Ramazan ayında beslenme düzeni ve alışkanlıkların değişmesiyle bağırsak sağlığı ve sindirim sistemi doğrudan etkileniyor
Ramazan ayında sindirim sistemi problemleri yaşıyorsanız yalnız değilsiniz. Bağırsak sağlığı elbette yaşamımızın her döneminde önemli, fakat özellikle ramazan ayında bu konuda bir miktar daha dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü bu dönemde beslenme düzeni ve alışkanlıklarının değişmesiyle bağırsak sağlığı ve sindirim sistemi doğrudan etkileniyor. Altta yatan 3 temel faktör ise “uzun süren açlık, sıvı tüketiminin azalması ve hareketsizlik.” Bu tabloya bir de sebze meyvelerden yetersiz bir beslenme planı ve dengesiz beslenme gibi durumlar eklenince bağırsaklar alarm veriyor.
İftarda midenize aniden yüklendiğinizde hazımsızlık ve şişkinlik gibi problemler de beraberinde geliyor. Hazımsızlık, şişkinlik gibi durumlarda kimyon, rezene ve kişniş tohumlarından demlediğiniz çayla olumlu sonuçlar alabilirsiniz; eğer iftardan sonra bu problemleri yaşıyorsanız bu doğal çözümü denemenizi tavsiye ederim.
Sebze meyveler dostunuz olsun
Sindirim sisteminiz ve
Ramazanın ilk haftasını geride bıraktık. Oruç tuttuğunuzda gün boyu süren açlıkla birlikte vücutta birçok değişiklik meydana geliyor fakat unutmamak gerekir ki vücudumuza almamız gereken besin öğeleri değişmiyor. İftar ve sahurda vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve sıvı dengesini korumak önemli. Bu dengeyi korumak için de meyve ve sebze tüketimini ihmal etmemek gerekiyor. Mevsimine uygun meyve sebze tüketimi ramazan ayında en çok dikkat edilmesi gerekenlerden.
Nisan ayı sebze meyvelerine baktığımızda ise karşımıza enginar çıkıyor. Enginarın sağlığa olan faydalarından bir kez daha bahsetmek istedim.
Lif kaynağı enginar
Bu dönemde yaşanan hareketsizlik ve uzun süreli açlığın ardından yapılan yemek seçimleri ve susuzluk mide ve bağırsak sisteminizi etkileyebiliyor. Orta boy bir enginardaki toplam lif oranı 7-10 gram civarında. Enginar içerdiği lif oranıyla sağlıklı kilo yönetimi ve sindirim sistemini desteklemenin yanı sıra, kan şekeri ve insülin seviyelerini düzenlemede de rol oynar. Lif tüketiminin bağışıklık, ruh hali ve
Deneyimli sağlık çalışanları ile hasta ve ailenin el birliği etmesi, hemofilinin tedavi sürecini kolaylaştıracağı gibi; hastanın yaşamını daha kaliteli ve konforlu kılar
17 Nisan’ın Dünya Hemofili günü olduğunu biliyor musunuz? Hemofiliyi, kanın normal olarak pıhtılaşmadığı nadir görülen bir kanama bozukluğu durumu olarak özetleyebilirim. Nadir görülen ve genellikle kalıtsal olan bu hastalık, kanın pıhtılaşmasında rol oynayan bir protein olan faktör, kanda yeterli miktarda bulunmadığında meydana geliyor. Hemofili, kandaki pıhtılaşma faktörünün düzeyine göre hafif, orta ya da ağır olarak sınıflandırılıyor.
Hemofili, soğuk algınlığı gibi sonradan bulaşan bir hastalık olmayıp kalıtsal olduğu için ebeveynlerden çocuklara aktarılıyor. Dünyadaki duruma baktığımızda 400 binden fazla kişinin hemofilili olduğu tahmin ediliyor; bu hastalık erkeklerde kadınlara göre daha yaygın görülüyor. Faktör VIII eksikliğinden kaynaklanan Hemofili A ise en sık görülen tipi olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda Türkiye Hemofili Derneği’nin
Hoş geldin ramazan! Ramazan ayının ilk gününü geride bıraktık bile. Geçtiğimiz pazar yazımda ramazanda dikkat edilmesi gerekenlerden detaylıca bahsedeceğimi söylemiştim. Bu yıl yaklaşık 15-16 saat süren açlık sebebiyle sahurun önemini bir kez daha hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Ramazanda en çok aldığım sorulardan biri sadece su içerek niyetlenmek doğru mudur sorusu. Sadece su içerek niyetlenmek, tek öğünle oruç tutmak veya gece yiyip yatmak ramazan ayında en çok karşılaştığımız beslenme sorunlarından. Hem daha kolay ve sağlıklı bir şekilde oruç tutmak hem de metabolizmayı yavaşlatmamak için sahur öğünü çok önemli. Sahurda sizi ertesi gün tok tutmaya yardımcı olacak ve susuzluk hissini tetiklemeyecek seçimler yapmanız size fayda sağlar.
Sahur sofranızda protein açısından zengin olan yumurta, süt, yoğurt, peynir gibi besinler, kan şekeri dengesini sağlayabilmek ve daha uzun süre tok kalabilmek için tam tahıllı ekmekler yerini almalı. Bu dönemde sebze-meyve tüketimi bağışıklık
Oruç tutmanın bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmuyor; ama elbette bu süreci nasıl yönettiğiniz çok önemli
On bir ayın sultanı ramazana sayılı günler kaldı! Bu sene pide kuyrukları, kalabalık iftar sofraları, yerini evde 2-3 kişilik aile sofralarına bırakıyor. Sahur, iftar hazırlama telaşıysa asla değişmeyenlerden… Her ramazan ayı geldiğinde duymaya alışık olduğum cümlelerden biri “Kilo almadan ramazanı nasıl tamamlayabilirim?” oluyor. Aslında mantık sandığımız kadar karışık değil. Temelde öğün sayısı sınırlanıyor, fakat gün içinde almanız gereken kalori değişmiyor. Öğünlerinizde dengeyi sağladığınızda aslında kilo almayıp, hatta belki de kilo kaybı yaşayacağınızı görebilirsiniz. Burada sahur, iftar ve ara öğün şeklinde öğünlerinizi oluşturarak gün içinde almanız gereken besin ögelerini tamamlamanız gerekiyor. Sahur ve iftarda nelere dikkat etmeniz gerektiğini çarşamba günü yazımda detaylı yazacağım.
Bağışıklık ilk sırada olsun
Bu ramazan Kovid-19 ile geçirdiğimiz ikinci ramazan, dilerim sonuncusu olur.
Sağlığınızı korumak, hastalıklardan korunmak için egzersizin de en az beslenme kadar önemli olduğunu hep vurguluyorum. Bu konuda merak edilen konulardan biri ise egzersiz öncesi sonrası nasıl beslenilmesi gerektiği.
Egzersiz odaklı bir beslenme planında aslında ilk dikkat edilmesi gereken adım protein ve karbonhidrat içeren besinlerin dengeli bir şekilde tüketimi. Karbonhidratı ve proteini kombinasyon olarak içeren yiyecek ve içecekleri egzersiz öncesi beraber olarak tüketmek, kuvveti ve yağsız vücut kitlesini arttırmaya yardımcı. Örneğin egzersiz öncesi süt, yoğurt ve taze meyve ile yapacağınız bir ara öğün bu anlamda size fayda sağlayabilir.
Kahve yağ yakımını destekliyor
Bu konuda fayda sağlayabilecek bir diğer faktör ise kafein tüketimi. Egzersiz ve kahve ikilisi konusunda oldukça fazla çalışma bulunuyor.
Yapılan çalışmaların çoğu egzersiz öncesinde içilen kahvenin performansa olumlu yönde katkıda bulunabileceği yönünde. Bu ay Journal of the International Society of Sports Nutrition’da yayımlanan çalışma da bu
Son dönemde meme kanseri, ilk sıradaki akciğer kanseri vakalarının önüne geçti. Araştırmalar Akdeniz diyeti uygulayan postmenopozal kadınların meme kanseri riskinin daha düşük olabileceğini gösteriyor
Nisanın ilk haftasının “Kanser Haftası” olduğunu biliyor musunuz? Ülkemizde her yıl 1-7 Nisan’da kanser ve kanserden korunma konusunda farkındalığı artırmak için etkinlikler düzenleniyor. Küresel olarak, her 6 ölümden 1’inin kansere bağlı olduğu düşünüldüğünde durumun ciddiyeti aslında kendini gösteriyor. En çok görülen kanser türleri sıralamasında ise bir değişiklik var; bakın veriler ne söylüyor: Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) son küresel kanser verilerine göre, meme kanseri dünyada kadınlarda en sık teşhis edilen kanser türü. 2020’de yaklaşık 2.3 milyon kadına meme kanseri teşhisi konuldu ve ilk sıradaki akciğer kanseri vakalarının önüne geçti. Meme kanseri kadınlarda kanserden ölümlerin en yaygın nedeni ve genel olarak kanser kaynaklı
Gıda okuryazarlığı konusunda farkındalığın önemini belirtiyorum. Tüketicilerin bilinçli alışveriş konusunda sadece kendileri için değil aslında kimseyi geride bırakmadan varlığımızı kesintisiz devam ettirmemiz gereken dünyamız için de çok önemli sorumlulukları var.
Aslında bilinçli olarak alışverişe çıkmak en önemli noktalardan.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 12 numaralı hedef olan “Sorumlu üretim ve tüketim” ilkesine göre üreticinin de tüketicinin de bu sorumluluğu geniş kapsamlı şekilde düşünmesi ve yerine getirmesi gerekiyor. Alışveriş kararı ve sonucunun ihtiyaca yönelik olması birincil amaç gibi olsa da aslında bu seçimlerin ekonomik, sosyal ve çevresel tarafı da var.
Gıda okuryazarlığı ve izlenebilirlik
Artık günümüzde tüketiciler satın aldıkları gıdanın üzerinde yer alan etiketteki bilgilerden çok daha fazlasını istiyor. İzlenebilirlik gıda güvenliği ve gıda kalitesinin korunması bakımından önem taşıyor. İzlenebilirliğin, gıda zincirinde önemli olmakla birlikte,