Eylül ayının neredeyse sonuna yaklaşırken tezgahlardaki balık çeşitliliği mutluluk veriyor, sofraları renklendiriyor. Balık tüketiminin omega 3 yağ asitleri ile sağlığınıza pek çok fayda sağladığını pek çok kez anlattım.. Yapılan çalışmalar yeterli omega 3 alımının cilt sağlığından depresyona, kalp hastalıklarından bazı kanser tiplerine ve yaşa bağlı unutkanlık gibi birçok rahatsızlığa koruyucu etkisi olduğunu gösteriyor. New England Journal of Medicine dergisinde yayınlanan, 38 çalışmanın meta-analizinde, sonuçlar omega-3 yağ asitlerinin kardiyovaksüler sağlığı iyileştirdiği yönünde. Kandaki daha yüksek omega-3 asit seviyelerinin yaşam beklentisini neredeyse beş yıl artıracağını belirten çalışmalar da var.
European Respiratory Journal’da yayınlanan bir diğer araştırmada ise, çocukluk döneminde daha yüksek omega-3 yağ asitleri tüketiminin, daha sonraki dönemde astım geliştirme riskini azaltabileceği belirtiliyor. Tüm bu sağlık faydalarından yararlanmak adına haftada iki kez balık tüketimine özen göstermeniz gerektiğini hatırlatmak
Artık akıllı cihazlar fiziksel aktivite yapmanızı teşvik ediyor, sağlığınıza risk oluşturacak bir durumda sizi uyarıyor, kısacası sizi sağlıklı yaşama teşvik ediyor
Günlük hayatımızın merkezindeki akıllı telefonlar, tabletler, cihazlar her yerde bize eşlik ediyor. Okulda, işte, evde hemen her yerde teknolojiyi kullanıyoruz. Teknoloji ile iç içe bir beslenme uzmanı olarak ben de hem sağlık alanındaki gelişmeleri hem de sosyal medya tarafında iletişim odaklı her gelişmeyi yakından takip etmeye çalışıyorum. Sağlık alanında teknolojinin günlük kullanımının giderek artması da sevindirici haber. Son yıllarda çok büyük teknolojik gelişmeler yaşandı; ilerleyen dönemlerde de bu gelişmelerin artacağını düşünüyorum. Öyle ki artık akıllı cihazlar fiziksel aktivite yapmanızı teşvik ediyor, sağlığınıza risk oluşturacak bir durumda sizi uyarıyor, kısacası sizi sağlıklı yaşama teşvik ediyor.
Apple CEO’su Tim Cook’tan merakla beklenilen yeni seriyi dinledik.
Apple Türkiye’nin daveti üzerine geçen hafta San Francisco’da Apple kampüste düzenlenen etkinliğe katıldım.
Beslenme düzeninizde ne değişiklik yaparsanız yapın tartıdaki değişimi göremiyor, tatlı krizlerinizle baş edemiyor, yemek sonrası uyku hali yaşıyorsanız, dikkat! Diyabetin ilk adımı insülin direncin ile karşı karşıya olabilirsiniz. Peki nedir insülin direnci? İnsülin, vücudumuzdaki birçok işlemi kontrol eden önemli bir hormondur. Hücrelerimiz bazen insüline cevap vermeleri gerektiği gibi cevap vermezler, bir başka deyişle hücreleriniz insüline karşı direnç kazanırlar. Bu duruma insülin direnci denilir, her ne kadar kan şekerini düzenlemede rol alsa da, yağ ve protein metabolizmalarını da etkiler.
Yapılan araştırmalar insülin direncine karşı önlem alınmaz ise diyabet başta olmak üzere kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu gibi birçok sağlık problemlerine davetiye çıkarabileceğinizi belirtiyor. Özellikle fazla kilosu olan ve bel çevresi yağlanması olan bireylerde bu sağlık sorununa daha sık rastlandığını hatırlatmakta fayda var. Güzel haber ise beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri ile insülin direncinin
Çocuğunuz okuldan eve döndüğünde tercihi sağlıklı atıştırmalıklar mı yoksa abur cuburlar mı oluyor? Eğer cevabınız abur cuburlar ise bu tutumunuzu değiştirmenizi öneririm. Çocuklarınızı iyi bir gıda okuryazarı olmaları için yönlendirmeniz gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Büyük gün geldi, yarın okullar açılıyor. Kimler mutlu, kimler üzgün tartışılır, fakat okul çağı çocuklarının beslenmesinin önemi her zaman tartışmaya kapalıdır. Çocukların beslenme alışkanlıklarının gelişmesinde aile büyüklerinin yeme tutumları, anne ve baba arasındaki iletişim gibi pek çok faktör rol oynuyor. Mutfakta zaman geçirmek, alışverişe birlikte çıkmak, sofrada ailece yemek yeme alışkanlığı, hatta evdeki bireylerin egzersiz yapması çocuklar tarafından gözlemleniyor. Okul çağına gelmiş çocuklarımız evde elde ettikleri kazanımların üzerine yenilerini eklemeye başlıyor. Okulların açılması, bir yandan da sonbaharın gelmesiyle vaka sayılarının artışa geçmesi bağışıklık sistemini tekrar gündeme
Son günlerde kendinizi daha yorgun, isteksiz veya karamsar hissediyorsanız dikkat! Ağaçların yapraklarını dökmeye başlaması, güneşli havaların yerini yağmurlu havalara bırakması ruh haliniz üzerinde de bulutlar dolaşmasına yol açabilir. Eylül ayının gelmesi, mevsimin değişmesi ile vücudumuzda da birtakım değişiklikler meydana gelebiliyor. Okulların açılması, çalışma temposunun artması ile ise bu semptomlar giderek artıyor. Ben de bugün sonbahar depresyonu ile başa çıkmak için atabileceğiniz adımlardan bahsetmek istedim.
Ultra işlenmiş gıdalarla vedalaşın
Şekerli içecekleri, işlenmiş et ürünlerini ve paketlenmiş atıştırmalıkları ne sıklıkla tüketiyorsunuz veya evinizde ne sıklıkla bulunduruyorsunuz hiç düşündünüz mü? Peki, daha yüksek miktarlarda ultra işlenmiş gıda tüketen bireylerin daha fazla olumsuz zihinsel sağlık semptomlarına sahip olduğunu söylesem yine de bu gıdaları tüketmek ister miydiniz? İşlenmiş gıdaların düşük maliyetli ve hazırlaması kolay olması sıklıkla tercih edilmesinin ana nedenlerinden. Fakat burada
Balıkçıların tezgâhları kısa sürede şenlenmeye başlayacak. Balığın faydalı yağ asitlerinden yararlanabilmek için kızartma sırasındaki yüksek sıcaklığın, balıktaki sağlıklı Omega-3 yağ asitlerine fazla zarar verdiğini unutmayın, ızgara, fırın, buğulama gibi pişirme yöntemlerine öncelik verin
Balık avı yasağı eylüle merhaba deyişimizle sonlandı ve balıklar tezgâhtaki yerini almaya başladı. Palamut, levrek, istavrit, hamsi... Bakalım bu yıl denizlerimizden hangi balıklar bol çıkacak, fiyatlar nasıl olacak? Türk toplumu olarak kırmızı et ve beyaz eti tüketmeyi daha çok seviyor ve sofralarımızda daha sık yer veriyor olsak da balık tüketiminin ve yeterli Omega-3 alımının tüm yaş grubundan bireyler, özellikle de büyüme dönemindeki çocuklar veya ileri yaştaki bireyler için çok önemli olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu yüzden haftada en az iki kez balık tüketimini öneriyoruz. Tabii balıkların doğru hazırlanıp pişirilmesi gerektiğini de unutmamak gerekiyor!
Kızartma yöntemi son tercihiniz olsun
Buğulama, ızgara, fırın daha
Son yıllarda gerek çevre gerek ise sağlık bilincinin artması ile bitkisel bazlı, vegan veya vejetaryen beslenmeyle ilgili pek çok çalışma yapılıyor. Öyle ki gelişmiş ülkelerde yaşayan pek çok birey hayvansal gıdalardan uzaklaşarak bitkisel bazlı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirdi. Birçok ülkede nüfusun yüzde 5-7’sinin vejetaryen diyetleri uygulama eğiliminde olduğu belirtiliyor. Bu beslenme tutumlarının benimsemesinin altında ekonomik veya ekolojik birçok neden yatıyor. İklim krizi ve hayvan refahı sebebiyle hayvansal gıda tüketimini azaltmak adına küresel çaptaki çağrıyı da hatırlatmakta fayda var. Konu ile ilgili geçtiğimiz günlerde Kaliforniya Üniversitesi, Batı kültüründe vejetaryenliği benimseyen bireylerin sağlık, çevre ve hayvan refahı gibi nedenleri göz önünde bulundurduğunu bildirdi. Gelin bu beslenme tarzının vücudunuza etkilerini güncel çalışmalar ışığında bir kez daha inceleyelim.
Vücut ağırlığını zayıflatmada etkili
Vejetaryen beslenmenin temelini kırmızı et, kümes hayvanları ve balık
Sadece diyet yaparak selülitlerimizi yok edemeyeceğimizi, yeterli ve dengeli beslenme, su tüketimi ve egzersizle desteklememiz gerektiğini artık hepimiz biliyoruz. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi ilk kez selülit problemini çözen bir enjeksiyonu onayladı. Sonuçlar ilgi çekici
Yaz aylarının sonuna gelirken gündemden düşmeyen ve çokça soru aldığım bir konudan bahsetmek istiyorum. Sizce her yaştan çoğu kadının korkulu rüyası olan selülitlerle baş etmek mümkün mü? Selülitin bir hastalık ve estetik kusur olduğunu düşünebilirsiniz. Özellikle sosyal medyada sergilenen kusursuz ve montajlı fotoğraflar bu algının oluşmasında en büyük etkenlerden biri. Hatta öyle ki sürekli gündeme getirildiği ve eleştirildiği için birçok kişi vücudunu saklama hissiyatı duyuyor. Selüliti, çok özel durumlar dışında estetik kusur olarak değerlendirmek ve hastalık olduğunu düşünmenin doğru olmadığını hatırlatmakta fayda var. Kadının doğasında kadınlık hormonu olan östrojenin bulunmasından dolayı selülit yapısı