22 Mayıs - 18 Temmuz arasında Borsa İstanbul’daki şirketlerin değeri toplam olarak 65 milyar dolar düştü. Bu oran %20 civarında bir değer düşüşüne karşılık geliyor.22 Mayıs’ta Borsa İstanbul’da kota olan hisselerin toplam değeri 353,5 milyar dolardı.
* Hâlâ 50 milyar doların altına indirilemeyen dış cari açığın finansmanının 2/3’ü kısa vadeli portföy yatırımlarıyla, 1/3’ü doğrudan yatırımlar veya uzun vadeli portföy yatırımları ile karşılanıyor. Kısa ve uzun vadeli portföy yatırımlarının azalması, cari açığın finansmanını zorlaştıracak ve döviz fiyatı üzerinde devalasyon baskısını arttıracaktır.
* Ülkemizde, Türk Lira’sının her %10’luk değer kaybetmesi, büyümeyi %0,2 oranında düşürmektedir.
* Faiz oranlarındaki her %1’lik yükselme, büyümeyi %0,25 oranında düşürmektedir.
* Mayıs ayından beri Türk Lira’sındaki değer kaybı %7’yi bulmakla birlikte halen, Türk Lirası %15 civarında değerlidir.
* Petrol fiyatlarındaki son yükseliş enflasyonumuzu yaklaşık, %0,20 oranında yükseltecektir.
* Bu yıl içinde büyüme beklentileri tüm ülkelerde belirsizliğini korumuş ve değişikliğe uğramıştır. Aşağıdaki tabloda çeşitli ülkelerin büyüme beklentileri arasındaki değişim bulunmaktadır.
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı’nın piyasaya verilecek likiditenin azaltılacağı yönündeki açıklamaları, daha sonra yumuşatılmış olsa da, gelişmekte olan ülke paralarının çoğunun ABD doları karşısında değer kaybetmesine yol açtı. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin Merkez Bankaları faiz yükseltmeye başladılar. Merkez Bankamız da aynı istikamette hareket etti. Sadece Avrupa Merkez Bankası, uzun vadede faiz artışını dizginleme amacına yönelik olarak faiz oranlarında yükseltmeye gitmedi. Japonya da enflasyon ve büyüme hedeflerini tutturmak amacıyla faizleri düşük tutuyor. Öte yandan, Çin’de oluşan kredi balonu ve kayıt dışı bankacılık, faizlerin istenildiği gibi belirlenmesini engelliyor.
Aşağıdaki tabloda, gelişmekte olan ülkelerdeki devalüasyon ve enflasyon oranları ile merkez bankalarının faiz yükseltme kararları yer alıyor.
Görüldüğü gibi, yalnız Türkiye’de değil, diğer gelişmekte olan ülkelerde de ABD doları değer kazanıyor; enflasyon ve risk primleri yükseliyor; faizler arttırılıyor.
Merkez kararları yerinde
Merkez Bankamızın geçen hafta yaptığı faiz yükseltme operasyonu yerinde oldu. Dünyada ve Türkiye’deki bu ekonomik eğilim sürer ise, önümüzdeki
Yazın tam ortasındayız. Ekonomide fazla hareketlilik yok. n Petrol fiyatları son 16 ayın en yüksek seviyesine ulaştı. Üstelik Amerikan ve Brent petrol fiyatları arasındaki marj da çok küçüldü. Petroldeki fiyat yükselişi, Amerikan ham petrol stoklarında %7’lik bir düşüş olmasına rağmen yaşandı.
Bu konu, Moskova’da yapılan ve merkez bankaları başkanlarının da katıldığı, G20 toplantısının ana gündemi oldu.
n Çin yavaş da olsa mali liberalizasyona gidiyor. Bankalarının faiz oranlarının otoritelerce belirlenmesi yerine, faizlere bir üst sınır konulması kabul edildi.
n Avrupa Merkez Bankası küçük ve orta ölçekli kuruluşların finansmanını sağlamak amacıyla, başta Yunanistan ve Portekiz olmak üzere zor durumdaki ülkeler üzerindeki yaptırımlarını hafifletiyor.
Sherlock Holmes
Roman kahramanı, özel polis müfettişi Holmes’in ekonomi ile alakası yoktu; fakat, yaşadığı varsayılan 1800’lü yıllar sonu dönemde, ekonomiyi de etkileyen sosyal gelişmeler oldu. O dönemde Londra’da yaşayan yaklaşık 1 milyon kişinin, 100 bininden fazlası yankesicilerden, hırsızlardan, hayat kadınlarından, kalpazanlardan ve gangsterlerden oluşuyordu. Scotland Yard, zenginleri bunlardan
Hükümet bir süredir bankaları diline doladı. “Bankacılardan suçlu var mı?” diye her taşın altına bakılıyor. Sorunlar bir banka genel müdürünün “Ben de çapulcuyum” demesiyle başladı. SPK, Borsa’yı düşürenlerin bankalar olduğunu düşünerek, inceleme başlattı. BDDK, dövizi yükseltenlerin bankalar olduğu gerekçesiyle, inceleme yapıyor. Ekonomiden sorumlu Sayın Bakan, bankaları kolay yıkılabilecek camdan yapılara benzetti. Sayın Başbakan son günlerdeki her konuşmasında, halka kredi kartı kullanmamalarını öğütlüyor; en son da bankalarca alınan ücret ve komisyonların yüksek olduğundan bahsetti.
Yakın dönemde bir süre, ekonomik konulardaki tek karar verici Sayın Başbakan olmuştu. Neyse ki, geçen hafta ekonomi kurmayları ile bir araya gelindi ve görevler iade edildi. Başbakan Yardımcısı Sayın Babacan yetkilerini geri aldı; Merkez Bankası da faiz yükseltebileceği sinyalini verdi. Öte yandan, olması gerektiği biçimde BDDK ile bankalar bir araya gelip işlemlerden alınan ücret ve komisyonların indirilmesi konusunu tartışmaya başladılar. BDDK, kredi kartı ücretlerinin de düşürülmesini istiyor.
Piyasa yoksa kargaşa olur
* Hükümet bir torba yasa ile; ticari krediler, bireysel krediler
Dünkü yazımda, Bab-ı Âli toplantılarının 118.’sine katılan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin’in “Ülkemizdeki Tasarruf Yetersizliği ve Büyüme Beklentileri Karşısında Bankacılık Sisteminin Sorumlulukları” konusunda bilgi verdiğini anlatmıştım. Bu önemli konuya, bugün de devam ediyorum.
Yabancı Merkez Bankalarının karşılaşılan kriz nedeniyle para basmaları, o ülkelerde tasarrufların artmasına yol açtı. Ancak, global kriz nedeniyle kendi ülkelerinde krediye ve dolayısıyla da yatırıma dönüşemeyen bu tasarruflar, bizim gibi “sığınılabilecek liman” sayılan başka ülkelere kaydı. Türk ekonomisi de, tasarruf eksikliğini dış kaynaklardan karşılamaya başladı. Ancak, bu durum ekonomimizi dış kaynağa bağımlı hale getirdi.
Tasarrufları nasıl arttırabiliriz?
Sosyal güvenlik sistemlerinin geliştiği ülkelerde, tasarruf oranının düştüğü biliniyor. Örneğin; Çin’de emeklilik sistemi olmadığı için, tasarruf oranı çok yüksek. Son yıllarda ülkemizde gerçekleştirilen sağlık ve sosyal sigorta reformları, insanımızı tasarruf etme yerine, harcama yapmaya yönlendirdi. (Hatta, çekinmeden kredi kartı borcu yapmaya ve yaygın tüketici kredisi kullanmaya başladılar.)
Bab-ı Âli toplantılarının 118.’sine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin “Onur Konuşmacısı” olarak katıldı. Konu, “Ülkemizdeki Tasarruf Yetersizliği ve Büyüme Beklentileri Karşısında Bankacılık Sisteminin Sorumlulukları” idi.
Geçtiğimiz 12 yıllık dönemde BDDK, Hükümetlerin de olumlu yaklaşımı sayesinde, kamu bankalarını yeniden yapılandırdı; görev zararlarını ödedi ve bu bankalardan bütçe için para aktarma alışkanlığını tamamen ortadan kaldırdı.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), BDDK’ndan ayrıldı ve 2000 krizi sonrasında zor duruma düşen bankalar, TMSF’ye devredildi. Bu Kurum’a aktarılmış olan bankalar için 54 Milyar dolarlık tahsilat yapılması gerektiği ortaya çıktı. Bu tahsilatın da büyük bir bölümü gerçekleştirilerek, sağlıklı bir özel sektör bankacılığına kavuşuldu.
2001’den sonraki dönemde, BDDK’da yapılan hem yasal hem de alt kademe düzenlemeleriyle bankacılık sistemi istikrara kavuşturuldu. Bu yapılanma sayesinde, “Basel II Prensipleri”nin uygulanmasında bir sıkıntı yaşanmadı. 2014 yılında uygulanmaya başlanacak olan “Basel III” çerçevesindeki yapılandırmada da bir sorun yaşanmayacak.
Avrupa Birliği’nden iyiyiz
Avr
“Nasdaq OMX”, Borsa İstanbul’a ortak oluyor. Bilindiğinin aksine, Nasdaq OMX artık ABD’li değil. İsveçli OMX şirketi, Nasdaq’ı da Borsa İstanbul’un halen kullandığı bilgisayar yazılımını da yapmış olan şirketi de satın aldı; onun için adı “Nasdaq OMX”. OMX, aslında elinde bulunan ve halen Borsa İstanbul’un kullanmakta olduğu yazılımın yeni versiyonunu(veya buna yepyeni bir yazılım da diyebiliriz) Borsa İstanbul’a verecek; böylece, Borsa İstanbul’un artık eskimiş olan yazılımı yenilenecek.
Borsa İstanbul’un 20 yıllık olan mevcut yazılımını yenileme zamanı gelmişti. Bu yenileme için ödenecek olan para, OMX şirketine Borsa İstanbul hissesi verilerek karşılanacak. OMX’in yazılımı bize vermekle bir parasal kaybı yok. Çünkü, bu sistem bir çok borsada kullanılıyor ve bize verilecek olan şey, bir kaç bilgisayar diskinden ibaret. Yazılımın Türkçeleştirilmesine ve bizim sistemimizle uyumlu hale getirilmesine kimin ne kadar para harcayacağını bilmiyorum.
Nasdaq OMX yazılımı, dünyadaki borsaların yaklaşık 1/10’unda kullanılıyor. Bizim halen kullandığımız yazılımın “source code”u da onlara ait. Başarılı bir yazılım. Ancak, alt programlarla daha uyumlu yazılımlar da var.
Görülen o ki,
- Enflasyon yükseliyor. Yılsonu tahmini yüzde 7.2’ye çıktı.
- Halka yansıyan enflasyon, daha da fazla. Haziran ayında, son 20 yılın en yüksek enflasyon oranı ile karşılaşıldı.
- Bütçe açığı artıyor. Bu yüksek eflasyon rakamları şimdiden bütçeye 1 milyar TL yük getirdi.
- Bütün “iyiyiz” demeçlerine rağmen, “iyi” büyüme sağlanamıyor.
- Döviz kuru yükseliyor. Son bir ayda, TL reel anlamda yaklaşık yüzde 4 değer kaybetti. İthal malları fiyatlarının olası artışı, enflasyon baskısını daha da yükseltecek.
- Borsa düştü. Yeni seviye, yüzde 20’den fazla bir değer kaybını ifade ediyor.
- Merkez Bankası istikrarı sağlayıcı tedbirler almıyor. Döviz kurlarını istikrara taşıyıcı, kesin müdahaleler yapmaktan çekiniyor. Müdahale tutarları çok düşük.