Biz siyasetle yatıp kalkarken dünya, sona ermeye yüz tutan ekonomik krizden çıkış stratejilerini konuşuyor. Çıkış stratejileri çok önemli; çünkü, eninde sonunda dünyada olup bitenler, bizim ekonomimize de yansıyacak. Gelişmekte olan diğer ekonomilere yansımalar, başladı bile. Muhtemelen seçimden sonra, cari açıkta ve dış ticaret açığında düşmenin başlamasıyla birlikte, piyasalarda bir rahatlama ve yukarı yönde bir düzelme ile karşılaşacağız. Bu gelişimi yavaşlatacak tek neden, bir türlü önlenemeyen siyasi istikrarsızlık olabilir.
Prensipler...
Krizden çıkış sırasında unutulmaması gereken prensipler şöyle sıralanabilir:
- Yatırımcıların çoğu iyi yöndeki gelişmeleri hissetmeden önce, siz hissedip, harekete geçebilmelisiniz. Veri ve eğilimleri gecikmeden değerlendirmelisiniz.
- Ekonomi düzeldikçe, işsizlik azalır. Tecrübeler gösteriyor ki bu durumda, 10/7 oranında öncelikle işe alınanlar kadınlardır.
- Enflasyonun yükseldiği ortamlarda, ailelerin en hızlı artan masrafları “eğitim masrafları” olmaktadır. Bütçemizi buna göre düzenlemeliyiz.
Beş yıl öncesine kadar, dünya petrol tüketimi gittikçe artıyordu. Dolayısıyla, ABD ve Avrupa ülkelerinin Ortadoğu ve Avrasya politikaları bu gidişe göre şekillenmişti. Bu artış, fiyatının da yükseleceği anlamına geldiği için, bizim gibi enerjiye bağımlı ülkeler, giderek daha artan ölçüde doğal gaz ithal etmeye başladılar.
Ancak, başta ABD olmak üzere birçok ülkede geliştirilen yeni teknolojiler, ülkelerin enerji bağımlılığını ve ticaret şartlarını değiştirmeye başladı. 2007 ila 2012 yıları arasında, ABD’nin enerji üretimi, geçen yıl dünyanın en büyük enerji sağlayıcısı sayılan Rusya’yı geçti. Dünyanın jeopolitik önem haritası değişmeye başladı. Bu değişim, en çok Vietnam, Kazakistan, Rusya, Angola, Nijerya, İran, Irak ve Suudi Arabistan’da kendisini hissettirecek.
Bütün bu gelişmeleri hisseden ve şimdiden bütçe kısıtlamaları yapmak zorunda kalan Rusya, etkisi veya işgali altındaki ülkeleri kaybetmek istemediği gibi, arttırmak istiyor. Böylece, bu ülkelere rahatça enerji satabilecek ve büyüme oranını artırmasa da aynı seviyede tutabilecek.
Suudi Arabistan’ın şu anda bile mali sıkıntıları var. 2014’ten itibaren Suudi Arabistan, varil fiyatının 90 doların altına düşmesi
Beş yıl öncesine kadar, dünya petrol tüketimi gittikçe artıyordu. Dolayısıyla, ABD ve Avrupa ülkelerinin Ortadoğu ve Avrasya politikaları bu gidişe göre şekillenmişti. Irak’a yapılan müdahale de, bir anlamda bu gelişmenin bir sonucu idi. Petrol kullanımının gittikçe artıyor olması, fiyatının da yükseleceği anlamına geldiği için, bizim gibi ithal enerjiye bağımlı ülkeler, giderek daha artan ölçüde doğalgaz ithal etmeye başladılar. Hatta, doğalgaz boru hatlarının ülkemizden geçmesi için neredeyse savaş verdik.
Yeni icatlar sahnede
Petrol yataklarına dikey yerine yatay girilebilmesine olanak sağlayan teknikler ve dikey girilen eski kuyulara su basılarak boruların açılması yöntemi, terkedilmiş binlerce petrol rezervinin yeniden devreye sokulmasını sağladı. Yine, kaya diplerine saklı olduğu için çıkarılamayan “kaya gazı” ve “kaya petrolü” gibi enerji kaynaklarının yüksek basınçlı karışımlar sayesinde yeryüzüne çıkarılabilmesi, başta ABD ve Kanada olmak üzere, bir çok ülkenin enerji ihtiyacı, bağımlılığı ve satış kabiliyetini değiştirmeye başladı. 2007 ile 2012 yıları arasında, ABD’nin doğalgaz üretimi her yıl yaklaşık yüzde 50 arttı. Yine, bu yıllar arasında ABD’nin petrol
Craig Mundie, Foreign Affairs dergisinin Mart 2014 sayısındaki “Focus on Data Use, Not Data Collection” adlı makalesinde, son yıllarda özel hayatımızı altüst eden, özel hayata müdahale, telefon dinlemeleri ve fişleme operasyonlarını değerlendiriyor.
Son yıllarda, başta gelişmiş ülke istihbarat servisleri olmak üzere, tüm hükümetler ve hatta şirketler kişilerin özel hayatlarını fişlemeye başladılar. Herkesin, sağlık bilgileri, ekonomik faaliyetleri, arkadaş ilişkileri ve siyasi girişimleri fişlenmeye başlandı. İnternet servis sağlayıcıları, iletişim şirketleri ve mali kurumlar “edilgen” biçimde çalıştılar ve istemeseler de kişilerin tüm bilgilerini ülkelerin veya uluslararası istihbarat servislerinin bilgisine sundular. Özellikle, kredi kartı kullanımı sağlayan şirketler, banka müşterilerinin tüm bilgilerine ulaşabiliyor.
Dünyanın fakir ülkelerinin bile % 90’ı halen cep telefonlarının kapsama alanı içinde bulunuyor. Gelişmiş ülkeler, bu durumu “inanılmaz bir fırsat” sayarak, yeni emperyalizmin kapılarını aralıyorlar. Ancak, kendi silahlarının bir gün gelip, kendilerine dönebileceğini unutuyorlar. Günümüzde 2.5 milyar insan günde 2 dolar kazanabiliyor; fakat nasıl oluyorsa,
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen hafta içinde yaptığı açıklamada, yükselen enflasyonu ve ekonominin genel gidişatını değerlendirdi ve bozulan ekonomik dengeler konusunda hükümeti uyardı. Merkez Bankası (MB), diyor ki:
- Son dönemde oluşan yurt içi kaynaklı belirsizlik artışı neticesinde, tüketici güveninde belirli düşüşler gözlenmiştir. (Siyasi gelişmeler, güven sarsıcı olmuştur.)
- Ocak ayında fiyatlar (tüketici), yüzde 1.98 artmış ve yıllık enflasyon yüzde 7.75’e yükselmiştir.
- Enflasyon artışının temel nedeni, gıda fiyatları, artırılan vergiler ve döviz kurunun yükselişidir.
- Uluslararası piyasada petrol fiyatları düşerken, bizde yükselmiştir. (Doğalgaz fiyatlarındaki artış ise, seçim nedeni ile henüz piyasaya yansıtılmadı. Nisan enflasyonunda, yükseltilen doğalgaz fiyatlarının da etkisi görülecek.)
Büyüme yavaşlayacak
Eric Chaline, “History’s Worst Inventions (Tarihin En Kötü İcatları)” kitabında bu yazıdaki buluşlara yer veriyor. Bunlardan bazıları kağıt üstünde kalmış; bazıları pratikte uygulama alanı bulamamış; bazıları ise, üretilmiş ama satılamadığı için terk edilmiş icatlar. Bu icatların bir bölümü, mucidinin ölümüne sebep olmuş; bazıları önceden kestirilemeyen sonuçlar doğurmuş; bazıları da kötü kişilerin eline geçerek felaketlere yok açmış.
Çevre kirliliği, küresel ısınma ve petrol savaşlarına sebep olması nedeni ile petrolün bulunmasını, “en beklenmeyen sonuca neden olmuş” olan kötü icat olarak değerlendirebiliriz. Milyonlarca kişinin kanser ve kalp hastalığı nedeni ile ölümüne neden olan ve ilk Kızılderililer tarafından kullanıldığı bilinen sigaranın keşfinin, petrolü takip ettiği anlaşılıyor.
Bunların arkasından, barutun ve silahların icadı; birçok bölgenin icat edilen mayınla döşenmiş olması; dinamit gibi güçlü patlayıcıların geliştirilmesi; organize suç ve terörizmi de uyardığı anlaşılan eroinin ve benzer maddelerin kullanılmaya başlanması; dünyayı yok edebilecek ölçülere ulaşan nükleer silahların icadı; vazgeçemediğimiz fakat her gün gittikçe artan ölçüde insanlığa zarar
Birkaç gün önce, ABD Başkanı Barack Obama, Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ı aradı. Görüşmenin içeriği hakkında kamuoyuna bilgi verilmedi. Ancak görüşmede Kıbrıs, İsrail ve Suriye konularının gündeme geldiği anlaşılıyor. Önceki günkü yazısında, Serdar Turgut da bu konuya değinmişti. Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
* Birleşmiş Milletler aracılığıyla Kıbrıs’ta hem Türk, hem Rum tarafında halk oylamasına gidildi. Kıbrıslı Türkler sunulan plana “evet” derken, Rumlar kendi çıkarlarına uygun olmasına rağmen, plana “hayır” dediler. Sonradan planın çıkarlarına uygun olduğunu anladılarsa da, iş işten geçmişti.
n Kıbrıs Rum tarafı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile anlaşma sağlamadan, Avrupa Birliği’ne (AB) alındı. Bu süreçle, AB’ye üye olmak isteyen Türkiye üzerinde baskı kurup, kuzeydeki toprakların da ele geçirileceği düşünülüyordu. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı.
n Adanın tümü su sıkıntısı çekiyordu. Bu sıkıntıya bir çözüm sağlamak amacıyla, bir boru hattı ile Türkiye’den su getirildi. İlk aşamada, uluslararası kreditörler, yatırımcı firmaya getirilen suyun Rum tarafına da verilmesi şartı ile kredi sağlayabileceklerini söyleyince, proje uzun süre
Alan Greenspan’ın “The Map and The Territory” kitabındaki tespitlerine göre, ABD borsalarında hisse senedine uzun süreli yatırım yapanlar yıllar boyunca hep kazançlı çıkmışlar. Aşağıdaki grafikte, 1890 ila 2012 yılları arasında hisse senetlerinin yıllık kazançları, sol sütunda gösterilen “yüzde” bazında yer alıyor. 1946’ya kadarki rakamlar, ABD Demiryolları hisselerinin kâr payı ödemeleri; sonrakiler, Standard and Poors’un getiri hesapları esas alınarak hesaplanmış.
Görüldüğü gibi, 1930 buhranı gibi büyük krizlerden çıkışlarda, hisse senedi fiyatlarında büyük artışlar yaşanmış. ABD borsaları, İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyük atak yapmış. Gelişmekte olan ülke borsalarındaki daha sert iniş çıkışlar düşünüldüğünde, kâr ve zarar marjlarının çok daha büyük olacağını varsayabiliriz.
Krizlerde risk primleri yüksek
Aşağıdaki tablo, ABD’de 1957 ila 2013 yılları arasındaki “üç”er aylık dönemler itibariyle, hisse senedi risk primlerinin gelişimini gösteriyor. Ekonomi düzeldikçe risk primleri düşerken, bozuldukça artıyor. Sol sütun yıllık “yüzde” bazda, hisse senedi risk primlerini ifade ediyor.
Bu ve önceki grafikler, ABD Merkez Bankası’nın para politikası ile