Dondurma, sıcak havaların en çok sevilen ve tercih edilen ara öğünlerinden. Çocukların da bayıldığı dondurma, vitamin ve mineral içeriğiyle gelişimlerine katkıda bulunuyor.
Günümüzde anne ve babaların en büyük sorunlarından biri, çocuklarına sağlıklı besinler yedirmek. Dondurma, besin değeri yüksek bir tatlı. İçeriğinde; protein ve karbonhidratın yanı sıra A, B, C, D, E vitaminleriyle kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineraller var.Diğer tatlılarla karşılaştırıldığında daha besleyici bir seçimdir.
Dondurmanın kalori değeri, un ve şekerden yapılan diğer hamurlu tatlılara oranla çok daha düşük. 100 gram sütlü dondurma yaklaşık 190 kalori içerir. Normal bir külahsa yaklaşık 20 kaloridir. 100 gram sütlü dondurmada ortalama 148 mg kalsiyum, 115 mg fosfor, 63 mg sodyum, 181 mg potasyum, 0.1 mg demir, 440 IU A vitamini, 0.21 mg E vitamini, 0.21 mg B2 vitamini ve 0.1 mg niacin yani B3 vitamini vardır.
Yoğun süt içeriği nedeniyle çocukların büyüme ve gelişimine destek oluyor. Dondurma; karbonhidrat, yağ, protein ve enerji bakımından süt gibidir. Hatta daha yoğun olduğu için 100 gramındaki kalsiyum oranı sütten daha yüksektir.
Bu nedenle çocukların
Vücudunuz kendini çok iyi ya da en azından mümkün olduğunca ona yakın bir durumda tutmak amacıyla her gün hücrelerinize, organlarınıza ve metabolik sisteminize binlerce mesaj yollar. Uyku tarzınızı düşünün... Yatağa gitme zamanı geldiğini nasıl anlarsınız? Size vücudunuz söyler. Nefesiniz derinleşir, hafifler. Esnersiniz. Yorgunsunuzdur. Başınızı yastığa koymak için can atarsınız. Uyku, verdiği sinyallere cevap vermenizin kaçınılmaz olduğu bir durumdur. Sonunda yorgun düşer, uyursunuz.
Vücudunuzun bu sinyallerle size ne söylediğini duyuyor musunuz? Bunu yapabilmenin sağlığınız üzerinde direkt olarak büyük etkisi olabilir.
Yeme alışkanlıklarınıza da bakın... Hızlı tempolu yaşam yüzünden vücudumuzun sinyalleriyle iletişimimizin kopması çok kolay. Ayakta bir şeyler atıştırıyoruz, koltukta yiyoruz, fastfood kapıp, eve koşturuyoruz, öğle yemeğimizi çalışma masamızda toplantılar arasına sıkıştırıyoruz. Vücudunuzun söyledikleriyle iletişim halinde değilseniz, sağlığınız için kilit önemi olan bir şeyi, sezgiyi ne yazık ki kaçırıyorsunuz demektir. Bugün sezgili beslenme hakkında konuşuyoruz.
Vücudunuzun neye ihtiyaç duyduğunu, neye duymadığını ve besinleriniz konu olduğunda ne
Bir önceki yazımda, herhangi bir davranış değişikliğini başarmanın sadece iradeye bağlı olmadığını paylaşmıştım. Ancak davranış değişikliği kararı veren birçok kişi, aslında bu gerçeğin yani değişimin sadece iradeye bağlı olmadığının farkında değil… Farkında olanlar da diğer önemli faktörlerin desteğiyle, değişikliği başarıyorlar.
İradeyi, uzay gemisini bir anda fırlatan roket olarak da düşünebilirsiniz. Çabuk yanıp söner ama eğer akıllı bir şekilde yönetilirse, durağanlığı yenmek ve ivme kazanmak için ihtiyacınız olan atılımı müttefiki olan özdisiplinle sağlayabilir.
Bir örnek…
Farz edin ki, hedefiniz diyet yapmak ve beş kg. vermek. İlk hafta hiçbir sorun yok. Ancak, birkaç hafta içinde eski alışkanlıklara geri döndünüz ve bütün kiloları geri aldınız. Değişik diyetlerle yeniden denediniz. Ancak, sonuç yine aynı. İvmeyi, kilo hedefinize ulaşacak kadar uzun sürdüremiyorsunuz.
Bu aslında beklenen bir şey. Çünkü, irade geçici olduğu için bilinçli bir odaklanma gerektirir ve bu da insanı çabuk tüketir. Sonunda bir şey dikkati dağıtır. İradenizi daha doğru kullanarak, aynı hedefi nasıl gerçekleştireceğinizi görelim.
Bir plan yapın. Bu çok enerji gerektirmez ve çalışmanızı birkaç güne
Birçok danışanım, takipçim ve karşılaştığım insan diyet yapmak, ya da sigarayı bırakmak istediğini ama iradesiz olduğunu söylüyor. Ben de onlara davranış değişikliği başarısızlıklarının, iradeyle ilgisi olmadığını anlatmaya çalışıyorum. İrade çok limitli bir olgu olduğu için hepimiz aynı durumdayız. Suçu beynin üzerine atmakla haksızlık ediyoruz…
Son zamanlarda yapılan bir nöroloji araştırması, verdiğimiz kararları yerine getirmeyi zaman içine yaymanın en iyi yaklaşım olduğunu gösteriyor. Çünkü irade aynen kas gibi, ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra kullanılabilen, limitli bir zihinsel kaynaktır.
Bunun yerine özkontrolün güçsüzlüğüne saygı göstermeli, kararları uzun bir süreye yaymalıyız. Aynı anda birden fazla şeyi başarmaya çalışmak yerine, adım adım ilerlemeliyiz.
Alışkanlıklar inatçıdır
İnsanların alışkanlıkları inatçıdır... 2007 yılında İngiliz psikolog Richard Weissman tarafından yönetilen ve 3 bin kişinin katıldığı bir çalışmada, verilen kararların yüzde 88’inin başarısızlıkla sonuçlandığı ortaya çıkmıştı. Kötü alışkanlıkları yıkmak zordur, özellikle hepsini aynı zamanda yıkmaya çalışıyorsanız.
Sizinle paylaşacağım bazı basit tüyolar, iradenizi daha
Vücudumuzun gün içinde 50’den fazla besin ögesine ihtiyacı var. Vitaminler, vücudumuz için gerekli olan ve birçok görevi olan en basit organik maddelerdir. Besinlerimizde bulunmadığı zaman metabolizmada bozukluklara yol açabilirler. Vitaminler, vücudun sağlıklı gelişimi, sindirim fonksiyonları ve enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanması açısından gereklidir. Ayrıca vücudumuzun karbonhidrat, yağ ve proteini kullanmasını da sağlarlar.
Rengarenk sebze ve meyvelerde birçok vitamin ve mineral gizlidir. Vitaminlerin çoğunu yeterli ve dengeli bir beslenme planıyla alabilirsiniz. Ancak herhangi bir özel durumunuz varsa ya da bazı yiyecekleri limitli tüketiyorsanız uzman kontrolünde takviyelerden de yararlanabilirsiniz.
Bugünkü yazımda özellikle takviye biçiminde popüler olan bazı vitaminler ve bunları besinlerden nasıl alabileceğinizden bahsetmek istedim.
C vitamini
Sağlık rehberlerine göre; erkeklerin günde 90 mg., kadınların da 75 mg. C vitamini almaları gerekiyor. Vücutta antioksidan rolü oynar, demirin emilimine yardım ederler. Turunçgiller, en iyi kaynaklarından bazılarıdır. Büyük boy bir portakalda 97.9 mg. C vitamini bulunur.
Yaz aylarında da çilek ve böğürtlen gibi meyveler
Hepinize iyi pazarlar dilemem tabii ki çok normal ama aslında anlatmak istediğim haftanın günlerinden biri değil, sebze ve meyve pazarı. Pazar gezmeye doyamıyorum. Sebze, meyve, semt pazarları bizlerin yıllardır süregelen kültürü.
Pazarların rengine, gürültüsüne ve canlılığına bayılıyorum. Pazarlar sadece taze, sebzeye ulaşabildiğimiz alanlar değil, aynı zamanda sosyalleşme mekanları...
Kalabalıklara karışıyor, hareket ediyor, yüz yüze bakıyor, konuşarak, fikir alarak (hatta bazen tarif) alışveriş yapıyorsunuz. Uzun süredir gitmek istediğim meşhur Tire Pazarı’na Batı Anadolu grubunun davetiyle geçen hafta salı günü gittim. Bu ziyaretim ‘iyi pazarlar projesi’ kapsamında çok güzel bir sosyal sorumluluk projesi. İl sağlık müdürlüğünün de desteklediği bu projede pazara gelenlere, diyetisyen meslektaşlarım kilo, kas, yağ ölçümlerini yapıyor ve sağlıklı beslenme önerilerde bulunuyor. Bir de tabii işin çok güzel düşünülmüş hediye kısmı var. Ziyaretçiler büyük bir çark çeviriyor ve karşılarına çıkan hediye onların oluyor. Pazar arabası, poşet taşıma aparatı gibi yaratıcı hediyeler de pazar kültürünü destekleyici olarak düşünülmüş. Proje kapsamında Ege Bölgesi’nin dört bir yanında
Pazar günkü yazımda sizlere kilo vermede veya ideal kiloyu korumada tek sorunun fazlalıklar değil, eksiklikler de olabileceğinden bahsetmiş, nelerin eksikliğinin sizi başarısız yapabileceğini ve bu konuda neler yapmanız gerektiğini paylaşmaya başlamıştım.
Amaç, düşünce tarzı, çeşitlilik ve etiket okuma eksikliğinden söz etmiştim. Bugün de eksikliğinin sizi başarısız yapabileceğini düşündüğüm diğer maddelerden bahsedeceğim.
Eğitim eksikliği
Beslenme planında eğitim eksikliği olması diyetleri başarısız kılan diğer bir sorundur. Beslenme alışkanlıklarımızı değiştirirken, herhangi bir diğer davranış değişikliğinde de olduğu gibi iki türlü bilgi sahibi olmalıyız. Biri teknik konularda, diğeri de psikolojik konularda. Bu iki konuda bilgi sahibi olduğunuz zaman başarı şansınız artar. Ancak bilgi sahibi olmak derken, gerçekten bilgi sahibi olmayı kastediyorum. Azıcık bir fikir sahibi olmayı değil.
Eğitimsiz yapılan diyet başarısızlığa mahkumdur. Beslenme planımız bir taksi gibi hareket eder. Bir yere gitmek isteriz ama nasıl gideceğimizi ve oraya gitmek için ne yapacağımızı bilmezsek, oraya sadece gitmeyi ümit ederiz. Böylece tıpkı beslenme planından umduğumuz gibi taksi bizi istenilen
Bildiğiniz gibi, kilo vermenize yardım edeceğini iddia eden doğru ya da yanlış binlerce beslenme planı var. Bunlar çoğu zaman kiloların ve kalorilerin fazlalığına odaklanır. Bu doğru olmakla beraber, sadece kalorileri azaltarak ideal kiloya ulaşmayı ve daha önemlisi verilen kiloları geri almamayı başaramazsınız. Bazı şeyleri de artırmalısınız.
Sonraki iki yazımda nelerin eksikliğinin sizi başarısız yapabileceğini ve ne yapmanız gerektiğini paylaşacağım.
Amaç eksikliği
İdeal kiloya ulaşmak için kilo vermek muhteşem bir hedef. Ancak motive edecek bir amacınız yoksa ve neden kilo vermek istediğinizi net olarak bilmezseniz, devam etmeniz zorlaşır.
Hele bu amaç güçlü değilse, beslenme tarzını değiştirerek ideal kilosuna ulaşmak isteyen birçok insan gibi siz de diyet programınızda bir zorlukla karşılaştığınızda büyük bir olasılıkla vazgeçer, eski alışkanlıklarınıza dönersiniz. Ne yazık ki siz geri dönerken, verdiğiniz kilolar da size eşlik ederek geri döner. Hem de fazlasıyla…
Amaç eksikliğini, amaç çalışmasıyla giderin. Elinize bir kağıt kalem alın ve sizi heyecanlandıracak bir ‘neden’ buluncaya kadar, neden kilo vermek istediğinizle ilgili aklınıza gelen her şeyi dürüstçe alt