Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

*Milliyet, yarından itibaren yeni fiyatından ulaşacak evlerinize. Bu kararın gerekçelerini açıklamak için Milliyet’ten Mektup köşesini bugüne aldım.

*Türkiye’de zam kavramı hep dolar kuru üzerinden tartışılır, bu noktayı biraz açmam gerekiyor. Yaptığımız işin hammaddesi önce insan sonra kâğıt, mürekkep, akaryakıt, enerji giderleri diye gidiyor. 1929 yılında kurulan ve merkezi İsveç’in Sundsvall kentinde bulunan SCA, Avrupa’nın önde gelen üreticilerinden olan Brüksel merkezli Sappi Europe ve Avrupa’nın en büyük 10 kâğıt üreticisi 1 Ocak, 12 Şubat, 1 Nisan ve 1 Ağustos olmak üzere 2024 yılında kâğıt fiyatlarına tam 4 kere zam yaptılar. Dünyanın en büyük selüloz üreticisi Brezilya’daki Suzano, 3 yıllık yatırımın ardından ağustos başında üretim kapasitesini yüzde 20 arttırdı ama bu daha fiyatlara yansımadı. Ukrayna’daki savaş da bölgemiz kâğıt pazarında rakamları garip noktalara getirdi. Geldiğimiz noktada Milliyet’in fiyatını kâr etmek için değil maliyeti karşılamak için arttırmak zorunda kaldık.

Haberin Devamı

Milliyet’in fiyatı ve açıklaması...

*Gelelim gazetelerin en önemli sermayesi olan insan kaynağımız meselesine. Burada da açmam gereken noktalar var. Birincisi dijital çağda kâğıda basılan gazeteler ölür önermesi doğru bir önerme değil. Doğru, gazeteler habere ulaşmanın zor olduğu bir dünyada doğdu. Bugün ortalık haberden (!) geçilmiyor ama bunların çoğunluğu yanlış, yalan ya da manipülatif haberlerden oluşuyor. Bu yalan okyanusunda gazeteler size sadece doğru haberi vermekle kalmıyor aynı zamanda üzerine yeni bilgiler ekliyorlar. O bilgileri de haber kaynaklarını arayarak elde ediyorlar. Tekil bir sosyal medya kullanıcısının ya da bir internet haber sitesinin ulaşamayacağı kaynaklara marka gücüyle ulaşmak, mesleki tecrübeyle doğru soruyu sormak, sonra herkesin ulaşabildiği haberlerle, kimsenin ulaşamadığı bilgileri harmanlayıp ortaya bir dosya haber çıkarmak. Gazetelerin insan kaynağı, editoryal gözü işte bu yüzden çok önemli. Okuduğunuz en küçük habere bile en az 3 kişinin eli ve gözü değiyor. O ellerin ve gözlerin meslek tecrübesi on yılları buluyor.

Haberin Devamı

Milliyet’in fiyatı ve açıklaması...

*6 Şubat depremlerinin ardından yayılan baraj patladı yalanından başlayarak, Narin cinayeti, Seçil Erzan olayını ve aklınıza gelen her haberde gündemi gazetelerin belirlemiş olması sizce tesadüf olabilir mi? Editoryal gözler ve eller, işte bu yüzden çok kıymetli.

Milliyet’in fiyatı ve açıklaması...

*Gazeteciliği editoryal disiplinle öğrenmek ve yapmak konusunda gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha var. Youtube yeni bir mecra ama bakın bu yeni mecrada haber adına en çok izlenen kişiler mesleğe gazetelerde başlayan insanlar. Bu bile gazeteciliğin yaşatılması açısından çok şey söylüyor hepimize.

Milliyet’in fiyatı ve açıklaması...

*Şu an Suriye sahasında iki arkadaşımız görev yapıyor. Ankara büromuzdaki arkadaşlar gece yarılarına kadar bütçe görüşmelerini takip ediyor sonra da gelip bunların haberlerini yazıyorlar. Şehirlerde aldığınız Milliyet’e son şeklini saat 02:00 gibi veriyoruz. Matbaalar basıyor, kamyonlar yola çıkıyor, ülkenin kılcal damarlarına kadar her köşesine ulaşıyoruz. Bayii arkadaşlarımız gazeteleri tezgâha koyuyorlar. Her gün yeni gazeteleri dağıtmakla kalmıyor, bir gün önce satılmayan gazeteleri de topluyoruz. Bunları ne çok iş yapıyoruz diye değil, ne çok maliyete katlanıyoruz diye yazıyorum.

Haberin Devamı

*Gelirler meselesine de değinmem lazım: Bir gazetenin gelirleri iki kalemden oluşur, aldığı reklam ve sattığı gazete. Türkiye’de gazeteler, neredeyse maliyet fiyatıyla tezgâha çıkıyorlar. Geriye reklam gelirleri kalıyor. Her sabah posta kutumda, telefonumda onlarca basın toplantısı daveti buluyorum. Ekonomi Servisimize gelen davetlerin sayısını duyunca şikâyet etmemeye karar verdim. Şirketler haberlerinin gazetelerde yayımlanmasını istiyor ama reklam bütçelerini başka alanlarda kullanıyorlar. New York Times gazetesi bu konuda bir araştırma yapmıştı. Basılı haberler, değiştirilemediği, silinemediği, editoryal bir gözün kontrolünden geçtiği ve arşivlenebildiği için tüm mecralardan daha güvenilir bulunuyor ve şirketler açısından büyük önem taşıyorlar. Peki bu düzen böyle devam edebilir mi? Başta META ve Google olmak üzere haberlerin dijital telif haklarını ödemedikleri ve reklam piyasasını domine ettikleri gerekçesiyle tüm dünyada on milyarlarca dolar tazminat ödüyorlar. İspanya’daki tüm medya kuruluşlarının META aleyhine açtığı dava 550 milyon Euro, Türkiye’de öyle bir dava açamıyoruz zira uyum yasaları henüz çıkmadı. İş dünyasına haberi gazeteden okumanın başta zaman olmak üzere kazandırdıklarını, gazeteciliğin yaşamasının ülkenin ve demokrasinin geleceği açısından önemini biz anlatamadık.

*Reklam geliri deyince çok kısa yazıp geçeceğim. Size doğru haberleri vermenin maliyeti de olmuyor değil. Mesela Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül verdiği haberimizden rahatsız olup, Milliyet’e reklam vermeyi kesenler oldu mu, oldu. Taviz verdik mi, aksine haberin daha çok üzerine gittik. Basında Güven sloganının hakkını vermek, Milliyet’in geçmiş 74 yılına yakışır davranmak bizim işimiz.

*Biz her zaman aldığından fazlasını veren bir gazete olduk. Tek işimiz haber vermek değil. Düşünün Ozan Ömer Kadüker devletin bastırıp ücretsiz dağıttığı ders kitaplarını hurdaya satan okulları ortaya çıkarmasaydı, hepimizin vergileri çocuklarımıza değil başkalarının cebine gidecekti.

Plaj adı altında kıyıları yağmalayanlar, internet üzerinden ruhsatsız silah satanlar, bir domatesin tarladan rafa kadar yolculuğunda ortaya çıkardığımız haksız kazanç sağlayanlar, yaptığımız her haberde okurumuzun ve kamunun faydası için uğraşıyoruz.

*Zaman değerli ya, size bir test davetinde bulunayım: Herhangi önemli bir haberi 12 saat boyunca sosyal medyadan takip edin, aynı haberi ertesi gün 2-3 dakikada gazeteden okuyun. Bakın bakalım hangisi size daha fazla bilgi veriyor. Düşünün biz her haber için böyle bir koşuşturmanın peşindeyiz. Buna devam edebilmek için bazen okurlardan da destek almak gerekiyor. Gün öyle bir gün maalesef…