Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birkaç gün önce, ABD Başkanı Barack Obama, Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ı aradı. Görüşmenin içeriği hakkında kamuoyuna bilgi verilmedi. Ancak görüşmede Kıbrıs, İsrail ve Suriye konularının gündeme geldiği anlaşılıyor. Önceki günkü yazısında, Serdar Turgut da bu konuya değinmişti. Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
* Birleşmiş Milletler aracılığıyla Kıbrıs’ta hem Türk, hem Rum tarafında halk oylamasına gidildi. Kıbrıslı Türkler sunulan plana “evet” derken, Rumlar kendi çıkarlarına uygun olmasına rağmen, plana “hayır” dediler. Sonradan planın çıkarlarına uygun olduğunu anladılarsa da, iş işten geçmişti.
n Kıbrıs Rum tarafı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile anlaşma sağlamadan, Avrupa Birliği’ne (AB) alındı. Bu süreçle, AB’ye üye olmak isteyen Türkiye üzerinde baskı kurup, kuzeydeki toprakların da ele geçirileceği düşünülüyordu. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı.
n Adanın tümü su sıkıntısı çekiyordu. Bu sıkıntıya bir çözüm sağlamak amacıyla, bir boru hattı ile Türkiye’den su getirildi. İlk aşamada, uluslararası kreditörler, yatırımcı firmaya getirilen suyun Rum tarafına da verilmesi şartı ile kredi sağlayabileceklerini söyleyince, proje uzun süre gerçekleştirilemedi.
n Kıbrıslı Rumlar, İsrail ile işbirliği yaparak, Kıbrıs karasularında petrol - doğalgaz gibi enerji kaynakları buldular. Türkiye ve KKTC, karasularının kullanılmasına karşı çıktılar, hatta kendileri de petrol - doğalgaz araması yaptılar. Rumlar, buldukları kaynakların işletilmesi ve satılması için, KKTC ile de asgari mutabakat sağlanması gerektiğini ve çekişmenin bir faydasının kalmadığını anladılar.
n Çıkan küresel kriz sırasında Güney Kıbrıs Rum ekonomisi de çöktü. Gittikçe kontrollü hale gelen uluslararası para trafiği nedeni ile zorlaşan, “kara para aklama” operasyonlarına son verilmek zorunda kalındı.

Çözüme doğru...

Bütün bu gelişmelerden sonra Kıbrıs Rum kesimi, KKTC ile anlaşma yolları aradı. Anlaşma sağlanmadan, Güney Kıbrıs ekonomisinin dışa açılımı gerçekleşemeyecekti. Öte yandan, İsrail de Kıbrıs’ı bir atlama tahtası yaparak hem uluslararası pazara daha rahat açılabileceğini, hem de ihtiyacı olan su ve enerjiyi bu yolla karşılayabileceğini anlamıştı.
Hatırlanacağı üzere, tarihte Haçlılar önce Kıbrıs’ta yerleşmiş, buradan Kudüs’e ulaşım sağlayabilmişlerdi. Yine, İngiliz üstlerinin Kıbrıs’ta bulunmasının temel amacı, Ortadoğu’ya hâkim, fakat izole bir noktayı korumak idi.
Sonuçta, Rum ve Türk liderleri bir araya gelerek 40 yıl sonra ilk kez anlaşmaya en yakın noktaya geldiler. Rum tarafı Türk tarafına ilk kez, eşite yakın haklar tanımaya yanaşıyor. Türkiye’den de Türk limanlarını kullanma, Kıbrıs karasularında rahatça doğalgaz - petrol arama ve gerektiğinde, Türk karasularından geçiş izni istiyor.
İsrail ise, Türkiye’den Kıbrıs’a ulaşan su boru hattının İsrail’e kadar uzanabilmesini ve Kıbrıs’ı bir atlama taşı yaparak, kendi ülkesine kadar olan karasularında petrol ve gaz arayabilmeyi umuyor. KKTC vatandaşları, bu suretle Avrupa Birliği vatandaşı olabilecekler ama, zaten İngiliz vatandaşı sayıldıklarından, bu durum onlara fazla avantaj sağlamayacak. Ancak, AB kural ve mevzuatının uygulanacak olması, Kuzey Kıbrıs Türk tarafını da zamanla kalkınma hamlesi içine sokulabilecek.
Türkiye’den önce Kuzey Kıbrıs, AB’ye girebilecek. Öte yandan, bu gelişme sonrası, büyük olasılıkla yeni Kıbrıs Cumhuriyeti, AB’ye giriş sürecinde Türkiye’nin önünde engel olmayacak. Yıllarca süren “one minute” krizi de aşılarak, tekrar İsrail’le iyi ilişkiler geliştirilmesi mümkün hale gelecek.