Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB), geçtiğimiz yıl önemli başarılara imza attı. Borsa İstanbul A.Ş.’nin % 4’ünün üyelerine bedelsiz olarak verilmesini, sağladı. Ayrıca, Şirket’in % 1’i de TSPAKB’ye bedelsiz verilecek. Yeni yasa ile, Portföy Yönetim Şirketleri de TSPAKB’nin üyesi oluyor. Böylece, Birlik daha da güçlenecek ve yetkileri artacak. Birlik’in iştiraki olan SPL (Lisanslama,Sicil ve Eğitim Kuruluşu A.Ş.), yapılanma sürecini tamamladı ve lisans belgesi verme ve sicil tutma yetkilerini devraldı. Birlik’in eğitim verdiği meslek çalışanlarının sayısı, 2011’de 4000 iken 2012’de 8000’e ulaştı. Bu başarılar, geçmiş yıllarda elde edilenleri kat kat aşıyor.
Bir referans kaynak
TSPAKB’nin artık bir referans kaynak olarak değerlendirilebilecek olan Türkiye Sermaye Piyasası Raporu’nda yine çok ilginç değerlendirmeler yer alıyor. Bunlar arasında şunlar var:
- Büyüme oranı % 2’ye geriledi.
- Cari Açık’ın Milli Gelir’e oranı % 6.
- Büyüme yavaşladı, bütçe açığı arttı.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Borsa’da kol gezdiğini düşündüğü “faiz lobisi”ni ve provokatörleri bulmak üzere harekete geçti. Soruşturmaya dönüşecek olan araştırma, 20 Mayıs 2013 ile 19 Haziran 2013 arasında işlem yapan 10 aracı kurumu (Bankaların sahip oldukları dahil) kapsıyor. Hakkında inceleme yürütülen 10 en büyük aracı kurum, Borsa işlem hacminin % 93’ünü gerçekleştiriyor. Hangi kurumların ve/veya bu kurumlar içinde kimlerin “faiz lobisi”nin adamı olduğunun tespit edilebilmesi için, bu tarihler arasında çalışanların bölüm, ünvan ve T.C. Kimlik Numaraları istendi. Özellikle “faiz lobisi”ne dahil olabilecek yabancı yatırımcılar üzerinde duruluyor. Aracı kurumlara iletilen alım-satım emirleri ya yazılı ya internet üzerinden ya da telefonla iletiliyor. Telefonla iletilen emirlerin görüşme kayıtları banda alınıp, saklanıyor. Telefonla görüşmelerin kayıt bantları ve yazılı emirlerin ordinoları inceleniyor. İnternetle iletilen emirlere ait internet yazışmaları da inceleme kapsamı içinde.
Araştırmanın yapıldığı tarihler arasında, Borsa’da yabancı yatırımcıların payı % 66.32’den % 63.79’a indi; yabancılar Borsa’da hisse senedi satarak, kendi ülkelerine milyarlarca dolar para
Gezi Parkı’yla ilgili IPSOS’un ve KONDA’nın araştırmaları var. Araştırmalar, genel anlamda aynı sonuçları veriyor. IPSOS, araştırmalarını 5-10 Haziran 2013 tarihleri arasında 1200 kişiyle yapmış. IPSOS’un elde ettiği çarpıcı sonuçlar şöyle;
- Gezi Parkı protestoları sırasında, Kürt, Suriye ve Hatay sorunu neredeyse gündemden düştü.
n Nüfusun %50’si protestoları haklı kabul ederken; %34’ü haksız olduğunu düşünüyordu. Diğer bölümü nötr idi.
- Halkın; %37’si bu olayları Başbakan’ın davranışından doğduğunu; %24’ü hükümetin insanların yaşam biçimi ve özgürlüklerine saygı göstermeyen davranışlarda bulunduğu için olayların çıktığını; %17’si marjinal grupların, %11’i yabancı lobilerin olaylara neden olduğunu; %11’i partilerin manipülasyonunun olduğunu; %10’u polisin orantısız güç kullanması nedeniyle olayların çıktığını düşünüyordu. Kişilerin sadece %11’i ağaçların kesilecek olmasının olaylara neden olduğu düşüncesindeydi.
- AKP’ye oy verenlerin 1/4’ü olayların yabancı güçler tarafından çıkarılıp; marjinal gruplar tarafından tırmandırıldığını düşünüyordu.
- Halkın %26’sı protestoların amacının Başbakan’ın istifası, %24’ü ise, amacın özgürlüklere ve insan haklarına hükümetin
Bab-ı Âli toplantılarının 117’ncisinde İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu konuştu. Atatürk Havalimanı’ndan konuşma yapacağı otele bir buçuk saatte gelen Kocaoğlu, “Kent dönüşümü, İstanbul’daki gibi olacaksa gecekonduların olduğu gibi kalması daha iyi” diyordu. Gerçekten de, İstanbul’un trafik sorunu başa çıkılamaz hale geldi.
Kocaoğlu göreve ilk geldiğinde, Belediye’nin idari yargıya taşınan bir binasının sorununu çözmek için, ilgili İdari Yargı hâkimine gitmiş. Hâkim, “Belediye’nin davayı kazanması için bir baskı yapacaksanız, hiç gelmemiş olun Sayın Başkan” deyince; “Hâkim Bey, ben davayı bizim lehimize değil; aleyhimize karara bağlayın” demek için geldim; demiş. Çünkü, Belediye’nin hiç bir işini sürüncemede bırakmak istemiyormuş. Hâkim aleyhe karar verince de, söz konusu binayı yeniden ihale ederek sorunu çözmüş.
Hep planlı, hep programlı
Kocaoğlu, İzmir’de ikinci dönemini bitirip, üçüncü dönemine hazırlanıyor. İzmir için yaptığı bütün yatırımlar, planlı, programlı, kaynağı belirlenmiş ve ekonomik, kültürel, sosyal kalkınma ile kentlilik bilincini sağlayacak esaslar dahilinde yapıldı ve yapılacak. Belediye’de, eski dönemlerin borçları da ödenip;
Avrupa Birliği (AB) geçtiğimiz yıllarda İsrail, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Şili, Ürdün, Kongo, Kolombiya, Gana, Libya, Cezayir, Meksika, Güney Afrika Gümrük Birliği, Endonezya, Peru, Hindistan dahil birçok ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzaladı. Bu anlaşmalar uyarınca, bu ülkelerin malları gümrüksüz olarak AB ülkelerine girebiliyor ve AB ülkelerinin malları da bu ülkelerde gümrüksüz satılabiliyor. AB’nin, STA imzaladığı ülkelerin sayısı 100’ü aşmış durumda. Son günlerde, AB’nin ABD devletleri ile de STA yapılması yoluna gittiği biliniyor.
Türkiye’nin AB ile ticareti, 31 Aralık 1995 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca yapılıyor. Bu anlaşmaya göre, Türkiye AB ülkelerine gümrüksüz ihracat yapabiliyor ve AB ülkeleri malları gümrüksüz olarak ülkemize girebiliyor.
AB’nin üyesi olmayan ülkelerle yoğun biçimde STA yapması sonrasında, bu ülkelerin malları Türkiye’ye gümrüklü, AB’ye gümrüksüz girmek durumunda. Ancak, bu ülkeler mallarını önce AB’ye sokmuş gibi gösterip, gümrüksüz olarak Türkiye’ye getirebiliyorlar veya AB ülkelerinde Türk malları ile rahatça rekabet edebiliyorlar. Türkiye ise bu ülkelerle STA olmadığı için, bu ülkelere gümrük
Taksim Gezi Parkı’nda başlayan eylemler tehlike sınırlarına yaklaşıyor. Hükümet hiçbir fedakarlığa razı olmazken, ülkemizdeki ekonomik gelişmenin sürdürülmesi gerekçesiyle eylemcileri eylemlerini durdurmaya çağırıyor. Oysa, olayları durdurmak hiç kimsenin değil, tamamen Hükümet’in elinde. Yetkililer, çeşitli takiyye taktikleriyle, bazı kesimleri kandırma bazı kesimleri de korkutma eğilimindeler. Eylemlere katılanlar sadece mevcut Anayasa’daki hakları olan insan haklarını ve kuvvetler ayrılığı düzeninin sürdürülmesini istiyor.
Büyük bir kavram kargaşası sürüyor. Örneğin, aşırı uçtakilerle illegal örgütler birbirine karıştırılıyor. Sanki, Gezi Parkı eylemcilerden temizlenirse veya kesilenden fazla ağaç dikilirse, olaylar bitecekmiş gibi bir izlenim yaratılıyor. Oysa, Türkiye’nin tüm büyük şehirlerinde benzer eylemler var. Yürütmeyi durdurma kararı veren yargıç korkutuluyor. Medya patronlarına gözdağı veriliyor. Hükümetin görüşüne karşıt olan herkes “faiz lobicisi” diye uçlanıyor.
Amerikan CNN kanalı, en son Bağdat’ın ABD tarafından bombalanmasından sonra ilk kez, bir olay hakkında bu kadar uzun süreli yayın yaptı. İngiliz Economist dergisi, sorunu kapağına taşıdı. Avrupa
Yalnız Türkiye’de değil, tüm dünya ekonomi verilerinde ve piyasalarında tam bir istikrar sağlanamadı. Kriz sonrası düzelme sürecinin özellikleri şöyle:
- Borsalarda sık iniş ve çıkışlar yaşanıyor.
- Faiz oranları aşırı düşük.
- Faiz oranları o denli düşük ki, faizler kullanılarak para politikası yapılamaz durumda.
- Ülkelerarası sermaye hareketliliği çok yüksek.
- Cari açık vermeden büyüme sağlayabilen ülkeler, global kriz ortamından güçlü çıkacak.
- Krizle boğuşan ülkeler, krize rağmen yüksek enflasyon oranları ile karşılaşmadılar.
Sayın Başbakan, “Altını çiziyorum; faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu mücadelenin karşısında, iyi bilin ki faiz lobisi vardır. Amerika’daki gazetelere ilan verme gayreti içerisine girenler bu lobilerin ta kendileridir. Faiz lobisi şu anda, borsada spekülasyonlara girmek sureti ile bizi tehdit edeceğini zannediyor. Bu milletin alın terini onlara yedirmeyeceğiz” diyor.
- Faiz lobisinden kasıt, borsayı düşürenler olabilir. Borsanın %70’i yabancı yatırımcılardan oluşuyor. Bindikleri dalı kesmek isterler mi?
- Faiz lobisinden kasıt, faizi yükseltmek ya da düşürmemek isteyenler de olabilir. Bunlar arasında da, Sayın Başbakan Yardımcısı ve Merkez Bankası Başkanı var. Bazı banka genel müdürleri de var mı bilmiyorum. Bunların hiç biri, iyi giden ekonomiyi ve istikrarı bozmak istemez.
- Amerika’daki gazetelere ilan verme gayreti içine girenlerin ise kimler olduğunu bilmiyoruz; göreceğiz.
Her ters giden şeyi “faiz lobisi” ile açıklama modası yayıldı ve faiz lobisi tanımı gittikçe genişledi. Sanırım, bu tanım bir zamanların moda deyimi “güç odakları” anlamında kullanılıyor .
Gezi’de ekonomik istek yok