Keten tohumu altı bin yıldan beri en fazla tüketilen kültive edilmiş bir besindir. Bu küçük ama sağlık için çok faydalı süper besinin yararları da saymakla bitmez. Cildinizi pürüzsüzleştirir, hormonlarınızı dengeler, kanserle savaşır, tatlı yeme arzunuzu düşürür ve sindirim sisteminiz ile kilo vermenize yardım eder.
Bütün bunların yanı sıra kahverengi veya altın renkte olan keten tohumu, dünyada alfa - linolenik asit (ALA) olarak adlandırılan bitki bazlı omega 3 yağ asitlerinin en zengin kaynaklarından biridir.
Kadınlar için şifa kaynağı
Keten tohumunun diğer benzersiz bir özelliği de lignan içermesidir. Lignan, halk arasında ‘kadınlık hormonu’ olarak bilinen östrojenin bitkisel formu olarak adlandırılabilir. Keten tohumu insan sağlığında çok önemli bir yere sahip ve bir çeşit bitkisel östrojen olan lignanların en iyi kaynaklarından biridir. Bu özelliğiyle kadın sağlığında çok önemli yer tutar. Özellikle de menopozlu kadınlar için yararları büyüktür ve hormon terapisi için bir alternatif olarak kullanılabilir. Arkasından gelen ve iki numara olan susamdan yedi kat daha fazla lignan içerir.
Önemli noktalar
Üç tatlı kaşığı (15 gram) keten tohumunun içerdiği bazı besin öğeleri;
- Enerji:
Zaman zaman kilo verip geri aldığınız bir döngünüz mü var? Kışın kilo alan, yaza doğru vermeye çalışan ve her sene sabit kilosuna 1- 2 kilo eklenenlerin sayısı hiç de az değil. Kilo döngüsü, vücudun belirli aralıklarla kilo verip almasıdır. Bu döngü diyet yapmanın sonucunda oluşuyorsa, buna Yo-Yo Sendromu denir.
Yo-yo, hepimizin bildiği bir oyuncak. İpin bir ucundan tutularak, oyuncağın yukarı aşağı hareket edecek şekilde sallanmasıyla oynanıyor. Kilolarımızın da böyle hareket etmesine Yo-Yo Sendromu deniyor.
Sönmüş balon etkisi
Kilo döngüsü 2 - 4 kg.’dan 25 kg. ve fazlasını alıp vermeye kadar değişebilir. Kiloları geri aldığınızda, vermek daha zor olur. Bir balonu durmaksızın şişirip söndürdüğünüzde balon pörsümeye başlar. Sürekli kilo alıp veren insanların metabolizması yorulduğu için, kilolarını yeniden vermesi, ilk defaya göre daha zor olur. Bu durum obeziteye davetiye çıkartabilir.
Sağlıksız diyetlerle hızlı verilen kilolar, kas ve sudan kayıp
oluşturur. Vücut her bir kilo kas kaybında yaklaşık üç kilo kadar su kaybeder. Yani sağlıksız ve size uygun olmayan bir diyetle bir kilo kas kaybettiğinizde tartıda dört kilo eksik görünürsünüz. Bu durum, uzun vadede büyük
Geçen pazar kilo kaybetmekle ilgili doğru bilinen bazı yanlışlardan bahsetmiştim. Kilo vermek için yapılması gereken temel şeyin kalorileri saymak olmadığını, dengeli beslenmenin içindeki doğru karbonhidratların şişmanlatmadığını ve öğün atlamanın zayıflamayı sağlamadığını anlatmış, yanlış bilinenleri ve gerçek doğruları paylaşmıştım. Bugün de diğer diyet ve zayıflama efsanelerine göz atalım:
EFSANE 4: Tüm yağlar aynıdır ve yağ yemek şişmanlatır.
GERÇEK: Hayır. Yanlış tip yağlar kilo alımında rol oynayabilir ama doğru tip yağlar kilo vermenize yardım edebilir. Etlerin görünen yağları, derileri ve hazır kurabiye gibi trans yağları, zeytinyağı ve cevizle aynı kefeye koyamayız. Ancak yağ kaynağı kadar, yağın miktarı ve tüketimi de hayati önem taşır. Özellikle bazı hormonlar ve yağda eriyen vitaminler yüzünden yağsız bir beslenme düşünülemez. Avokado, ceviz, zeytin ve zeytinyağı gibi doymamış yağlarla diyetinizi dengeleyebilirsiniz. Örneğin Hindistan cevizi yağı veya Chia tohumu da mutfağınızda yer alabilir.
İpucu: Sabah smoothie’nize Chia tohumları ekleyebilir veya atıştırmak için ceviz, fındık, badem gibi besinleri yanınızda taşıyabilirsiniz.
EFSANE 5: Sağlıklı besinleri istediğim kadar
Kilo kaybetmekle ilgili doğru bilinen bazı yanlışlar, diyet yapmak isteyenlerin büyük bedeller ödemesine yol açabiliyor. Bilgi eksikliği nedeniyle diyet, mahrumiyet ve yasaklar olarak görülüyor. Sonunda doğal olarak vazgeçen ve ‘battı balık, yan gider’ bakış açısıyla obeziteyle tanışanların sayısı artıyor.
Mesleki tecrübelerim gösteriyor ki, konu diyet, sağlıklı beslenmek ve kilo vermek olduğunda çok fazla yanlış bilinen ya da bilinmeyen var... Bugün ve çarşamba günkü yazılarımda size en çok karşılaşılan diyet yanlışlarından bahsedeceğim. Özellikle yaklaşan yaz aylarında herkesi hızlı bir şekilde kilo verme telaşı sarmışken, aynı hatalara bir kez daha düşmemek için bildiklerimizi hatırlayalım...
EFSANE 1: Kilo vermek için yapman gereken tek şey kalorileri saymak
GERÇEK: Bunun sadece bir kısmı doğru. Eğer aşırı kiloluysanız, hedeflediğiniz kiloya ulaşıncaya kadar her gün ne kadar kalori aldığınız çok önemli. Ama tek başına aldığınız kaloriler değil, yaktığınız kaloriler de büyük önem taşıyor. Ayrıca sağlıklı kilo vermek sadece daha az kalori almanın ve bunları yakmanın ötesinde. Kalori aldığınız kadar, kalorilerin nereden alındığı da mühim.
Her gün beş besin grubundan alınan
Sosyal medyada erik fotoğrafları paylaşılmaya başladıysa yaz iyice yaklaştı demektir. Baharın ve yazın müjdecilerinden biri olan eriği sevmeyen var mıdır bilmiyorum ama 2 bin çeşidi olduğunu ben yeni öğrendim. Sevmeyenlere sevdirecek, sevenlere de daha çok erik yedirecek nedenlere bir bakalım…
Sadece Türkiye’de yetiştirilen çeşitlerin sayısı da 200’ün üstündeymiş. Ülkemizde en tanınmış erik çeşitleri can eriği, papaz eriği, mürdüm eriği ve tatlı üryani eriği. Eğer sulu, lezzetli ve rengarenk gelen bir meyve istiyorsanız, erik tam da sizin aradığınız meyve. Çünkü farklı dönemlerde olgunlaşan eriğin, farklı biçim ve büyüklükteki meyvelerinin ince kabuğu, türlere göre yeşil, sarı, kırmızı, pembe ve mor renklerde…
Son derecede besleyici olan erik taze yenebildiği gibi kurutulabiliyor da. O nedenle her mevsim bulunabiliyor. Sindirim problemi çekenler kış aylarında da hem oldukça lezzetli ve yararlı olan kuru eriği rahatlıkla tüketebilirler.
Antioksidanlardan zengin
Erikte bulunan güçlü antioksidan bileşenler hücreleri serbest radikallerin tahribatına karşı koruyor. Antioksidan bileşenleri ile vücudu koruyan ve yüksek oranda C vitamini içeren erik hastalıklara karşı direncimizi
The New Yorker
Magazine’in eleştirmeni ve yorumcusu Alexander Woollcott “Sevdiğim her şey ya kanuna, ya ahlaka aykırı ya da şişmanlatıyor” demiş. Siz ne
düşünüyorsunuz?
Çevreme sorduğumda ortak görüş bu aykırılıkların yaşamımıza bazı kısıtlamalar ve yasaklar getirdiği konusunda yoğunlaşıyor. Genelde insan doğasının yasakları delme eğilimi nedeniyle de bu yasaklar ve kurallar engelleyici olamıyor. Hatta imrendiriyor, teşvik ediyor. Parktaki bankın üzerindeki ‘Yeni boyandı, dokunmayın’ yazısının, çoğumuzda dokunup kontrol etme duygusu yaratmasının nedeni de budur.
Canımızın
çikolata, simit ya da patates kızartması istemesi, doğuştan gelmez. Aynı şekilde brokoli ya da ıspanağa duyulan isteksizlik de doğuştan değildir. Bizim sağlıksız yemek seçimleri yapma konusunda şartlanmamız zamanla oluşur. Tuffs Üniversitesi’nde yapılan bir pilot çalışma, yüksek kalorili besinler yerine, sağlıklı yiyeceklere istek duyması için beynimizi yeniden
programlamamızın mümkün olduğunu
Beslenme, yaşamın her döneminde sağlık için büyük önem taşıyor. İnsan vücudunun yapısını oluşturan kemiklerin gelişmesi ve korunabilmesi için beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Aslında bu gelişim, anne karnından itibaren başlıyor. Yani anne adayının da beslenmesine dikkat etmesi ve kalsiyum açısından zengin bir program uygulaması tavsiye ediliyor.
Kalsiyum denince aklınıza hemen süt ve süt ürünlerinin geldiğini biliyorum ama bu minerali birçok besin grubundan karşılayabilirsiniz. Küçükken “Kemiklerin için süt iç” diyen ve elimize bir bardak tutuşturan annelerimiz haklı. Ama sadece süt ürünleri değil, sebzeler de kalsiyum içeriyor. Lahana, ıspanak, brokoli ve roka gibi yeşil yapraklı sebzeler kalsiyumun iyi kaynakları arasında.
Yetişkin bireylerin günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 - 1200 mg.’dir. 100 gram pişmiş ıspanak, yaklaşık 136 mg. kalsiyum içerir.
Kalsiyum dişlerimizde ve kemiklerimizde depolanmasına rağmen her gün deri, ter, saç ve diğer yollarla vücuttan atılır. Vücudumuz kalsiyum üretemez, bu yüzden doğal yolla besinlerden ya da özel bir durumunuz varsa takviye ilaçlarla kalsiyum desteği sağlayabilirsiniz.
Kalsiyumun pek çok görevi var. Kaslarımızı hareket
1903 - 2003 yılları arasında yaşayan Hollywood’un ünlü komedyenlerinden Bob Hope, “Orta yaş, yaşının kendini orta taraflarda göstermeye başladığı zamandır” demiş. Ne kadar da doğru!
Orta yaş döneminde erkeklerde bel çevresi yağlanmakta. Kadınlardaysa 40 yaşından önce en çok yağ bulunan yerler kalça ve basen bölgesiyken, 50 yaş ve menopoza doğru yağlanmalar karın bölgesine dağılıyor.
Singapur Genel Hastanesi Endokrinoloji Bölümü, Sing Sağlık Grubu’nun danışmanı Dr. Sonali Ganguly, orta yaşlarda kilo almanın en önemli nedenlerinden birinin hormon değişimi olduğunu söylüyor. “Premenopoz sırasında (menopoz öncesi) progesteron seviyelerinin azalması ve östrojen düzeylerinin göreceli olarak korunması nedeniyle birçok kadın kilo alır” diyor.
Erkeklerde orta kısımlarda kilo alımına yol açansa, yaş ilerledikçe testosteron seviyelerinin değişmesi. Hareket azlığı ve kas kaybı da yağlanmayı artıyor. Östrojen fazlalığı kilo alımına yol açsa da, stres, hareketsizlik ve kötü beslenme orta yaşlarda aşırı kilo alımının nedenleri arasında.
Düşük metabolik hız: İnsanların metabolik hızları yaşla birlikte yavaşlar. 30 yaşından sonra vücut her 10 yılda bir metabolik hızını yavaşlatır. Bunun ilk