Pandemi süreci hayatımıza girdiğinden bu yana ‘kendimi iyi hissetmiyorum, ruh halim oldukça değişken’ diyenlerin sayısının arttığı bir gerçek. Her olumsuz duyguyu depresyon olarak nitelendirmenin doğru olmadığını hatırlatayım. Depresyon, bireylerin kendini psikolojik olarak iyi hissetmediği, çok uzun süreler devam edebilen ve günlük hayatı etkileyen psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanabilir.
The Lancet dergisinde yayınlanan araştırma pandemi sonrası dünya çapında depresyon vakalarının yüzde 28 arttığını gösteriyor. Dünya genelinde depresyon vakaları artarken, ülkemiz de depresyon durumu oldukça sık görülüyor. Daha önce birçok yazımda depresyon ve beslenme ilişkisinden bahsetmiştim. Bu yazımda ise güncel çalışmalarla gelin konuyu bir kez daha inceleyelim.
Yeterli ve dengeli beslenme şart
Beslenme düzeninizin psikolojik durumunuzu etkileyebileceğini biliyor musunuz? Depresif yapıdaki bireylerin genellikle düzensiz ve kötü bir beslenme planı ve daha az besin tüketme eğilimi oluyor. Dissertations in Health Sciences dergisinde
Sıcak hava yönünü ülkemize çevirdi. Hâl böyle olunca artan sıcaklıklara vücudumuzu hazırlamanın önemi artıyor. Önerilerimi uygularsanız bunaltıcı sıcaklıkta size serin bir gölge olacağını umuyorum.
Her geçen sene, en sıcak yaz olacak deniliyordu, fakat bu yaz öncekilerden biraz farklı. Avrupa kıtası, ilk defa böyle bir sıcak hava dalgası ile karşı karşıya. İklim krizinin etkilerini son derece hissettiğimiz bu dönemde artan sıcaklıklarla çoğu ülke mücadele ediyor. Öyle ki İspanya, Fransa ve Portekiz’de çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan sıcaklıklar son günlerde İngiltere’yi de etkisi altına aldı. Sıcaklıklar 40 derecenin üzerinde seyrediyor ve birçok ülkede maalesef orman yangınları çıkıyor, ormanlarımız yanıyor. Sıcak hava dalgaları bu hafta itibarıyla yönünü ülkemize çevirdi. Uzmanlar, etkisini ağustos ayı boyunca görebileceğimizi belirtiyor. Hal böyle olunca artan hava sıcaklıklarına vücudumuzu hazırlamak önem taşıyor. Sıcaklığın artacağı bu dönemde nelere dikkat
Bayram tatili sonrası çoğu kişinin şehir hayatına dönmesi ile kilo kaybı ve sağlıklı beslenme gündemde. Deniz, kum, güneş üçlüsü, artan tatiller ve sosyal yaşam beraberinde beslenme düzeninizde birtakım değişimler meydana getirebiliyor. Öyle ki yaz aylarında sağlıklı ve fit bir görünümde olmak herkesin ortak arzusu. Bunun için diyet ve egzersiz ikilisinden gücüne ihtiyacımız var. Peki kilo kaybında sadece bu iki etken mi etkili hiç düşündünüz mü? Kilo kaybı söz konusu olduğunda, aslında zihninizin de bu duruma uyum sağlaması gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda Wake Forest Baptist Medical Center’ın yaptığı bir araştırmanın sonucunda beyindeki iki özel ağın, bireylerin kilo verme sürecinde başarısını önemli ölçüde etkileyebileceği gösterilmiş. Bulgular, kilo verme sürecinde zorlanan bireylerin beyin ağı özelliklerinin daha farklı olduğunu gösteriyor. Beden sağlığınıza dikkat ederken zihinsel sağlığınızı da önemsemeyi ihmal etmeyin.
Yağlı beslenmek beynin düşmanı
Kurban Bayramı sonrası et
Parmak izlerimiz nasıl farklıysa hepimizin tat algıları da farklı. Tat duyularımızla ilgili genlerin farklılığından kaynaklanan bu durumun beslenmeyle ilişkisine yakından bakıyoruz.
Yemek seçimlerinize çevresel ve duyusal pek çok faktörün etki edebileceğini biliyor musunuz? Özellikle lezzet ve tat algısı, bireylerin besin tüketimini etkileyen en önemli faktörlerden. Örneğin bir kişi için yenilemeyecek kadar acı gelen bir yemek, başka birisi için tam da yenilebilecek tatta olabiliyor. Bunun sebebi tat algılarımızdaki fark; yani tat duyularımızla ilgili genlerin farklılığından kaynaklanıyor. Her bireyin parmak izi nasıl farklıysa aynı şey bu durum için de geçerli demek mümkün. Bu farklılıklara ve beslenme ile ilişkisine yakından bakalım istedim.
Anne karnında başlayan ve küçük yaşlarda şekillenen lezzet algısı, kimyasal, hormonal ve sinirsel uyarılarla oluşan, birçok organ ve hormonun etkilediği bir sistemdir. Lezzet algısı genellikle hissedilen koku, tat ve görsel uyarıların tamamıdır. Yaş, cinsiyet, hastalıklar, psikolojik durum, gebelik, obezite varlığı, sigara
Bir bayramı daha geride bıraktık. Kurban Bayramı’nda et tüketiminin artması ile kalp sağlığı da bir kez daha gündemde... Dünya çapındaki ölümlerin birçoğunu kalp hastalıklarının oluşturduğunu biliyor musunuz? Amerikan Kalp Derneği’nin yaptığı bir araştırmadaki veriler her beş kişiden sadece birinin optimal kalp sağlığına sahip olduğunu gösteriyor. Ülkemizdeki ölümlerin birçoğunun da kalp hastalıklarından kaynaklı olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 yılı araştırmasına göre, ölüm nedenlerinde ilk sırada dolaşım sistemi hastalıkları yer alıyor. Sağlıklı bir kalp için sağlıklı beslenmenin önemi ise göz ardı edilemez. Yapılan güncel çalışmalar kalbiniz için bakın ne söylüyor:
1. Uyku düzeniniz olmalı
Son günlerde uyku kalitenizde bir değişiklik gözlemliyorsanız dikkatli olmanızda fayda var. Yeterli ve kaliteli bir uykunun güçlü bir bağışıklık sistemi ve sağlıklı bir yaşamın en önemli parçalarından biri olduğunu unutmayın. Uyku düzeninizin olmaması durumunda
Hafif lezzetler peşindeyseniz ve lif alımınızı artırmak istiyorsanız salatalardan yararlanabiliriz. Salatalarınızda antioksidan içeriği yüksek sebzelerden eklemek cilt sağlığınıza da fayda sağlıyor.
Kurban bayramının ilk gününü geride bıraktık. Dilerim herkes sevdikleriyle sağlık dolu bir bayram geçiriyordur. Bayramda et tüketiminin arttığı bir gerçek. Bir de bu duruma bayram tatili, şehir dışı seyahati, uzun yolculuklar eklenince bağırsak dengeniz bu süreçten etkilenebilir. Bağırsak sağlığınız için lifli beslenmek, vücudunuzun ihtiyacı kadar sıvı alımı, egzersiz alışkanlığı çok önemli. Lif alımınızı artırmak için salatalar, sebzeler, meyveler, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılları içeren gıdalar, yağlı tohumlar ve kuruyemişlerden faydalanabilirsiniz. Şanslıyız ki yaz mevsimi bize rengârenk sebze ve meyveler sunuyor. Her mevsim sofralarımızda yer alan salatalar tazeliğiyle sıcak havalarda sofraların vazgeçilmezi oluyor. Mevsimine uygun, mis kokulu sebze ve meyveleri bir arada tüketmeye özen gösterin. Bu 2 grubu bir araya getirerek salatanızı daha
Bayrama sayılı günler kaldı... Bu yıl pandeminin etkisini hafifletmesiyle bayram hazırlıkları tüm enerjisi ile devam ediyor. Özlediğimiz geleneksel aile buluşmalarının yaşandığı, kalabalık masaların kurulduğu, keyifli bayram sohbetlerinin yaşandığı bayramlara kavuşmanın mutluluğu ve heyecanı var içimde. Peki bayramda nasıl beslenmeli diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Kurban Bayramı denince sizin de aklınıza bol yağlı etler, şerbetli tatlılar, sarmalar, börekler geliyor olabilir. Kurban Bayramı’nın yılda bir defa olmasından dolayı et tüketimi ile bunun yanında tatlı tüketimi de artıyor. Bayramı sağlıklı bir şekilde geçirmek için nelere dikkat etmemiz gerekiyor gelin 3 adımda inceleyelim.
1. Ölçüyü kaçırmayın
Kurban Bayramı’nda doğal olarak et tüketimimiz normalin bir miktar üzerine çıkabiliyor. Etteki görünür yağlar ayrılsa dahi kırmızı etin ortalama yağ içeriğinin yüzde 20 oranında olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda özellikle kalp-damar hastalıkları, diyabet ve hipertansiyon gibi durumlarda
Pek çok sağlık sorununda karşımıza çıkan stres, bağışıklığı destekleyen hücrelerin azalmasına etki ediyor. Yaşlılıkta ortaya çıkacak durum öne çekiliyor; yani bağışıklık sistemimiz, bizden erken yaşlanıyor.
Hepimizin gün içinde stres yaşadığı anlar oluyor. Yaşanılan küçük bir problem bile büyük bir stres kaynağı olabiliyor. Trafik, telefon
konuşmaları, yemeğin geç gelmesi ya da belki de işte yaşanan küçük bir yanlış anlaşılma… Stresin elbette birçok sebebi
olabilir; ancak yeterli ve dengeli beslenme, uyku ve egzersizin yanında meditasyon, nefes çalışmaları ve sevdiklerinizle vakit geçirmek
stres yönetiminde atacağınız en iyi adımlardan. Peki, stres nelere sebep oluyor hiç düşündünüz mü? Geçen ay Proceedings of the National
Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayımlanan çalışma, stres seviyesi yüksek bireylerin bağışıklık hücrelerinin daha az olduğunu söylüyor. 50 yaş üstü 5 bin 744 yetişkinin incelendiği çalışmada, yüksek stres puanlarına sahip bireylerin kanında,