14.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul
Türkiye’de ilk Kovid-19 vakasının görüldüğü günden bu yana yaklaşık bir yıllık süre geride kaldı. Pandeminin neden olduğu yıkımların önüne geçmek için uygulanan sosyal kısıtlamalardan herkes etkilenirken, çocuk ve ergenler ise tıpkı 65 yaş üzeri vatandaşlar gibi sürecin mağduru haline geldi. Hafta içi saat 13.00 ile 16.00 arasında sokağa çıkmalarına izin verilen 18 yaşından küçük bireyler, gün geçtikçe daha çok içe kapanırken, uzmanlar ise pandemi dönemi çocuklarının yaşadığı sıkıntılara çözüm bulunamadığı takdirde gelecekte yeni bir “kayıp kuşak” riskinin ortaya çıkacağını söyledi. İstanbul sokaklarında kısıtlamaların olmadığı saatlerde konuştuğumuz 18 yaşından küçük çocuklar ve ailelerine, bir dokunup bin ah işitirken, umutsuzluk girdabına kapılanların fazlalığı ise dikkatimizden kaçmadı.
‘İLETİŞİM KURMUYORUM’
Şişli, Mecidiyeköy, Beşiktaş bölgesinde parklarda yakaladığımız liseliler öfkeli ve umutsuz. Lise 1. sınıf öğrencisi Emirhan, “Dışarı çıkamıyorum, kafeye, AVM’ye gidemiyorum. Hareketsizlikten resmen kaslarım kısaldı. Sokağa çıktığım zamanlarda sadece basketbol oynuyorum. Evdeyken hiçbir şey yapmıyorum çünkü içimden gelmiyor. Bilgisayar oyunlarında da sıkıldım. Ailemle çok fazla iletişim kurmuyorum, bu sayede tartışma yaşamıyorum” diye yakınıyor.
Lise 2. sınıf öğrencisi Talya ise ev içinde tartışmaların arttığından şikayet ederek, “Normalde annem, babam çalışıyor, ben de okula gidiyordum. Pandemi olunca kimse evden çıkamaz duruma geldi. Bu kez birbirimize sinirlenecek, kızacak bahaneler yaşanıyor. Ben de odama girip, kitap okuyup müzik dinleyip, dizi izliyorum. Arkadaşlarımla buluşup, kafeye gitmeyi, gezmeyi özledim. Tüm aile sürekli evde olmanın pek de iyi bir şey olmadığını anladım. Özlem yoksa tahammülsüzlük başlıyor” diyor.
SEL, VİRÜS, DARBE
Lise son sınıf öğrencisi Efe ise arkadaşlarından farklı olarak, biraz da alaycı bir tavırla söze girişiyor:
“16 yaşımda sel, virüs, darbe girişimi gördüm. Hayata atılmadan dertlerle boğuşmaya başladık. Akşam 21.00’den önce eve girmiyorum. Mahallede arkadaşlarla sohbet, muhabbet. Evdeyken mecbur play-station, sosyal medyada kafamı dağıtıyorum. Babam polis memuru, sürekli azarlıyordu artık vazgeçti. Süreçten de, uzaktan eğitimden sıkıldım. Tek hedefim yurtdışına gitmek.”
‘ÖĞLEN UYANIYORUM’
Tam üç aydır dışarı adım atmayan ikizler Alican A. (16) ve İpeksu A. (16) ise artık durumu kanıksadıklarını ifade ediyor. Alican A., “Üç aydır sokağa adım atmadığımızı duyan inanmak istemiyor ama artık bu duruma alıştık. Sabaha kadar oturup öğlene doğru uyanıyorum. Kahvaltı, dersler derken akşam oluyor. Sonra biraz TV, biraz oyun, sosyal medya... Yeni hayatıma alıştım” diye konuşuyor.
İpeksu A. ise bunaldığını belirtirek, “Arkadaşlarımı, okulumu özledim. Evde dört duvar arasında sıkışıp kaldığımı hissediyorum. Annem Kovid-19’dan korktuğundan dışarı çıkmama izin vermiyor. Sinirlenince tartışıyoruz. Ders çalışıp, TV izlemekten başka yaptığım hiçbir şey yok. Uyku düzenim bozuldu, bazı günler ağzıma lokma koymak istemiyorum. Bazen de odamda ağladığım oluyor ama aileme belli etmemeye çalışıyorum” dedi.
‘ÇOK SIKILDIK’
Esenler’de lise öğrencisi İlayda A. (16), bir yıla yakındır sadece izin verilen saatlerde dışarıya çıkan gençlerden. “Bu durumdan çok sıkıldık” diyen Aslan, yaşanan süreci şu sözlerle anlatıyor:
“Hafta içi ders var. Hafta sonu zaten yasak var. Evden çok sıkıldık, bir an önce yüz yüze eğitime geçilsin. Uzaktan eğitimin faydalı olduğunu düşünmüyorum. Bilgisayar başında ders dinlerken hep uykum geliyorum. Evin içinde de telefon elimden eksik olmuyor, bu duruma annem çok kızıyor. Sürekli test çözmemi ve kitap okumamı söylüyor ama bunları yapmak beni sıkıyor.”
Berat K’ye ise babasının Beşiktaş’teki berber dükkanı önünde elinde futbol topuyla rastlıyoruz. 6. sınıf öğrencisi Berat, “Çok bunaldım, çünkü tek yaptığım iki arkadaşımla, aynı parkta birkaç saat futbol oynamak. Uzaktan eğitim sanıldığı kadar kolay değil. Bağlantı kopuyor. Haftada iki, üç ders boş geçiyor. Okulumu, okuldaki arkadaşlarımı özledim” diyor. Berat’ın babası Fahri Bey ise süreçte yaşananları şu sözlerle özetliyor:
“Eve kapanma en çok çocukları etkiledi. Akşama kadar abla, kardeş kavga ediyorlar. Kızım üniversite ikinci sınıf güzel sanatlar fakültesinde okuyor ama sıkılmış vaziyette. Okulu bırakabileceğini bile söylüyor. Çocuklar evden ders görmeye konsantre olamıyorlar. Çocukların aklı, fikri tablet, telefon olmuş. Hepimiz bunalmış vaziyetteyiz. İşler kesat, çocuklar mutsuz, canımıza tak etmiş durumda.”
‘EVDEN ÇIKMAYAN ÇOCUK PSİKİYATRİNİN EN ZOR VAKASI’
Doç. Dr. Veysi Çeri (Çocuk-ergen psikiyatri uzmanı): “Pandemi döneminde bin 300 kişi üzerinden yaptığımız bir araştırmada 25 yaş altındaki gençler ve çocukların Kovid-19’a bağlı depresyon, anksiyete belirtilerinin, 65 yaş üzeri bireylerden fazla olduğunu gördük. Ailelerin en büyük şikayeti, çocuklarının yerinde duramaması, enerji atamamaları, uyku düzenlerinin bozulması. Özellikle çocuk ve ergen grup dışarı çıkıp, enerji ve streslerini atamadıkça evde ciddi ciddi sorunlar, öfke patlamalarına varan tepkiler ortaya çıkabiliyor. Danışan sayısında ciddi bir artış var. Tablet, telefon, ekran bağımlılığı her geçen gün artıyor. Ailelere çocuklarının fiziksel ve ruhsal sağlığı için mutlaka dışarı çıkmalarını ve bol hareketi öneriyorum. Çocuk ve gençlerde sosyalleşmek diğer yaş gruplarına oranla daha büyük bir ihtiyaç. Bu kuşağın yaşadıkları ve travmanın sonuçlarını ilerleyen yıllarda göreceğiz. Sürecin kanıksanması ise en büyük korkumuz. Psikiyatride en zor tedavi ettiğimiz vakalar evden çıkmayan çocuklardır. Çocuklar evden çıkmamayı kanıksadıklarında gerçekten çok zorlu günler yaşarız. Derslerin üçte birinin mutlaka sosyalleşme ve fiziksel aktivite veya spor olarak ayarlanması gerekir. Bu dönemin ardından ruh sağlığı tsunamisi gelecek.”