Sevenlerin, kalbi kırıkların, ümitsiz âşıkların vazgeçilmez tutkusu arabesk müziği, kendine has yorumlarla sunup bu üslubun sırrını keşfeden Özcan Deniz, aşkın büyüsünün filmlerde de iş yaptığını senaryosunu yazdığı ‘Ya Sonra’ ile deneyimlemenin ardından bir uyarlamayla çıkıyor karşımıza.
Mahsun Kırmızıgül’ün yolundan gidip yönetmenliğe de soyunan ve yanına bu kez ekranın başarılı isimlerinden Fahriye Evcen'i de alan Özcan Deniz’in ‘Evim Sensin’ filmi, hakları Avşar Film'e ait olan John Lee’nin 2004’te çektiği ‘A Moment to Remember/Nae meorisokui jiwoogae’ isimli Güney Kore yapımının Türkçeleştirilmiş hali.
***
Aslında farklı kesimlerden gelen iki kişinin bir tesadüf sonrası gelişen aşkları ve hastalık neticesinde ölüm gibi elde olmayan sebeplerle yaşanan ayrılık, unutulmaz filmler arasında yer alan ‘Love Story’den bu yana defalarca işlenmiş bir konu.
Dolayısıyla uyarlanıp uyarlanmadığı çok da önemli değil. Nitekim Alzheimer hastalığıyla gelişen unutkanlığın aşkı kötü noktaya vardırmasını işleyen orijinalinden uyarlanan ‘Evim Sensin’, bir noktadan sonra ‘Aaa… Biz bu filmi daha yeni görmüştük’ dedirterek Burak Göral’ın ‘Beni Unutma’ filmiyle aynı rotayı takibe başlıyor.
Show TV’de henüz yayına başlamadan tepki çekip uyarı alan ‘Muhteşem Yüzyıl’, Star’a geçtikten sonra Hatice Sultan’ın intihar sahnesi özendirici bulunan ancak ‘kurmaca’ olduğu tescillenen bir dizi.
Zaten ilk günden itibaren, sadece işleniş eksikliklerine dikkat kesildiğimiz ‘Muhteşem Yüzyıl’ın kurmacalığını kabullenmeyip tarihi açıdan inceleyecek olsaydık iler tutar bir yanı kalmazdı. Ne var ki, kurmaca bile olsa karakterlerin mantık bütünlüğünü bozmaması gerek.
***
Biz de bu minvalde; çığırtkan çocuk eşliğinde, bir garip esnaf denetimiyle seyircinin huzuruna getirilen ve kalite kontrolü yaptığı ekmek lokmasını afiyetle yutmanın ardından Padişah huzurunda ‘Çamurdan ibaret, köpekler yemez’ diyerek, kendisiyle çelişen Kadı Ebussuud Efendi’den başlayalım eleştirimize. Lakin onun gibi vicdani değil, akli kanaatimizle…
1533’te İstanbul kadılığına atanan Ebussuud Efendi, tarihi kayıtlara göre 1490 doğumlu. Dizide İstanbul Kadılığı’na atadığı kişiyi tanımayan durumuna düşürülen Kanuni Sultan Süleyman’ın doğum tarihiyse 1494.
Yani Kanuni’nin cenaze namazını kıldıran ve oğlu II. Selim döneminde de Şeyhülislamlığı sürdüren Ebussuud ile Kanuni arasında sadece dört yaş var.
Peki,
Hafta sonları ekranları parselleyen yarışmalar, dizileri geride bırakırken kendi aralarında da kıyasıya çekişmekteler.
Bomba gibi bir başlangıçla ekranlara yeni soluk getirip başarıyı yakalayan ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’, yaz boyu yerleştiği üst sıraları ‘Yetenek Sizsiniz’e kaptırsa bile rakibini yakın markaja almış durumda.
Yarışma-eğlence dalında, Show TV’nin ‘En Büyük Show’u ne yazık ki bu yarışta hak ettiği ilgiyi görmüş değil. Lakin izleyiciden yana geri kalan şova RTÜK ilgisi oldukça fazla. Hakan Akkaya, Çağla Şikel ve İvana Sert’in sunduğu, ‘En Büyük Show’, ortadan ikiye kesilen insan ve ters makas maketi üzerinde duran manken görüntüsü nedeniyle 130 bin 960 TL ceza yedi. Yapılan şovların korkutuculuğu ve geç vakte bırakılan ‘palyaço’ gösterisini izlemeye teşvik edilen çocukların bunları görmesinin kaçınılmazlığı, cezanın gerekçesi.
En âlem yarışma
Hafta sonu yarışma kıyası yapmak için ekranın karşısına geçtiğimizde dizilere, filmlere dalıp reyting canavarına dönüşen yarışmaları unutmakla hata ettiğimizi gördük. Her biri başka bir âlem.
İlker Ayrık’ın müthiş performansıyla beğeni toplayan ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’de yok, yok! Stüdyoda mangal keyfi, hanımlarla
Kimilerine göre süre uzunluğundan dolayı ‘azık tedarikiyle’ izlenmesi gereken noktaya indirgenen bir yapım… Kimilerine göre zor olanı başarmış sinemasal deneyim… Kimilerine göreyse Lana Wachowski’nin, çok önceden gerçekleşmesine rağmen yeni gündeme getirilen, erkekten kadına dönme reklamıyla öne çıkartılan bir film ‘Bulut Atlası’.
Nasıl algılarsanız algılayın uzun zamandır merakla beklenen yapımın özü; İnsanın insanla beslenmesi! Bencillikle sahip olma hırsına yenik düşen insanoğlunun zincirleme hatalarla‘Büyük Düşüş’e varış öyküsünün temel taşlarından biri, kapitalist sömürü. Diğeri, Dünya’daki yaşamın Tanrı’dan değil uzaydan gelenlerden kaynaklandığı tezi.
***
Kişiler bazında, hırs sonucu sadece yakın çevreye verilen zararlar genele yayıldığında dünyanın kaderini etkileyecek boyutlara ulaşmakta. Ne yazık ki, dünya savaşları, ulusların birbirini sömürmesi, kölelik, doğanın katledilmesi ve daha pek çok olgu vazgeçilemeyen iktidar hırsının, hükmetme arzusunun tüm insanlığı etkileyen acı sonuçları.
Her çağda insan doğasından kaynaklanan bu hırsı, iç içe geçmiş altı farklı hayata adapte ederek sunan ‘Bulut Atlası/Cloud Atlas’, bu anlamda bir yaşam döngüsü olma durumunda.
Geçtiğimiz günlerde jüri başkanı Ferzan Özpetek’i tanımayıp İçişleri Bakanı’nın da adını yanlış söyleyerek ‘yanlış sunucu’ etiketiyle ‘Altın Koza’dan medyaya malzeme olan Caner Cindoruk, bu kez senaryosu ve yönetmenliği Bahman Ghobadi’ye ait olan ‘Gergedan Mevsimi’ndeki şair rolüyle karşımızda.
Nihayet tiyatro kökenli oyunculuğunu beyazperdede gösterecek bir yapım bulmuş olan Cindoruk, Monica Belluci ve İran Devrimi sırasında ülkesini terk edip Amerika’ya yerleşen Behrouz Vossoughi’yle birlikte başrolü paylaşan Yılmaz Erdoğan’a eşlik ediyor. Cindoruk’un şair Sahel Ferzan’ın gençliğini canlandırdığı filmin sürpriz ismi, şarkıları dünya listelerinin üst sıralarında yer alan İran asıllı İsveçli ünlü şarkıcı ve oyuncu Arash Labaf.
***
Konusundan ziyade Monica Bellucci’nin çıplaklığı ve başında çuvalla Yılmaz Erdoğan’la seviştiği sahnelerle konuşulan ‘Gergedan Mevsimi’, İran Devrimi sonrasında tutuklanıp 30 yıla mahkûm olan şair Sahel Ferzan’ın yaşam öyküsünden, aşk odaklı dramatik bir kesit.
İran’daki tutuklulara adanan ‘Gergedan Mevsimi’nin geri dönüşlerle yansıtılan öyküsü, 1977 yılının Tahran’ından, ‘Kahrolsun Şah’ çığlıklarının yükseldiği 1979 İran Devrimi’ne ve oradan
Bazı diziler vardır, karakterleri izleyicideki taraftarlık duygusunu fazlasıyla ateşler. ‘Lale Devri’ de bunlardan biri. Ferihacılar, Emirciler derken ekran başındakiler, yaşananların senaryodan ibaret olduğuna aldırmadan, Yeşimci ya da Toprakçı kesildi. Twitter’dan atışmalar almış başını gidiyor.
Oyuncular oynuyor, parasını alıyor, millete ne oluyor demek lazım ama ne yazık ki öyle değil. İzleyici, yaşamdaki sorunların hallinden ümit kestiğinden midir yoksa deşarj olmanın en basit yolunu bulduğundan mı, sanal kişiler adına sanal dünyada kapışmakta…
Kimisi araya girdiği için Toprak’a kızıyor; Yeşim’den yana olup gidişine üzülüyor. Kimisi de, sanki hakikatte hiç olmuyormuş gibi eniştesini seven Yeşim’in kandırılmış olmaktan dolayı yaralanan kadınlık gururuyla verdiği savaşı onaylamayıp ölümüne seviniyor; Toprak-Çınar birleşmesi için yanıp tutuşuyor. Bu arada kimse başta Necip Bey olmak üzere Ilgazların ölümcül yüzünü, Taşkıranları bir bir yok ettiğini tartışmayı akıl etmiyor. Tıpkı kadın suçlama kolaycılığında, erkeklerin aklandığı gerçek hayattaki gibi!
***
Madem devir karakterler üzerinden konuşma devri. Biz de buna uyup, rolünün hakkını layıkıyla yerine getirenYeşim’i
Günümüzde sex shop’larda satılan, fantezilerle süslenen cinselliklerin oyuncağı olan ve türlü çeşidi bulunan vibratörlerin nasıl olup da icat edildiğini biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız, 1880’li yılların İngiltere’sinde tıp bilimine hizmet için yaratılan ve sonrasında tüm dünyaya ‘çağımızın aleti’ olarak yayılan vibratörlerin ya da ilk dönem adıyla elektrikli masaj aletinin keşfini gayet eğlenceli bir dille sunan ‘Mutlu Et Beni’yi izlemenizi öneririz.
Biliyorsanız da fark etmez. Çünkü hem kadın orgazmını alabildiğine öne çıkartan yapımdaki farklı bakış açısıyla bilginizi pekiştirmiş olursunuz, hem de içerikteki komedinin keyfine varırsınız.
***
Orijinal ismi ‘Hysteria’ olan fakat dilimize ‘Mutlu Et Beni’ etiketiyle adapte edilerek çekiciliği artırılan yapımda ana tema, cinsel açlık çeken ve bundan dolayı histerik kabul edilen kadınların derdine çare olmak.
Cinsel tatmin eksikliğinden kaynaklanan gerilimin hastalık olarak algılandığı yıllarda bunun tedavi yolu, muayenehanede doktora ‘vulva masajı’ yaptırmak!
Doktorun haftalık seansları sonucu iyileşmenin mutluluğuna(!) varan kadınlar, doğal olarak parasal gücü olan kesimden.
Dar anlamda cinselliğe indirgersek, arzular
Geçtiğimiz sezonun aksine Kocabaşların Rıza’sına daha çok rol veren ‘Yalan Dünya’, yeni sezonda ‘Huzur Sokağı’ ve maçlarla çekişse bile Cuma geceleri komedi arayışındakilerin yegâne seçeneği.
Sosyal medyada en çok konuşulanlar arasına giren ‘Yalan Dünya’ şimdilerde siyasilerin de ilgi alanında.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan övgü alan dizide Gülse Birsel’in özeleştiri becerisi, ‘tam demokrasi’ye geçme yolunda politikacılara örnek gösterildi.
‘Yalan Dünya’dakilerin gerçek dünyada olması zor iş. Ayrıca özeleştirinin bir yandan tahammül hoşgörüsü olurken, diğer yandan başkalarının eleştirilerinin önünü kesme akılcılığı olduğunu hatırlatıp ‘Yalan Dünya’nın sezon yansımalarına geçelim.
Yoluna yeni karakterlerin ilavesiyle devam eden ‘Yalan Dünya’nın dikkat çeken özelliği Beyaz’ın varlığını nihayet hissettirebilmesi! Bu sayede diziye malzeme çıkarmanın da yolu açılmış.
Geçen sezon hayli pasif bırakılan Beyaz’ın senaryoya daha çok sokulmasının dışında, gelişimin Bünyamin karakteriyle desteklenmesi de iyi olmuş. Senaryonun yükünü sırtlanan Gülse Birsel için büyük avantaj. Aynı esprilerle monotonlaşan karakterlere canlılık getiren Bünyamin, yeni bir yüz olarak