Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çocuk kadar saf olmayı kim istemez? Çocukluğunda bıraktığı en son yerden yeniden başlamayı hele... Çocukluğunu saklayabilse keşke herkes. Kapı önünde oynadığımız oyunlar kadar kolay olsa bir de hayat! Kavgalar, iki parmağı çapraz yapıp sonra da “boz” değimiz gibi çabuk çözülüverse. Hayatla kavgamız henüz başlamamış olsa. Çocuklar gibi korusa keşke bizi melekler! Gözlerimizdeki renk daha değiştirmemiş olsa kendini. Sinsi planlar, kötü kalpler, zehirli sözler, kötü karakterler yalnızca masal kitaplarının arasında kalmış olsa. Ne güzel olurdu hayat! Ey hayat sen mi değiştirdin bizi, biz mi istedik değişmeyi? Soran varsa bu soruyu daha güzel olacaktır her şey. Her şey çocukluğumuzdaki gibi aklanmaya başlayacaktır elbet... 

Ne ekersek onu biçeriz
10 yıl önceydi... Çocukluklarımıza gidip geldiğimiz bir festivalden dönüyordum. Yazıya, “Alaçatı’dan dönüyorum... Yel değirmenleri el sallıyor şimdi. Alaçatılı çocuğu düşünüyorum” diye başlamıştım. Sanırım uzun yıllar sonra, çocukluğuma en yakın olduğum zaman olmuştu o günler. Alaçatı Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nde çocuk gibi bakabilmeyi, çocuk gibi tiyatro izlemeyi, oyun oynamayı, çocuk gibi taş sokaklar arasında koşuşturmayı yeniden yaşamıştım. O çocukların saflığının içinde kaybolmuştum. Bazı sokak aralarında kendi çocukluğumu bulmuştum. Sonra, birkaç sene sonra, o festivale ara verildi. Üzüldüm... Oysa daha da çoğalmalıydı. Hem bizim için hem çocuklar için. Tiyatro çoğalmalıydı, sadece onlar için olan festivaller çoğalmalıydı. İnsan ne ekerse onu biçer diye düşünüyorum. Çocuklukta yaşadıkları, hayatının ışığı olur insanın. Doğan Cücenoğlu’nun Dorothy Low Nolte’dan yaptığı çevirideki gibi, çocuk yaşadığını öğrenir:
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse, “Kınama ve ayıplamayı öğrenir”, Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse, “Kavga etmeyi öğrenir”, Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa, “Sıkılıp utanmayı öğrenir”, Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse, “Kendini suçlamayı öğrenir”, Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse, “Sabırlı olmayı öğrenir”, Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse, “Kendine güven duymayı öğrenir”, Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse, “Takdir etmeyi öğrenir”, Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, “Adil olmayı öğrenir”, Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse, “İnançlı olmayı öğrenir”, Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse, “Kendini sevmeyi öğrenir”, Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, “Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.”
Bir çocuk çocukluğunda ne öğrendiyse, yaşamında da onu yansılar... İşte bu yüzden de çoğalmalı onlar için ektiğimiz iyi şeyler. Tiyatro da bu iyi şeylerden biri... Prof. Dr. Özdemir Nutku “Oyun, Çocuk Tiyatro” kitabında şöyle anlatır çocuk tiyatrosunu: “Sık sık sorulan bir soru, çocuk tiyatrosunun amacının ne olduğudur. Buna verilecek en kestirme yanıt şu olabilir: Mutlu ve dengeli bireyler yetiştirmek. Ancak doğru da olsa bu eksik bir yanıt olabilir; çünkü mutlu ve sağlıklı bir birey yetiştirmekten de öteye giden hedefleri vardır çocuk tiyatrosunun. Bireyin toplumdaki yeri, kendine güven ile gelişen sorumluluk duygusu, olgunlaşarak kişilik edinmesi, birlikte çalışmanın ve üretmenin tadı, gerçekliğin fantezisi ve fantezinin gerçekliği ile belli bir düzeyde yaratıya yönelme gibi birbirinin içinde ve birbirini geliştiren hedefleri vardır çocuk tiyatrosunun. Böylece şu saptamayı yapabiliriz; çocuk tiyatrosu başlı başına bir sanattır.”
Alaçatı Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali son birkaç yıldır yeniden düzenlenmeye başladı. Bu yıl 14’üncüsü gerçekleşecek festival; 4 yerli, 3 yabancı grubun katılımıyla 30 Haziran’da başlıyor. Eğlencenin merkezi olan Alaçatı’da bir de çocuk gözüyle birkaç gün geçirmeyi deneyin derim!
Bakalım o yeldeğirmenleri size de el sallayacak mı?