Aç kaldığınızda vücudunuz, metabolizmanız ve hormon seviyelerinizdeki değişikliklere bağlı olarak hızlı bir döngünün içine girer. Yemekten sonraki ilk birkaç saat içinde vücudunuz besinleri sindirip emilim işlemi başlar
Son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de sosyal medyadaki takipçilerimden sıklıkla intermittant fasting yani aralıklı oruçla ilgili sorular yöneltiliyor. Bu konuya ilişkin önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi aralıklı oruca bir diyet şekli değil; daha çok beslenme düzeni olarak bakmak gerekiyor. Temel olarak yeme periyotları ve aç kalma üzerinden kilo verme amaçlansa da intermittent fasting’i sadece bir diyet şekli olarak görmek doğru olmaz.
Birçok çalışma, Intermittent Fasting (IF) yani aralıklı orucun sağlık için olumlu etkileri olabileceğini gösterse de herkese uygun tek bir beslenme programı olmadığını hatırlatmakta fayda var. Her zaman uyguladığınız beslenme planının sizin için sürdürülebilir olup olmadığını sorgulamanız gerektiğinin altını çiziyorum. Zaman kısıtlı beslenme tarzı bazı
Uzun zamandır gerek geleneksel gerekse sosyal medyada “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, “Yeni normal” gibi ifadeleri sıkça duyuyorsunuzdur. İtiraf edeyim, evde daha fazla vakit geçirmek bana iyi gelmedi değil. Bu süreçte vücudumu, beynimi, ruhumu dinlendirme fırsatım oldu. Fakat bir an önce sağlıklı günlere kavuşmayı bekliyorum. Aşı konusunda ilerlemelerin olduğunu görmek umut veriyor. Pek çok sektör zor durumda, bu nedenle en kısa sürede normalleşmeyi diliyorum.
Diğer taraftan, sıklıkla duyduğum bir diğer şey ise pandemi döneminde alınan kilolar. Obesity Research&Clinical Practice dergisinde geçtiğimiz aylarda yayımlanan çalışmada, yetişkinlerin %22’sinin Kovid-19 sırasında kilo aldığı belirtiliyor. Burada birçok potansiyel faktör kilo almanıza katkıda bulunabilir. Daha az uyku, daha az fiziksel aktivite ve daha fazla gece atıştırmalıkları gibi faktörler, birçok insanın pandemi sırasında kilo almasına sebep olan faktörlerden. Öyle ki bu konuda bazı yeni terimler bile ortaya çıktı. Örneğin, Quarantine-15 pandemi
Ayurvedik bir bitki olan Triphala’nın bağırsak mukozasını dengelemeye yardımcı olduğu ve bağırsaklarınızdaki yararlı bakterilerin üremesini teşvik edebileceği belirtiliyor
Pandemi sürecinde danışanlarımdan aldığım bildirimlerde egzersizin azalması ve buna bir de stresin eşlik etmesi yüzünden kabızlık şikâyetlerinin arttığını gözlemliyorum. Kötü beslenme ve yetersiz sıvı tüketimi de burada dikkat edilmesi gereken noktalardan. Yanlış beslenme alışkanlıkları bağırsak floranızı etkiliyor ve sindirim sistemi problemleri yaşamanıza sebep olabiliyor.
Kabızlık probleminin çözümü aslında nedeninde saklı diyebiliriz. Yani doğru beslenme ve düzenli egzersizle bu sorunu büyük ölçüde çözmek mümkün. Konstipasyon yani kabızlığı, basit bir anlatımla bağırsak hareketlerinin yetersiz olması diye tanımlayabilirim. Kabızlık probleminden kurtulmak için bazı kontrolsüz ürünlerin kullanılması ise yapılan en büyük yanlışlardan biridir; çünkü bu ürünler bağırsaklarınızdaki faydalı mikroorganizmaları da kaybetmenize yol
Ocak ayının sonlarına yaklaşırken bitkisel besinlerden zengin bir beslenme düzeni de popülerliğini korumaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda 2021 yılında bizi nelerin beklediğini anlatmış ve ‘Plant Based Diet’ yani bitki bazlı diyet terimini sık sık duymaya devam edeceğimizden bahsetmiştim. Sağlıklı beslenme ve çevre bilincinin artmasıyla birlikte bitkisel bazlı beslenenlerin sayısı artıyor. Bu nedenle, bu beslenme planının üstünden bir kez daha geçelim istedim.
Bitki bazlı diyeti aslında genel olarak hayvansal kaynakların sınırlandırıldığı veya tüketilmediği bir beslenme planı olarak tanımlayabilirim. Vejetaryenlik veya veganizmle aynı terim olarak düşünüyor olabilirsiniz, temelde çok benzer olsalar da olsa da bu terimleri birbirinden ayıran bazı noktalar var. Bitkisel bazlı beslenme ile veganizm arasındaki farklardan biri elbette hayvansal kaynakların sınırlı olarak tüketilebiliyor olması. Fakat tek fark bu değil, bitki bazlı diyette aynı şekilde işlenmiş besinler ve paketli gıdaların da sınırlanıyor. Yani bu diyette aslında sağlığı iyileştirme amacı ön planda tutuluyor. Vegan yiyecekler
Evden çalıştığımız için yeterince hareket edemiyorum demeyin; hareketsizliğin de bir salgın haline gelmesinin önüne geçmek elinizde
Her zaman egzersizin, diyetin en iyi yol arkadaşı olduğunu vurguluyorum. Ama son günlerde pandemi sebebiyle birçok kişinin fiziksel aktivite ve egzersiz alışkanlığının baltalandığının farkındayım. Hem yakınlarımdan hem de danışanlarımdan en çok duyduğum cümlelerden biri, “pandemi sebebiyle evden çalıştığımız için yeterince hareket edemiyorum” oluyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise egzersiz yapmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Oysa hareketsizliğin de bir salgın haline gelmesinin önüne geçmek elinizde. Dünyada her 4 yetişkinden 1’inin, küresel çapta önerilen fiziksel aktivite düzeylerini karşılamadığını biliyor musunuz?
Ruh sağlığı için de önemli
Yaşınızın ağırlığını hissedenlerden mi, yoksa kendini daima genç hisseden ve sadece yeni yaşına girenlerden misiniz? Zamana meydan okumayı, her daim genç ve sağlıklı olmayı kim istemez? Daima genç hissedenlerdenseniz sizi tebrik ediyorum. Ben yaşlanmak ve yaş almak arasında fark olduğunu düşünüyorum. Çünkü önemli olan, genç bir ruha sahip olmak ve iyi hissetmek.
Birçok insan sağlıklı bir kiloyu korumanın veya fazla vücudundaki fazla yağı kaybetmenin yıllar geçtikçe daha da zorlaşacağını düşünür. Bazı alışkanlıklar, çoğunlukla hareketsiz bir yaşam tarzı, kötü beslenme tercihleri ve metabolik değişiklikler 40-50’li yaşlardan sonra sizi olumsuz yönde etkileyebilir. Metabolizmanızın eskisi kadar hızlı olmadığını düşünebilir, sindirim konusunda bazı sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
Hangi yaşta olursanız olun, beslenmenizi düzenleyip alışkanlıklarınızı değiştirmek için geç değil. Her zaman söylerim mutfağınız ne kadar sağlıklıysa siz de o kadar sağlıklısınızdır. Sağlıklı yaş almak için iyi hissetmek ve pozitifliğin de
İçinizdeki iştah canavarını kış mevsiminin vazgeçilmezleriyle baskılayabilir, ara öğünleri güzelleştirebilirsiniz
Havalar iyice soğudu, kış geç de olsa etkisini gösteriyor. Bir de kar yağsa sanki her şey tamam olacak… Yaz yaklaştıkça formuna dikkat edenlerin sayısı artarken, kışın kilo alma eğilimi daha fazla olabiliyor. Hava daha erken kararıyor, soğuklar başlıyor, herkesin aklında pandemi sürecinin ne zaman biteceği dolanıp duruyor. Böyle zamanlara yorgunluk ve stres de eklenince hem tatlı krizlerinin hem de yeme ataklarının sayısı artabiliyor.
Birçok kişi uzun süredir evden çalışıyor ve danışanlarımdan gözlemlediğim kadarıyla egzersize ayrılan sürenin azalmasından dolayı bu durum biraz daha önemli. İçinizdeki iştah canavarını kış mevsiminin vazgeçilmezleriyle baskılayabilir, ara öğünlerinizi güzelleştirebilirsiniz. Tabii ki bunları ne ölçüde tüketmeniz gerektiğine dikkat ederek…
Dört dörtlük öneriler
1-Sıcak çikolata
Bir bardak sıcak çikolata kış akşamlarında birçok kişinin tatlı isteğini
Yeni yılda sağlığınız için aldığınız kararları uyguluyor musunuz? Bu yıl bitkisel bazlı beslenmenin popülerliğini koruyacağından, bağışıklığa desteğin ön planda olacağından bahsetmiştim. 2021 yılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı ile “Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı” ilan edildi. Yıl boyunca beslenmede meyve ve sebzenin önemi, üretimden tüketime kadar olan süreçte yaşanan sorunlar, kayıplar, açlıkla mücadelede rolü, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine etkisi, küçük aile işletmelerine katkısı ve bunun gibi birçok konuda çalışmalar yapılacak, ben de tüm bunların yakından takipçisi ve destekçisi olacağım. Bu yazımda da sebze ve meyvelerin sağlığınız için öneminden bir kez daha bahsetmek istedim.
Rengârenk beslenmeniz, mevsiminde sebze ve meyvelerden çeşitlilik yaratarak tüketmeniz gerektiğini artık biliyorsunuz. Peki, bunun neden bu kadar önemli olduğunu ve bunun sağlığınıza gerçekten faydası olup olmadığını biliyor musunuz? Basitçe söylemek gerekirse, her meyve ve sebze