğa öncelik verilmesi, sınırlı koşullarda besinsel ayrımcılık yapılması, toplum sağlığı ve cinsiyet eşitliği açısından göz ardı edilmemeli. Kadının beslenme bilgisinin artması ve daha iyi beslenme imkânına sahip olması da eğitim ve kırsal kalkınma açısından etkili. İyi beslenen birey daha sağlıklı bir beden, daha başarılı bir eğitim, daha güçlü bir zihin ile işgücü/kariyer yolculuğunda avantajlı olabiliyor.
Cinsiyete dayalı
Her yıl şubat ayının son gününün “Nadir Hastalıklar Günü” olarak kutlandığını biliyor musunuz? Adından da anlaşıldığı üzere, bir hastalığın nadir hastalık tanımına uyması için iki bin kişiden birinde veya daha az görülme oranına sahip olması gerekiyor. Çoğu genetik ve tedavisi kısıtlı olan bu hastalıklardan biri ise ‘Hemofili’. Nadir görülen, yaşam boyu yoğun bir tedavi gerektiren hemofili hakkında çoğu insan yeterli derecede bilgi sahibi değil. Konuya dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 28 Şubat Pazar günü Dünya Nadir Hastalıklar Günü vesilesiyle Türkiye Hemofili Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar ve Hemofili Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Kaan Kavaklı’yla sohbet etme imkânı buldum. Hocalarımızın hastalıkla ilgili bahsettiği önemli noktaları sizlerle de paylaşmak istedim.
Bu vesileyle, hemofilili bireylerin belirlenmesini, uygun tedavi ve takip olanaklarının sunulmasını sağlamak amacıyla 1992 yılından bu yana çaba sarf eden Türkiye Hemofili Derneği’ne ve hemofili hastalarının