Cuma gecesi Galata Meydanı’nda yaşananlar için bir grup “Gürültü gerekçesiyle meydanı terk etmeye zorlandık”, mahalleli ise “Derdimiz sokaklarda içmeniz değil, arkanızda bıraktığınız pislik” diyor
Sekizi resmi 14 polis aracı, yanında iki zabıta minibüsü, hemen arkasında dört çöp arabası ve etrafta yüzlerce resmi, sivil polis... Gecelerden cuma, yer Galata Meydanı. Yaklaşık 400 kişinin protestosu yuhalamayla başladı, itiş kakışla devam etti, gözaltıyla bitti. Şişeler kırıldı, restler çekildi, sirenler susmadı, elektrikler kesildi. Şimdi konuşulan cuma gecesi Galata Meydanı’nda yaşananların ‘provadan’ ibaret olduğu, işin daha çok kızışacağı.
Peki, ‘Galata meydan topluluğu’ neyin nesi, kimin fesidir? Dertleri nedir? Dün gece yapılan protestoya çağrı için yayınladıkları yazıya göre özetle dertleri şu: “Galata’da her gece içki ve müzik eşliğinde eğlenerek sergilediğimiz sosyal danışmamız, siyasi iktidarın emriyle polis taradınsan taciz edilmeye başlandı. ‘Gürültü’ gerekçesiyle alanı terk etmeye zorlandık. Şehrin hemen her yanında maruz kaldığımız devletin şiddet, baskı ve tahrik eylemlerinin bir başka türüyle karşı karşıyayız. ‘Şikayet’ yalanıyla meydanlardan, sokaklardan uzaklaştırılıyoruz.”
MAHALLELİDEN MEKTUP VAR
Karşı tarafı dinlendiniz. Şimdi söz ‘şikayet’ edende. Modacı Simay Bülbül’ün mektubu şöyle: “Son dört senedir Galata’da yaşıyorum. Evim, ofisim, atölyem, iş yerim, dükkanım kısaca hayatım burada. Yaklaşık 3-4 ay önce Galata meydanda tatlı bir genç grup toplanmaya başladı. Müzisyenler, ressamlar... O kadar güzeldi ki içimden geçen şuydu: ‘Ne güzel. Avrupa’daki meydanlar gibi oldu. Dışarıdan harika gözüküyor. Hiçbir taşkınlık yok, keyif var, sanat var, müzik var.’ Fakat son 1.5 ayda işin rengi değişti. O kalabalık birden bire eline içkisini alan, yerlerde yuvarlanan, bağırışan, etrafa saygısızca davranan bir topluluğa dönüştü. Yarı çıplak kız ve erkekler, kusanlar, tuvaletini kapımızın önüne yapanlar, tacize uğrayan kızlar, kapkaççılar, mahalleli ‘Niye kapıma işiyorsun?’ dediğinde dayak atanlar ve daha sayamayacağım sürüsüyle olay... İşin bu yüzünü bilmeden konuşanlara söylüyorum: Bizim şikayetimiz sokaklarda içmek, Galata Meydanı’nda toplanmak değil. Beraberinizde getirdiğiniz ve arkanızda bıraktığınız pislik. Ben sokağımda tacize uğrayan kızlar, pantolonu, eteğini indirmiş tuvaletini kapıma yapan, sızan, ku-san, bağrışan bir topluluk istemiyorum. Tıpkı diğer mahalleye yaşayan dostlarım gibi biz Galata’nın temizlenmesi için emek verdik.
‘Mahalleli rahatsız mı?’ diye sormayı akıl bile edemeyen ‘özgürlükçü’ gençler benim isyanımı sevimsiz buluyor. Soruyorum: Yıllardır güzelleştirmek için uğraştığınız mahallenizde her gece yüzlerce kişi sokağınızı şuursuza kirletiyor olsaydı, evinizin duvarına ‘Bu benim çiş duvarım’ deseydi, siz buna ‘özgürlük’ kelimesini uygun mu bulurdunuz?”
Öfkeli bir genç toplum yetişiyor
Galata isyanı gösteriyor ki büyük fotoğrafta daha ciddi bir sorun var. Sokakta, her türlü sınırlamayı/yasağı özgürlüklerine vurulan zincir olarak algılayan, hükümete karşı olmak kafasıyla şartlanmaktan ‘çevreye verdiği rahatsızlığı’ göremeyen öfkeli bir genç toplum yeşeriyor. Her geçen gün sayıları artıyor, öfkeleri kabarıyor. Protestoya çağrı için yayınlandıkları yazı nasıl da ‘göremediklerinin’ en büyük kanıtı.
BİLİYOR MUYDUNUZ?
* Sezen Aksu’nun geçenlerde resmi internet sitesine “Amy Winehouse’un değerli anısına içim sızlayarak” başlığıyla, Bülent Ortaçgil tribute albümü için seslendirdiği ‘Yüzünü Dökme Küçük Kız’ şarkısını paylaştığını...
Sözleri hatırlayalım: “Yüzünü dökme küçük kız/ Kızma onlara/ Yalnız sen misin bir düşün/ Zincir oranda buranda...”
* Mustafa Topaloğlu’nun ‘Gerizekalı Sevgilim’ parçasını yeniden düzenleyerek piyasaya sürdüğünü, Levent-Levazım yolu üzerindeki billboard’da, Topaloğlu fotoğrafının yanında büyük puntolarla yazılı bir ‘Gerizekalı Sevgilim’ reklamının bulunduğunu...
Sözleri hatırlayalım: “Sende biraz akıl olsa severdin/ Düşünce ve mantık olsa sen de severdin/ Sevilecek insan bendim neden sevmedin/ Gerizekalı sevgilim benim.”
* Serdar Ortaç’ın barda sıkılınca dört yabancı mankeni tek tek evden toplattığını...