Birçok danışanım, takipçim ve karşılaştığım insan diyet yapmak, ya da sigarayı bırakmak istediğini ama iradesiz olduğunu söylüyor. Ben de onlara davranış değişikliği başarısızlıklarının, iradeyle ilgisi olmadığını anlatmaya çalışıyorum. İrade çok limitli bir olgu olduğu için hepimiz aynı durumdayız. Suçu beynin üzerine atmakla haksızlık ediyoruz…
Son zamanlarda yapılan bir nöroloji araştırması, verdiğimiz kararları yerine getirmeyi zaman içine yaymanın en iyi yaklaşım olduğunu gösteriyor. Çünkü irade aynen kas gibi, ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra kullanılabilen, limitli bir zihinsel kaynaktır.
Bunun yerine özkontrolün güçsüzlüğüne saygı göstermeli, kararları uzun bir süreye yaymalıyız. Aynı anda birden fazla şeyi başarmaya çalışmak yerine, adım adım ilerlemeliyiz.
Alışkanlıklar inatçıdır
İnsanların alışkanlıkları inatçıdır... 2007 yılında İngiliz psikolog Richard Weissman tarafından yönetilen ve 3 bin kişinin katıldığı bir çalışmada, verilen kararların yüzde 88’inin başarısızlıkla sonuçlandığı ortaya çıkmıştı. Kötü alışkanlıkları yıkmak zordur, özellikle hepsini aynı zamanda yıkmaya çalışıyorsanız.
Sizinle paylaşacağım bazı basit tüyolar, iradenizi daha etkin kullanmanız için yardımcı olabilir.
İlk adım, farkındalıktır. İrade eksikliklerini gidermenin tek yolu, onları bilmektir. Ancak sonra, bireysel gelişiminiz için verdiğiniz kararları gerçekleştirecek, kolaylaştıracak olan doğru zihinsel kasları güçlendirebilirsiniz.
İrademizden beynimizin ön korteks denilen alın bölgesi sorumludur. Bu minicik hücre, insanlığın gelişimiyle genişlemiş olsa da, yeterli değildir. Çünkü gelişiminizle ilgili verdiğiniz kararlar dışında endişe duyduğunuz diğer birçok konu var.
Örneğin, bilim insanları bu minicik hücrenin aynı zamanda bizim odaklanmamızdan, kısa süreli hafızamızdan ve soyut sorunların çözülmesinden sorumlu olduğunu keşfettiler. Ona kilo kaybetmesini söylemek, ondan çok fazla şey istemek olacaktır.
Kek kafaları karıştırdı
Stanford Üniversitesi’nde Baba Shiv tarafından yönetilen bir deneyde, lisans öğrencileri iki gruba ayrıldı. Hatırlamaları için bir gruba iki haneli, diğer gruba yedi haneli bir sayı verildi. Daha sonra koridorun sonuna yürümeleri istendi.
Deneklere bir dilim çikolatalı pasta veya bir kase meyve salatası olan iki farklı atıştırmalık sunuldu.
Çikolatalı keki seçen öğrencilerin büyük çoğunluğu, yedi haneli sayıyı ezberlemesi gereken öğrencilerdi. Prof. Shiv’e göre bunun nedeni, fazladan rakamlar bilişsel bir yük olarak beyinde çok değerli bir alan kapladı ve çikolatalı keke dayanmayı zorlaştırdı. Diğer bir deyişle, irade o kadar zayıf ve ön korteks o kadar aşırı yüklü ki, beynin şeytana uymadan önce beş ekstra haneden vazgeçmesi gerekti.
Bu deneyim ofiste yoğun şekilde geçen uzun saatlerden sonra koca bir dilim pizzaya neden “Hayır” diyemediğimizi ya da koca bir parça çikolatayı neden ağzımıza attığımızı açıklayabilir.
Sonuç olarak diyebilirim ki, iradenin bu bilimsel modeliyle ilgili huzursuz edici bir şey var. Birçoğumuz özkontrolün daha çok bir karakter meselesi olduğunu farz ediyoruz ve kararlarımızı sadece özdisiplinimiz olursa yerine getirebiliyoruz.
Ancak çalışma gösteriyor ki, irade doğası nedeniyle limitli ve beynimiz kararlarımızı gerçekleştirmeyle ilgili başarımızdan sorumlu değil.
Yazının devamı çarşamba günkü köşemde olacak.