Güzel olan hayat mı, yoksa hayaller mi?

11 Temmuz 2008

“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha biraraya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır. Fakat iç ısısı yeterince fazla olanlar sıkıntı ve kızgınlık yaratmamak veya hissetmemek için toplumdan kaçacaktır.” 
1788-1860 yıları arasında yaşamış Alman filozof ve düşünür Arthur Schopenhauer’ea ait bu yaklaşım... Schopenhauer, felsefe tarihinde irrasyonalist ve karamsar olarak bilinir. En ünlü yapıtı henüz 30 yaşına varmadan yayınladığı “İstenç ve Tasarım Olarak Dünya”dır. Bir başkası ise “Aşkın Metafiziği...” Schopenhauer,

Yazının Devamı

Ruhla sevgi hikayesi

4 Temmuz 2008

Psykhe, Mi­le­tos kra­lı­nın kı­zı­dır. Üç kız kar­de­şin en kü­çü­ğü ve en gü­ze­li­dir. Psykhe; ruh an­la­mı­na ge­lir ve öy­kü­sü de ruh ile sev­gi­nin ay­rıl­maz­lı­ğı­nı an­la­tır. Ama gü­zel­li­ği onun da ba­şı­na dert olur. Ap­hro­di­te’in öf­ke­si­ne he­def ha­li­ne ge­lir. Ap­hro­di­te, gü­zel Psykhe’nin tek ba­şı­na bir da­ğa bı­ra­kıl­ma­sı­nı, ken­di­si­ne ko­ca ola­cak ej­de­re var­ma­sı­nı bu­yu­rur. Bu­nun­la da ye­tin­mez oğ­lu Eros’tan da bu di­le­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­si­ni is­ter. Ama Eros, Psykhe’yi gö­rür gör­mez aşık olur. Gü­zel Psykhe’yi bir sa­ra­ya yer­leş­ti­rip ge­ce­le­ri giz­li­ce ya­nı­na ge­lir. Sev­gi­li­si­ne

Yazının Devamı

Çocuk gözüyle Alaçatı’da olmak

27 Haziran 2008

Çocuk kadar saf olmayı kim istemez? Çocukluğunda bıraktığı en son yerden yeniden başlamayı hele... Çocukluğunu saklayabilse keşke herkes. Kapı önünde oynadığımız oyunlar kadar kolay olsa bir de hayat! Kavgalar, iki parmağı çapraz yapıp sonra da “boz” değimiz gibi çabuk çözülüverse. Hayatla kavgamız henüz başlamamış olsa. Çocuklar gibi korusa keşke bizi melekler! Gözlerimizdeki renk daha değiştirmemiş olsa kendini. Sinsi planlar, kötü kalpler, zehirli sözler, kötü karakterler yalnızca masal kitaplarının arasında kalmış olsa. Ne güzel olurdu hayat! Ey hayat sen mi değiştirdin bizi, biz mi istedik değişmeyi? Soran varsa bu soruyu daha güzel olacaktır her şey. Her şey çocukluğumuzdaki gibi aklanmaya başlayacaktır elbet... 

Ne ekersek onu biçeriz
10 yıl önceydi... Çocukluklarımıza gidip geldiğimiz bir festivalden dönüyordum. Yazıya, “Alaçatı’dan dönüyorum... Yel değirmenleri el sallıyor şimdi. Alaçatılı çocuğu düşünüyorum” diye başlamıştım. Sanırım

Yazının Devamı

Açıkhava sinemalarıyla kısa molalar

20 Haziran 2008


Bir zamanlar, yaz geldiğinde en keyifli şey yıldızların altında sinema izlemekti. Büyük şehirlerden, en küçük kasabalara kadar hem de! Tahta sandalyeler vardı, minderler... Çekirdek çitleme sesleri fonda, buz gibi köpüren gazozun tadı çıkarılırdı. Akşamüstü aynı saatte köşeden dönen, sinemanın çığırtkan aracının peşinden koşulurdu. Mikrofondaki ses yankılanıp akşamki filmler öğrenildikten sonra, doğru evlere! İzinler alınır, yemek saatinin gelmesi sabırsızlıkla beklenirdi. Yemek biter bitmez koşulurdu, gündüz gözüyle hiçbir büyüsü olmayan yazlık sinemamıza. Hava karardığında ve yıldızların altında, sanki büyülü bir mekana dönerdi o betondan bahçe. Bugün durup düşündüğümde yaz geldi mi, usul usul imbat eşliğinde, tepemizde yıldızlarla sinema izlemenin keyfini yaşatmıyor hiçbir şey. Ne dizimizdeki bir lap-top, ne elimizdeki bir kumanda, ne de bir tuş ötedeki modern dünya... Tahta bir sandalyedeki kadar rahat değilim. Tadı yok o gazozdan başka bir şeyin.
Eskiye özlem duyanlar

Yazının Devamı

Tiyatro, İzmir sokaklarında...

6 Haziran 2008

Aslında bugün yaşadığımız çoğu şeyden pek de ayrılan yanları kalmadı... Bazen en işlek caddede bir bakıyorsunuz genç bir adam, oturmuş kalabalığın ve yolun tam ortasına, hayatı protesto ediyor! Ya da en yoğun alışveriş merkezinin önünde birkaç genç toplanmış, sınavlardan nasıl bunaldıklarını mini bir gösteriyle haykırıyor... Başka bir grup üniversiteli, dış dünya politikalarını...
Tiyatro tarihine baktığınızda çağımızın burjuva kapitalizmine ve uluslararası politikaya doğrudan doğruya gerçekçi sahnelerle yönelen başkaldırı tiyatrosunun başında “Sokak Tiyatrosu” geliyor. Bu tür eylemi devam ettiren topluluklar, uyarı ve propaganda yoluyla sokaktaki adama sorunları açmayı ve olayları eleştirmeyi ilke edinir. Kısa parçalardan oluşan şarkılar, şiirler ve hareketlerle sokaktan geçenlerin ilgisini çekerler. Amaç sokaktan o anda gelip geçenleri sıkmadan ve çok da oyalamadan diyeceklerini kesin ve kısa anlatmaktır. Dekorları kolay kurulup dağılabilen ama etkileyicidir. Platformlar, kayan yüzeyler, ipler... Sokak tiyatrosu

Yazının Devamı

“Çeşme kumru”lu afiş

30 Mayıs 2008

Es­ki Yu­nan’da He­kim Tan­rı Ask­le­pi­os, bir sağ­lık ko­ru­ma yur­du da (Ask­le­pi­on), Ber­ga­ma’da ku­rar. Ask­le­pi­on­lar dün­ya­nın bi­li­nen ilk has­ta­ne­le­riy­di. Bu has­ta­ne­ler­de be­den­sel ve ruh­sal so­ru­nu olan has­ta­lar te­da­vi edi­li­yor­du. Es­ki Yu­nan­lı­lar bu has­ta­ne­le­rin ka­pı­sı­na “bu­ra­ya ölüm gi­re­mez” ya­zı­sı­nı ya­zar­dı. Ber­ga­ma’da­ki Ask­le­pi­on’da ge­nel­lik­le, tel­kin, fiz­yo­te­ra­pi ve mü­zik­te­ra­pi gibi bu­gün ha­len kul­la­nı­lan çe­şit­li te­da­vi yön­tem­le­ri uy­gu­la­nır­dı. Sağ­lık yur­du­nun ya­nın­da­ki ti­yat­ro­da tö­ren­ler ya­pı­lır, mü­zik eş­li­ğin­de

Yazının Devamı

İzmir Festivali’nde iki efsane

23 Mayıs 2008

Ateş Ku­şu es­ki bir Rus ef­sa­ne­si­dir... Ölüm­süz­lük sim­ge­si­dir... Igor Stra­vinsky, bu ef­sa­ne­yi ko­nu alan Ateş Ku­şu ba­le­si­ni, 1910’da bes­te­ler...
“Ateş Ku­şu, kül­le­rin­den ye­ni­den do­ğan züm­rü­dü­an­ka ku­şu­dur. Şa­ir, bir dev­rim­ci gi­bi Ateş Ku­şu­’dur.”  Dün­ya­ca ün­lü ko­re­og­raf Ma­uri­ce Bejart, bu söz­ler­le an­la­tı­yor Ateş Ku­şu’nu...
Ateş Ku­şu ba­le­si,  Tok­yo Ba­le ve ko­re­og­ra­fı Be­jart yo­ru­muy­la 1996’da İz­mir Fes­ti­va­li’ne gel­miş­ti. Gös­te­ri gün­ler­ce ko­nu­şul­muş, ha­fı­za­la­ra ka­zın­mış­tı.
İz­mir’de­ki en kap­sam­lı kül­tür-sa­nat et­kin­li­ği olan 22’nci Ulus­la­ra­ra­sı

Yazının Devamı

AKS-110’a teşekkürler

22 Mayıs 2008

Tütem Öğretmen, okula giderken ani bir fren sesi duyunca irkildi. Sarman bir kediciğe araba çarpmıştı. Kedicik çırpınıyor ve kendini toparlar toparlamaz, dar bir duvar aralığına kaçtı. Oradan çıkması imkansızdı ve çok canı yanıyordu. Aklına AKS-110’u aramak geldi. Numarayı çevirdi, görevli adresi aldı ve hemen ekipler gelip kediciği kurtardı. Veteriner kliniğinde tedavisi yapılan kedicik şimdi çok iyi...
AKS-110’a teşekkür ediyoruz.

Bahar minikleri yuva arıyor
Hamile kalan anne kedi, sahiplerince sokağa terk edildi. 1 Mart’ta 5 yavru dünyaya getiren anne kediye hayvanseverler sahip çıktı.
Şu anda 3’ü kendilerini yaşam boyu terk etmeyecek ailelere sahipler. İkisi ise kendilerine sahip çıkacak aileler arıyor. Bu miniklere evinizin kapısını açmak isterseniz, 0554 375 01 75 - (0232) 422 21 28 numaralı telefonlardan bize ulaşabilirsiniz.

Yazının Devamı