O ŞİMDİ KAHRAMAN: TEO
Kablosuz jenerasyona günün sorusu: Bilgi kirliliğinden nasıl arınıyorsunuz? Her saniye farklı haber sitelerinden, bloglardan, Facebook’taki arkadaşlarınızdan, Twitter’da takip ettiklerinizden gelen yüzlerce megabayt’lık bilgi akışıyla nasıl başa çıkılır?
Gittikçe sanallaşan yaşam biçimi yeni iş kollarına gebe. Bunlardan en kıymetlisi dijital küratörlük. Öyle her önünüze gelen video/yazı/şarkıyı ‘share’ (paylaş) tuşuna basarak, takipçilerinizi engin zevkinizden mahrum bırakmamaktan değil; süzülmüş, filtreden geçirilmiş, belli bir amaca yönelik, faydalı paylaşımdan bahsediyorum.
Konu hakkında Amerikan teknoloji dergisi WIRED’a nefis demeçler vermiş Amerikan yazar Clay Shirky’nin dediği gibi: “Aşırı yüklenmiş bilgi yoktur, hatalı filtre kullanımı vardır.” Sanal alemde filtre olabilmek zor zanaat. Karşındakinin DNA’sını iyi okumak lazım. Amazon ve benzeri sitelerin “Bunu sevdiyseniz bunu da severseniz” genellemeleri yapaylıktan sırıtıyor.
Şehrin popüler kültür damarında, Facebook/Twitter kullanarak dijital küratörlük işini hakkıyla yapan tek bir kanal var: Bant dergisi. Bant ekibinin sosyal aleme girişi geç oldu, güç olmadı. Facebook/Twitter üzerinden yaptıkları sürekli paylaşımlar zihin açıyor, fikir tazeliyor. Sadece yeni yerli/yabancı film ve müzik haberlerini paylaşmakla kalmayıp, araya zeki Hollywood dedikodularını da sıkıştırıyorlar. Israrla takip ediniz.
ŞEHRiN EN POPÜLER SiYAH TÜRK’Ü
Time dergisinde yayınlanan Bağcılar yazısını sadece politik bir analiz olarak incelemek eksik kalır. ‘Coğrafya kaderdir’ gerçeğinı vurgulayan yazı, Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş, farklı iş kollarında çalışan Siyah Türkler’e dair insan öykülerini dünya kamuoyuna sunuyor.
Muhabir Karl Vick’ın Bağcılar’da konuştuğu Siyah Türkler arasında Cemal Usta da var. Erzurumlu Cemal Usta bir mezar kazıcı. 66’sındaki usta 51 yıldır İstanbul’da. Önce mezarı kazıyor, bir süre sonra tekrar dönüp bu kez mezar taşına imzasını/reklamını çakıyor: CEMAL USTA 0532 266 12 76. Ustanın numarasını değiştirmeye niyeti yokmuş.
Aklıma şehrin muhtelif duvarlarına ‘Bel fıtığı’ başlığıyla yazılmış telefon numaları geldi. Peki, Küçük Otto’nun duvarına eğlence olsun diye renkli boya kalemleriyle ismini, cismini, imzasını atanların arasında cep telefonunu yazanlara ne demeli? Reklamın iyisi kötüsü; bu işin beyazı siyahı yok anlaşılan.