KARAKÖY’DE KÜLAH FABRiKASI GECE KULÜBÜ OLUYOR

23 Ağustos 2011

Külah, gece kulübüyle galeri karışımı bir kompleks olacak. Amaç, sanatsal ve kavramsal birliktelik yaratarak bir ‘community’ oluşturmak


İstanbul’da bir süredir kulüp kuraklığı mevcut. Gece insanlarının dilinde hep benzer cümle: “Her kulüp aynı, her yer sıkıcı”, “Dans edilecek bir kulüp yok.” vs. Yeni sezonda Karaköy’de açılacak Külah, gece hayatına özlenen/beklenen değişikliği katacak gibi. Tarifi basit: Tophane’yi geçince, Karaköy yolundaki benzincinin arka, ara sokağına denk düşüyor. Kulüp dümdüz alana, alabildiğine geniş bir platforma sahip. İki katlı Külah için şimdilik planlanan alt katın kulüp ve performans alanı, üst katın sanat galerisi olması yönünde. Kulağa kulüp ismi olarak pek cool gelmeyebilir. Adını 60’larda çıkan siyasi mizansen dergiden alması, mekanın geçmişte külah fabrikası olması kulübün Külah olmasında en önemli iki faktör. Bir yandan da çok fanzin. Projenin yaratıcısı daha önce Machine ve Dirty gibi underground kulüpler yaratmış isim Avni Ertepe. Külah, Berlin’in meşhur kulübü Berghain’le ortak yapım. Daha evvel Siemens’te, Borusan’da, Bienal’de işleri sergilenen sanatçı Bertrand Ivanoff, şu an Külah için ışık enstalasyonları üzerine çalışıyor.

Yazının Devamı

GALATA’DA GÜRÜLTÜ ÇIKARAN GENÇLiĞiN DERDi NE?

21 Ağustos 2011

Cuma gecesi Galata Meydanı’nda yaşananlar için bir grup “Gürültü gerekçesiyle meydanı terk etmeye zorlandık”, mahalleli ise “Derdimiz sokaklarda içmeniz değil, arkanızda bıraktığınız pislik” diyor

Sekizi resmi 14 polis aracı, yanında iki zabıta minibüsü, hemen arkasında dört çöp arabası ve etrafta yüzlerce resmi, sivil polis... Gecelerden cuma, yer Galata Meydanı. Yaklaşık 400 kişinin protestosu yuhalamayla başladı, itiş kakışla devam etti, gözaltıyla bitti. Şişeler kırıldı, restler çekildi, sirenler susmadı, elektrikler kesildi. Şimdi konuşulan cuma gecesi Galata Meydanı’nda yaşananların ‘provadan’ ibaret olduğu, işin daha çok kızışacağı.
Peki, ‘Galata meydan topluluğu’ neyin nesi, kimin fesidir? Dertleri nedir? Dün gece yapılan protestoya çağrı için yayınladıkları yazıya göre özetle dertleri şu: “Galata’da her gece içki ve müzik eşliğinde eğlenerek sergilediğimiz sosyal danışmamız, siyasi iktidarın emriyle polis taradınsan taciz edilmeye başlandı. ‘Gürültü’ gerekçesiyle alanı terk etmeye zorlandık. Şehrin hemen her yanında maruz kaldığımız devletin şiddet, baskı ve tahrik eylemlerinin bir başka türüyle karşı karşıyayız. ‘Şikayet’ yalanıyla meydanlardan, sokaklardan

Yazının Devamı

ALAÇATI’DA SÖRF ŞAMPiYONUNUN SANSÜRLENDiĞi O CÜMLE

16 Ağustos 2011




Robert Downey Sabancı: Ödül törenine saatler kala ‘Patron’ Ali Sabancı kapıda belirdi. Sabancı, çalışanları tarafından yerlere göklere sığdırılmamasıyla meşhur. Boynu tülbente sarılı, hafif sancılı hali neşesini pek bozmadı. Alandaki tüm Pegasus çalışanlarının tek tek elini sıktı, selamlaştı. Yanık teni, gevrek gülüşü ve cool gözlükleriyle Sabancı, ‘yerli’ bir Robert Downey Jr.’e dönüşmüş.
Şampiyona sansür: Rüzgar bu sene de şaşmadı, şampiyona birincisi beklenildiği gibi Björn Dunkerbeck oldu. Belediye başkanının elinden kupayı alırken sarf ettiği bir cümle tercümanın sansürüne uğradı: “O tepelere inşaat yapıp, bu cenneti mahvetmek gibi bir salaklığa izin vermeyin.” Dunkerback’ın bu haklı isyanı neden tercüme sırası karambole gitti? Her sene aynı vesileyle Alaçatı’na gelen, üst üste şampiyon olan sporcunun tanıklık ettiği ‘Cenneti mahvetmek’ belgeseline dair iki çift laf etme hakkı yok mudur? Meğer yokmuş. Başkanın yüzünden eksik olmayan tebessüm daha tuhaftı. Ya Dunkerback’ın söylediğini anlamadı ya da anlamamazlıktan geldi.
Jürilik müessesi: Riders Beach’te gün boyu devam eden çeşitli aktiviteler de vardı. Sıra dans yarışmasına geldiğinde Mehmet Tez, Kaan Sezyum

Yazının Devamı

PROTEST iNGiLiZLERiN OKUMASI GEREKEN KiTAP

14 Ağustos 2011

İngiltere’de son 30 yılın en büyük isyanı, irili ufaklı yağmalamalar şeklinde devam ediyor. Londra sokaklarında hâlâ kan göv-deyi götürürken, başta İngiliz gençleri olmak üzere tüm ‘isyankâr’ bireylere birkaç ay evvel Londra’da keşfettiğim bir kitabı önreceğim: ’A History of Protest Songs: 33 Revolutions per Minute’


Kitabın yazarı Joan Baez’in de dediği gibi, müzisyenleri ikiye ayırmak mümkün: “Ben müzisyenim. Politikayla işim olmaz” diyenler ve müziğin dünyayı kurtaracağına inanlar. Kitap, müziğin birleştirici/değiştirici gücüne inanan, 1939’dan 2008’e uzanan, ortalama dört dakikaya umutla öfkeyi, gözyaşıyla isyanı sığdırabilmiş 33 parçayı ve parçaların satır aralarına sıkışmış hikayelerini anlatıyor.
Kitabın açılış parçası müzik tarihinin ilk kayıtlı protest sesi, müziği Billie Holiday’ın ‘Strange Fruit’ı. Bob Dylan’ın ‘Masters of War’ı , Nina Simone’nun ‘Mississippi Goddam’ı, U2’nun ‘Pride’ı, Green Day’in ‘American Idiot’u, protest parçalar derlemesinde kendine yer bulan parçalardan. Dayanamadım, parçaları tek tek bulup kendime ‘protest’ listesi oluşturdum. Arka arkaya dinledikçe, tarih boyunca toplumun çektiği acıların nasıl da ‘arıza’ seslere

Yazının Devamı

OFF PERA ‘ÜYELERE ÖZEL’ BiR KULÜBE DÖNÜŞÜRKEN

9 Ağustos 2011

Off Pera’da bir cumartesi gecesi. Hava ağır ve sıcak, İstanbul hafif ve boş. Kar kış demeden, hafta içi bile tıkış tıkış olan Off Pera’yı uzun bir aradan sonra ilk kez bu kadar havadar, tam tadında, tam havasında görüyorum. Biraz kapı önü, ayak üstü lafladıktan sonra tam içeri girecekken hoop, kapı görevlisi devrede: “Off Pera kartınızı görebilir miyim? Kartınız yoksa yardımcı olamam.” Meğer, Off Pera yavaş yavaş ‘Members only’ (üyelere özel) işletmesine dönüyormuş.
Yeni sezonla 3 bin 500 Off Pera kartı müdavimine dağıtılacak. Kart sahibi olmayanlar, Off Pera’ya alınmayacak. “İyi de, tüm gecesini içeri adım atmadan, kapı önünde, elde sigara ve içki, ayaküstü sosyalleşerek geçiren çok. İçeri almak için kart sormak çözüm değil” diyorum. Cevap hazır: “Dışarıdaki müşterilerimiz içki siparişi vermek istediklerinde de Off Pera kartını göstermesi gerekecek.” Uygulama eylül sonrası, yeni sezon itibarıyla başlayacak. Amaç belli: Off Pera’nın son iki sezondur, özellikle hafta içi tıklım tıklım halinden rahatsız olan müdavimleri korumak.

‘Members Only’ hadisesi neden işlemez?
Kapı görevlisi, ‘sima’ olarak tanıdığı için kartımın olmamasına göz yumduğunu söyledi. ‘Yalnızca

Yazının Devamı

DiJiTAL KÜRATÖRLÜK, SiYAH TÜRKLER VE TEO ÜZERiNE

7 Ağustos 2011

O ŞİMDİ KAHRAMAN: TEO




İster müzisyen ister bankacı olun, bugün herkesin içinde ufak da olsa bir bırakıp gitme, çekip basma hali yok mudur? “Düzendeki yerimi sağlamlaştırayım” derken bir bakmışsınız ipler elden kaçmış, toplum için diktiğiniz karakterin kölesi olmuş, körelip gidiyorsunuz. Teoman’ın aldığı karar da aslında müziği bırakmak değil marketlerde satışa sunulan, vitrindeki o afilli Teoman’a hizmet etmeyi kesmek. Tüm o ‘yorgunluk’ halleri de edebiyat sever ‘Bukowski’ Teoman’ın bitmek bilmeyen bir enerjiyle marketlerdeki ‘ürün’ Teoman’ı besleme/büyütme çabasından.
Şöhret, kapsama alanı genişledikçe özün kapladığı alanı daraltan bir olgu. Bugün piyasada 10-20 yılı devirmiş sanatçıların verdiği her demeçte ömrünü sahnedeki illüzyonuna adadığından dem vurması da hep bu yüzden. Hele ki o illüzyon, hayalinizle örtüşmüyorsa, tıpkı Teoman gibi dalıyorsunuz derin düşüncelere. Veda, kendi deyimiyle rahatlama, yazısında belirtiyor zaten: “Hep olduğum kişi kalayım diye de çok uğraştım, çok çalıştım. Birkaç prensibim oldu, onları da kollamaya çalıştım. Her zaman istediğim kadar iyi bir insan olamadım.”

Yazının Devamı

ASMALI PROTESTOSU NASIL FOS ÇIKTI?

2 Ağustos 2011

Facebook’ta açılan etkinliğin başlığı “Asmalımescit’i yok edemezler.” Katılıyorum cevabını verenlerin sayısı 14 bin 21 kişi. “Belki” diyen 1656; katılım durumunu belirtmemiş 35 bin küsur kişi var. Amaç belli: ‘Masa’ kaldırma operasyonunu yaşam tarzını kısıtlamaya yönelik bir hareket olarak algılayan sokağın muhalif sesleri, ellerine içki şişesini kaptığı gibi Asmalı sokaklarında toplanıp ‘hakkını’ arayacak. Dakika dakika, Asmalı’da bir cumartesi protestosu...



* 21.35: Emniyet güçleri, yerlerini almış, maçın başlamısını bekliyor. Ana kadro Tünel meydanında, sağa sola pis pis bakışlar atarak maç öncesi heyecanı tırmandırıyor. Yardımcı kuvvet Şişhane metro çıkışı karşısına istiflenmiş, meydandan gelecek komutu bekliyor. Emniyet ekibini saymaya kalktığınızda sanırsınız yüzbinler sokağa dökülecek. Öyle bir tetikte bekleme hali... Aralarından kaçı Facebook’ta ‘Katılıyorum’ kutucuğunu işaretlemiştir?

* 21.45: Kalabalıktan eser yok. Tünel Meydanı her zamanki seyrinde, biraz Lokal’den taşanlar, biraz yol karşılaşıp ayak üstü sosyalleşenler kıvamında.

Yazının Devamı

ZEKA PARILTISIYLA SEKS IŞILTISI DENKLEMİ

31 Temmuz 2011

AZ SEKS YOKTUR, ZEKi iNSAN VARDIR

Malum, Türk insanı iki konuda pek hassas: Zekası ve seks hayatı. Bir, zekasına laf etmeyeceksin; iki, yatak meselesine girmeyeceksin. Yapılan her seks araştırması sonrası Türkler, ‘Sevişmek dört nala’ sloganıyla tepelerde çıkıyor. Özellikle “Haftada kaç kez sevişiyorsunuz?” sorusuna verilen yanıtlara dikkatli bakın: Sanırsınız Türkiye ‘tavşanlar gibi’ çalışıyor. Anket sonuçları “Haftada 5-6” diyorsa, siz onun yarısını alın. ‘Az seksten’ mahçubiyet duyan, utanan, sıkılanlara biri üç, üçü beş yapanlara güzel haber: Belki de az seksin sebebi fazla zeki olmanızdan kaynaklanıyordur!
Psikoloji dünyasından gelen son haber, zeki insanların daha az seks yaptığı yönünde. Dünyanın en popüler psikoloji dergisi ‘Psychology Today’e göre, entelektüel seviyesi yüksek insanlar daha seyrek seks yapıyor. Nedenleri şöyle sıralanıyor: Zeka seviyesi ortalamanın üzerinde olan insan, partner konusunda daha ‘seçici’ oluyor. Artan kriterler, seks ihtimalini düşürüyor. Yüksek idari fonksiyonlara sahip kişilerin seksten haz ve doyumu iş hayatındaki başarılarında bulması da bir diğer neden. Zeka parıltısıyla seks ışıltısı tuhaf bir denklem, çözmek zor.

Yazının Devamı