Geçtiğimiz sezonun aksine Kocabaşların Rıza’sına daha çok rol veren ‘Yalan Dünya’, yeni sezonda ‘Huzur Sokağı’ ve maçlarla çekişse bile Cuma geceleri komedi arayışındakilerin yegâne seçeneği.
Sosyal medyada en çok konuşulanlar arasına giren ‘Yalan Dünya’ şimdilerde siyasilerin de ilgi alanında.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan övgü alan dizide Gülse Birsel’in özeleştiri becerisi, ‘tam demokrasi’ye geçme yolunda politikacılara örnek gösterildi.
‘Yalan Dünya’dakilerin gerçek dünyada olması zor iş. Ayrıca özeleştirinin bir yandan tahammül hoşgörüsü olurken, diğer yandan başkalarının eleştirilerinin önünü kesme akılcılığı olduğunu hatırlatıp ‘Yalan Dünya’nın sezon yansımalarına geçelim.
Yoluna yeni karakterlerin ilavesiyle devam eden ‘Yalan Dünya’nın dikkat çeken özelliği Beyaz’ın varlığını nihayet hissettirebilmesi! Bu sayede diziye malzeme çıkarmanın da yolu açılmış.
Geçen sezon hayli pasif bırakılan Beyaz’ın senaryoya daha çok sokulmasının dışında, gelişimin Bünyamin karakteriyle desteklenmesi de iyi olmuş. Senaryonun yükünü sırtlanan Gülse Birsel için büyük avantaj. Aynı esprilerle monotonlaşan karakterlere canlılık getiren Bünyamin, yeni bir yüz olarak işlenmeye müsait. Tabi kendini tekrara geçerse o başka…
Öte yandan Okan Çabalar’ın ‘kıl’ karakterle uygun düşen oyunculuğu için söylenecek tek söz; ‘harika’! Bünyamin’in yapıma sonradan girmesine karşın mükemmel bir biçimde diğer karakterlerle bütünleşmesi, yazılan rolün ötesinde Çabalar’ın çabasıyla oluşmuş bir durum.
Orçun’un azgın boğa gibi çevreye musallat olmasına ket vuran, gotik Eylem de zıtlıkların sergilendiği ‘Yalan Dünya’ için biçilmiş kaftan… Twitter’da patlama yaratan birliktelik cuk oturmuş.
Amaaa…
Dizinin hemen hemen temel taşı konumundaki Olgun Şimşek’in Selahattin karakterine konsomasyon parası için yaptırılanlar, komedi adına koca bir anlamsızlık! Absürtlüğün ötesine geçen bu sahnelerde ne yazık ki gülmek pek mümkün değil. Aslında bu durum Selahattin-Tülay ilişkisinden espri üretilemeyişinin resmi olarak sırıtıyor! İkiliyi, farklı yönlerde geliştirmekte fayda var.
Oyuncuların dizideki kimlikleriyle reklamlara taşınıp zırt pırt ekranda görünmeleri ise büyük bir hata. Çeşme akarken küpü doldurmak isteyen oyuncular için getirisi olsa da, karakterleri yıpratan bu durum izleyiciye de bıkkınlık verecektir. Keşke farklı reklam kimliğine bürünselerdi. Ama bizde her şeyin suyunu çıkartmak moda.
Karakterlerini ilginç tiplemelerden seçen ‘Yalan Dünya’nın yalanlığında, sergilenenleri ne kadar hoş görsek de yapılanlar bazen gerçekten mantık sınırlarını zorlamakta. Mesela, Beyaz’ın mevta tavşanı yıkama olayı… Ya da Servet Hanım’ın kocasına şaplı börek yedirme hevesi… Nurhayat’ın, Zerrin’i psikolog olarak kabul etmesi… Otoparkın pata küte yıkılması... Ve benzerleri… Açılayın şovu bile bunların yanında daha anlamlı. Kocaman insanların bu kadar zekâsız tavırlar sergilemesi, komediyle dahi yenilip yutulacak cinsten değil.
Kızlar arası maraton yapan cool Emir’in ‘atıl kurt’ moduna sokulması ise hiç hoş olmamış. Açılay’ın gösterisi için düzenlenen mizansen güldürse bile, terlik getiren kuçu kuçu durumuna düşürülen Emir’in Açılay tutkusunda abartıya kaçmamak yerinde olur. Emir hayranlarının da bu durumdan memnun olmadığını kulaklara fısıldayalım.
Ve ‘Yalan Dünya’nın Nurhayat’ı… Otomobil reklamıyla çaçaronluğunu sürekli sergileyen Nurhayat’ın sesini bir parça kısın ne olur! Selahattin’in abartılı üslubuyla yeterince yoran ‘Yalan Dünya’da, makineli tüfek gibi konuşup kulak tırmalayan Nurhayat’ın oluşturduğu ses kirliliği tabiri caizse komedinin dibine darı ekmekte. Güldürmek yerine ruh tüketen bu hususta izleyici şikâyeti de oldukça yoğun. Hem izleyiciye, hem de avaz avaz bağırmak durumunda bırakılan Nurhayat’a acıyıp bir ayar çekmek iyi olur.
Az daha mantık… Az daha sükûnet… Tamam, durum komedisi ama durumları komedileştirirken de nerede durmak gerektiğini kestirmek lazım.
Bu ayrıntılara özen gösterilirse dizilerin eksikleriyle dalgasını geçen, özellikle yeni jenerasyonun diline hitap ederek sevilen ‘Yalan Dünya’, çok daha iyi olacak.
Kusurlarını dillendirmekten gocunmayarak, ‘tam demokrasi’ olgusuyla bağdaştırılıp övgü alan Gülse Birsel’in dikkatine…
Anibal GÜLEROĞLU